Kalifiye eleman ve çırak bulmanın zorluğuna değinen Turhan Usta, gençlere denizi sevmeyi öğütlüyor. Mesleğini 45 yıldır tutkuyla sürdürdüğünü ifade eden 70 yaşındaki Turhan Oğuz , gemi yapım tekniklerinin zamanla değiştiğini ve bu sanatın artık doğaya çok daha az zarar veren tekniklerle yapıldığını ifade etti.
Ahşap işlemeyi marangoz olan babasından öğrendiğini ve gençliğinde ahşap gemi yapımına duyduğu yoğun ilgiden dolayı bu yönde ilerlemeye karar verdiğini söyleyen Turhan Usta, mesleki serüvenini şu sözlerle anlattı; “Bu mesleğe amatörce ve severek başladım. İlk olarak pirat diye bir tekne var. Bezle yapılan. Ahşabı iskeletinde kullanıyoruz. Sonra bezle donatıyoruz. Boyayarak su almamasını sağlıyoruz. İlk olarak onunla başladım. Yıllar sonra, büyüye büyüye geliştirdim kendimi ve tamamen profesyonelliğe kadar gitti. Çok uzun yıllar Ege'de, Bodrum'da ve Akdeniz'de çalıştım. Dolayısıyla bugünlere geldik.
İlk yaptığım tekneyi bugünkü gibi hatırlıyorum. Yine babamın atölyesinde ağaç biçiyorduk. O zamanlar hâkim Kemal abi vardı. Devamlı gelirdi buraya. Seni hâkim yapacağım derdi ve hoşuma giderdi. Gel seninle pirat tekne yapalım dedi. İlk yaptığım tekneydi. Tabi o tekne çok güzel değildi. Ama yarışlara girdim o tekne ile. Yarışlarda iki tane profesyonelle yarıştım. Profesyonellerin bir tanesinin teknesi yırtıldı, su aldı, battı. Ondan kurtuldum. Diğerinin de dümeni bozuldu. Ben birinci oldum. İki profesyonelin hatalarıyla ben birinci oldum.
Tekneler dünyada 3 çeşit. Metal tekneler, ahşap tekneler ve epoksi fiber türü tekneler. Betondan da denediler ama başarılı olamadılar. Ahşap, metal ve fiberin çok değişken zamanları var. Konumuz ahşap olunca, yaklaşık olarak boyutu ile, eleman sayısıyla, maddi gücü ile yapım süreci bir etken. Ama şu anki, burada çalıştığımız standartlarla 15 metre bir tekne yaklaşık bir yıl sürüyor.
Tekneler eskiden şöyle yapılıyordu: Biz burada bir marangoz ustasıyız. Köylü de bu ağaçtan iskele baş omurluk oluru biliyordu. O adam, o ağacı kesip getiriyordu. Şimdi biz, ihaleye giriyoruz, ağaca bakıyoruz, tekne bize uygun mu, değil mi, bunlara bakıyoruz. Tekne yapımındaki o eğri ağaçlar kayboldu. Mecburen o eğri ağaçları, köylünün bilinçliğini kaybettiğimiz için laminasyon tekne yapımına döndü. İyi ki de dönülmüş. Bu dünya tabiatı için çok önemli. Çünkü önceden 10 tane ağaçtan bir tekne yapılıyordu. Şimdi 3 tane ağaçtan bir tekne yapılıyor. Dümdüz bir ağaçtan, laminasyon tekniği le birleştire birleştire bir tekne elde edebiliyorsunuz.
Biz burada yerel ağaçları kullanıyoruz. Bunlar meşe, çam, kestane gibi ağaçlar. Ama dünyada böyle değil. Daha farklı ağaçlar kullanılıyor. Tekne üretiminde mesela tik ağacı, çıplak bastığınız zaman o sıcaklığı hissetmezsin yaz günü. Soğuktur. Bunlar hem fiyat olarak değişkenlik gösteriyor. Hem de ithal olduğu için daha pahalı oluyor. Biz dolayısıyla yerel ahşap kullanıyoruz.
Geleneksel ve modern yöntemleri harmanlayarak tekneleri yapıyoruz. Eskisi gibi değil. Çünkü makinalaştık. Türkiye'de ve dünyada o makinalarla her şeyi yapabiliyorsun. Şimdi bir balta ile nasıl tekne yapayım? Burada makinam var. Eski yöntemler yok artık. Kayboldu.
Çırak ve eleman yetersizliğinden zorlanıyoruz
Bilen için tekne yapımında zorlanılan bir kısım yoktur. Sadece maddiyat ve eleman yetersizliğinden zorlanıyoruz. Bir de çırakların, meslek okullarının yetersizliğinden zorlanıyoruz.
Sinop'ta bu meslekle ilgili kalifiye eleman bulmak çok zor. Bırakı bu işleri yapacak birini bulmayı, sanayide bu işleri yapacak, geriden gelen insanlar yok. Çocuklarda bir telefon alışkanlığı var. Bu konuda çok dertliyim.
Şu yaptığım tekne gerçekten, Türkiye şartlarında sayılı bir tekne. Fuarlara da katıldık. Her şeyi ile sayılı. Manavgat bu işin merkezi. Manavgat'ta hangi şekilde yapılıyorsa, biz daha iyisini kullanıyor ve daha dikkatli yapıyoruz.
Yardımcı ve eleman konusuna gelince, bundan aşağı yukarı 5 yıl önce yine bir tekne yapıyoruz. Vali Bey davet etti beni. Burada da gemi inşa bölümü var. Vali Bey, “Turhan Bey dedi, sizin bu mesleği yaptığınızı biliyoruz. Meslek okulunda bu konuyla ilgili nasıl yardımcı olabilirsiniz dedi. Bu konuyu meslek okulu müdürüyle görüşmenizi sağlayabilir miyiz?” dedi. “Tabi Vali Bey, giderim” dedim. Biz gittik tabii.
Ama okul müdürünün arkası denize dönük. Ben ne anlatabilirim ki.
Sinop gündoğusu rüzgarını satmalı!
Pamukkale’de sıcak su fışkırıyor. Adam ne satıyor? Kaplıcayı. Yine Çeşme ve Alaçatı’da rüzgâr var. Adam sörfü satıyor. Sinop’un üç tarafı denizlerle çevrili. Türkiye’de hiçbir yerde olmayan gündoğusu rüzgârı var. Biz Sinoplu olarak estiği zaman “yandık, bugün gündoğusu var” diyoruz.
Onu öyle düşünmeyeceksin. Gündoğusunu nasıl satabilirim diye düşüneceksin. Nasıl satarız? Şimdi Bodrum’da yerel yarışlar var. Yerel yarışlarda, oradaki tersanelerde yapılan ürünler sezon bitiminde yarışa girerler. Adamlar rüzgâr bekliyor. Rüzgâr yok. Yelkenler şişmiyor. Bugün esmez, yarın esmez, diğer gün esmez. Şimdi gel de güzel Sinop’umda o gün doğusunu satma. Bu tür gelişmeler Sinop’ta olsa, bugün 5 tane tekne ile girersin yarışa, yarın 10 tekne ile. Bir Valilik olarak, bir belediye başkanlığı olarak dersin ki, buna bir ödül koyalım. Turizm canlansın. O zaman ne olacak? İstanbul’dan tekne gelecek. Samsun’dan, Rusya’dan, Romanya’dan tekne gelecek. Turizm böyle gelişir. Yüzmeyi satıyorsan, denizini satıyorsan Mavi Bayrak olacak. Mavi bayrak olmazsa olmaz. Bu tür denizi, rüzgârı, yelkeni satayım dersen büyük bir projeye girmek lazım. Böyle bir proje de maliyet getiriyor. Burada da devlet desteği ve finansörler lazım.
Gençlere bu mesleği öneriyorum
Deniz başka bir şey, bir tutku, aşk. İnsanların önce denizi sevmelerini isterim. Ondan sonra tekneleri sevmelerini isterim. Bir şeyi temelinden yaratmak çok başka bir şey. Bir şey meydana getiriyorsan çok mutlu oluyorsun.
Biz aile olarak doğma büyüme ahşap ile ilgileniyoruz. Babam, çok değerli bir ustaydı. Fakat kaba ustaydı. Çok güzel işler yapardı ancak daha çok sanat gerektiren, proje gerektiren işlerde çalışmadı. Eski ustalar hep öyleydi. Bizim bugün proje ile çalıştığımız işleri onlar kafasında tasarlıyordu. Biz 3 kardeşiz. Kardeşimizin biri doğramacı, diğeri ağaç ve tomruk biçme ile ilgileniyor. Ben de tekneleri çocukluğumdan beri sevdiğim için tekne üretimi ile ilgili dalı seçtim.
Benim hayalimdeki tekneler bu tür tekneler değil de yelkenli tekneler. Bir tane yaptım. Şu an da Sinop Limanı’nda. Dünyada nasıl yapılıyorsa, ben de o şekilde yaptım. İç donanımı ve dizaynını da ideal şekilde yaptık. Sinop’ta yapılmaz mı? Tabii ki yapılır. Hatta bot showlara getirilecek tekneler yapılır ama imkansızlıklar yüzünden bazı hayallerimizi gerçekleştiremedik.
Bu iş benim için kesinlikle bir tutku. Zaten bir işi sevmezsen, o işten hayır gelmez. Buna felsefi olarak inanıyorum. Yoksa başka işlerde daha kısa sürede, daha fazla paralar da kazanabilirdim ama denizi seviyorum, uğraşımı seviyorum. 70 yaşıma geldim ve burada hala bedenimle çalışıyorum. Bir şeyi başarmak istiyorsan içinde mutlaka aşk, tutku olmalı.
Tekne yapımı Sinop kültüründe çok zayıf kaldı. Genelde bu meslekle uğraşan insanlar daha ziyade mobilya ve iç dekorasyon dalında ilerlemişler ama Sinop kültüründe tekne üretimi yok denecek kadar az. Arz talep doğrultusunda bu şekilde. Akdeniz, Ege bu işi tutturmuş. Ama Sinop bu konuda eksik kaldı. Belki de maddi imkansızlıktan dolayı.