Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya, Sinoplu Gazeteci Adil Yıldız'a konuştu. Vali Çetinkaya, röpörtajında hem gündeme dair açıklamalarda bulundu, hem de çarpıcı mesajlar verdi. 

Röpörtajda özel hayatı ile ilgili detaylarada değinen Sinop'un kadın valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya, hobilerinden, dinlediği müziğe ve ev hayatına kadar çeşiitli bilgiler verdi. Vali Çetinkaya evle işi asla karıştırmadığını belirterek, eve girdiği andan itibaren ev boyutuna girdiğini söyledi. 

Sizleri Vali Çetinkaya ile söyleşiyle baş başa bırakıyoruz.

Sayın Valim şahsıma  zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. 


Sinop’a böyle bir desteğiniz için asıl ben size teşekkür ederim. 

Gündemi biraz değerlendirebilir miyiz? Terör saldırıları maalesef artmış durumda. Siz Sinop Valisi olarak ne gibi güvenlik önlemleri aldınız? 

Öncelikle bu yaşanan olaylar bizi çok üzüyor. Her ne kadar bu sıkıntıların yaşandığı bölgeden uzak bir yerde yaşasak da ülkemizin gündeminden kaynaklı çok yakından takip ettiğimiz ve gerçekten her dakikayı, her saniyeyi üzüntüyle yaşadığımız bir dönem. İnşallah Türkiye en kısa zamanda bunları geride bırakır. Bizim ilimiz bu sıcak bölgelere uzak bir yerde. Ancak bazen bizimkisi gibi sakin iller hedef alınabiliyor. En hazırlıksız, tedbirleri gözardı etmiş bir il olarak düşünüldüğünü varsayıp; hazırlıklarımızı yaptık. Sinop’ta geçmişe baktığınızda sadece iki olay var. Birisi 2010, birisi 2011… Onlar da çok büyük olaylar değil. Ama onlar da “Burada bir şey olmaz” rahatlığı sebebiyle olan olaylar. Bu konuda sıkıntı yaşamamak için askeri ölçüde; kimseyi sıkıntıya, paniğe sokmadan önlemlerimizi alıyoruz.  “Burası sessiz, sakin bir yer” diye birilerinin aklına düşerse bu anlamda hazırlıksız yakalanmamak adına gerekli çalışmalar da yapılıyor. Kesinlikle bir rahatsızlığımız, teyakkuza geçmiş bir şehir gibi bir durumumuz yok.

Peki “En mutlu şehir, en güvenilir şehir” diyebilir miyiz? 

Tabiki… Siz de farkettiniz. Sinop küçük bir il. Şu an 40 bin nüfuslu merkez ilçe; 200 bin nüfusa ulaşmış durumda. Yani Türkiyemizin o bölgesindeki olaylar tabiki hepimizi çok üzüyor. Ama Sinop olarak kesinlikle ne turizmimiz, ne ziyaretçi profili etkilenmiş değil. Dolayısıyla insanlar Sinop’un güvenli bir kent olduğunu da biliyorlar. Bu anlamda bizdeki hareketlilik etkilenmiş değil. 

Sinop’u yılda 1 milyon kişi ziyaret ediyor. Peki turist polisimiz, turist zabıtamız var mı? 

Sinop, turizme çok hazırlıksız yakalanmış. Çünkü Sinop daha 3-5 sene öncesine kadar herkesin Türkiye’nin en kuzey ucu olarak bildiği bir yer. İnceburun biliniyor ama kimse gelip, uğramamış; görmemiş. Ama son dönem karayollarındaki yatırımlar, üzerine havayoluyla ilgili iyileştirmeler herkesi etkiledi. Sinop herkesin aklına düştü. “Burada Sinop diye bir il var. Gidip görelim” diye insanların bir anda aklına düşen bir şehir oldu Sinop… Çok hazırlıksız yakalandık gerçekten. Turizm masasını yeni yeni oturtmaya çalışıyoruz. Kriz masası şeklinde değil de öncelikle Sinop’un turizm şehri olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu algı çok önemlidir. Niye önemlidir? Türkiye 77 milyon nüfuslu bir il. İlk defa geçen yıl 40 milyonun üzerine çıktı turist sayısı… Çok mutlu etti bu Türkiye’yi… Çok büyük bir gelir kapısı olarak değerlendirildi… 200 bin nüfuslu Sinop’u 1 milyon turist çeken bir yer olarak düşündüğümüzde nüfusun 5 katı buraya geliyor. Bakın Türkiye, kendi nüfusunun yarısı kadar bir turisti ağırladı geçen yıl; ne kadar mutlu oldu. Biz 200 bin nüfuslu Sinop olarak kendi nüfusumuzun 5 katı daha fazlasını konuk ettik. Çok önemli bir turizm iliyiz demek ki artık… Turizm kenti olmak ne demektir? Her ilin yerleşik bir nüfusu vardır. Ama sezonda bu rakam artar. Yerleşik nüfusun çok çok üzerine çıkar bu nüfus. Her ilin aldığı hizmet payı; yerleşik nüfusa bağlıdır. Ama sezonda turizmden kaynaklı ya da tarım işçisinden kaynaklı nüfusta artış olur. Bu tür nüfus artışlarını yerel yönetimleri ezmeden planlamak gerekir. Bir takım mekanizmalar geliştirilmiş. Turizm şehrinden kaynaklı bir ilin çok büyük avantajları olabiliyor. Ama bunu gidip “Ben turizm iliyim. 3 ayda beni 1 milyon kişi ziyaret ediyor. Dolayısıyla 40 bin nüfusa göre oluşturulan bir yerleşimde altyapısıyla, çöpüyle, hizmetiyle, hastanesiyle, emniyetiyle bu nüfusa cevap vermek zorundayım” diyerek insanlara anlatmak gerekiyor. Bundan kaynaklı da ekstra hizmetleri almamız gerekiyor. 

Eski Roma’dan, Selçuklular’a; Osmanlılar’a kadar bir çok medeniyetin yaşadığı bir ilden bahsediyoruz. Dolayısıyla zaten turizm potansiyeli olan bir şehir. Ancak nitelikli turist eksikliği var. Ben bir Sinoplu olarak nitelikli, vizyon sahibi turistleri almak istiyorum. Bunun için Sinop’un kanaat önderlerinin bir çalışması var mı? Yani bir şehrin bir konsepti olmalı… Buna hazırlanmamız gerekmiyor mu?

Biz de tam bunu yapmaya çalışıyoruz. Ben daha göreve başlayalı 5 ay oldu. Yani bu sizin söylediğiniz konuların tespitini biz de yapmış durumdayız. Ama “Çözüm için ne yaptın?” dersen; daha tespitle ve ne yapılmasıyla ilgili bir fikir birliği oluşturmaya çalışıyoruz. Dediğiniz gibi milattan önce 4500-5000’li yıllara giden bir tarih var. Anadolu’nun her yerinde bu kadar eski medeniyetler var. Ancak Sinop’un ayrı bir özelliği şu… Burası biliyorsunuz çok eskilerde adaymış. Sonra yarım ada olmuş. Bir ada coğrafyasına kurulmuş bir yerleşim mevcut. Yani çok özel bir coğrafya bu… Türkiye haritasına baktığınızda direk gözünüzün gittiği bir coğrafya. Bu tarihte de hep böyle olmuş. Bu özel coğrafyaya sahip olmak çok büyük bir güç gerektirir. Ne gücü gerektirir? Bir kere adaya sahip olmak gerek. Denizlerden gelecek her türlü riske hazır olmak gerekir. Donanma lazım… Donanma demek zaten bu gücün simgesidir. Karayla çok küçük bir bağlantın var. Burada hayatını idame ettireceksin. Çok güçlü olacaksın. Sinop’taki tarihi kalıntılar bize bunu gösteriyor. Sinop’a yerleşen tüm medeniyetler o dönemlerin en güçlü medeniyetleri. Bunu bıraktıkları kalıntılardan anlıyoruz. Ben Sinop’a Vali oldum. Sinop’la ilgili gelip her şeyi aynı anda görmek mümkün olmadı. Ama bir sürü şey okudum, araştırdım. Bir gün müzeye gittim. Mozaikleri gördüm müzedeki… Ve inanamadım. Zeugma’yı gördüm, antik şehri gördüm, müzeyi gördüm. Oradaki mozaikleri gördüm. Oradaki mozaik kültüründen çok etkilenmiştim. Orada anlatıldığı kadar hatırlıyorum. Mozaik, bir ihtişamın göstergesi. Artık güçte zirve yapıyorsunuz. “Ben bunu nasıl gösteriyim?” Mozaikle bunu yapıyorsunuz. Yaşadığınız ihtişamı gösteriyorsunuz. Ama bakarsanız Kültür Turizm İl Müdürlüğü’nün 50 sayfalık brifinginde, yazılan hiçbir kitabında mozaiklerle ilgili tek bir kelimeye rastlamazsınız. 

Şimdi Balatlar Kilisesi çok önemli bir çalışma… Bu kadar ürünü güzel olan bir markadan bahsediyoruz. Marka şehir olabilmek için de bir takım aktivitelere katılmamız gerekiyor; yani deyim yerindeyse kabuğumuzu kırmamız gerekiyor. Ama uluslararası fuarlara katılmıyoruz. Sadece bir feshane yaptık.

Feshane, halkla entegre olabilecek bir konsept. Yani biz ilimizi pazarlamamız için çok butik olan fuarlar var; biz neden bunlara katılmıyoruz? 

Şimdi o soruya gelmeden önceki soruyu tamamlayım. Sizin de belirttiğiniz gibi muazzam bir tarih var. Üzerine doğa, deniz var. Üzerine avcılık var. Tarih zaten başlı başına bir olay. Üzerine koyabileceğiniz o kadar çok değer var ki… Bunlar varken daha 3-5 yıl öncesine kadar turist kelimesi dahi anılmıyordu. Ama biz bugün 5 katı nüfusu ağırlıyoruz; turizm iliyiz. Dolayısıyla burada yerel yönetimlerden turizm yatırımı olmalı. Bunun içinde yol da var, konaklama tesisi de var. Kafeler de yapılmalı. Yerel lezzetler lokantası olmalı. Yani bunun içinde her şey var. El sanatlarından tutun bunların hepsinin turizme yönelik şehirde dizayn edilmesi gerekiyor. Ama bizdeki turizm şu ana kadar gelinen noktada çok sıkıntılı. Yani civardaki illerdeki insanlar, “Sinop diye bir yer varmış. Artık yolu da güzel. Gideyim, gezeyim, göreyim. Bir gece de kalırım” diyerek buraya gelmiş. Ve böyle böyle 1 milyon kişiye ulaşılmış. Şehir kesinlikle hazırlıksız. 90 küsur konaklama tesisi var. Bunların çoğu belediye işletmeciliği…  Turizm işletme belgesi çok az… Ve “Butik otel” bile diyemeyeceğimiz 3 yıldızlı otellerimiz var. 4 yıldızlı bir tane otelimiz var. Bunlarla o dediğiniz profesyonel turizmi yapmak mümkün değil. 

Bodrum da böyle başladı… Bodrum’da da pansiyonculuk öğretildi. Eğitimler yapıldı. 

Aynen… Biz demek ki Bodrum’un ilk günlerindeyiz. Ama vizyonumuz var. Ne var? Şu ana kadar yerel yönetimlerin desteğiyle iş buraya kadar geldi. Turizm ili olduğumuz Ankara tarafından tescillenmeli. Bir Antalya, bir İstanbul, bir İzmir vizyonunda olmalıyız. Ben Top 10’da olduğumuzu düşünüyorum. Buna inanıyorum. İşlenirse çok daha üstlere çıkar Sinop… Bu şekilde Sinop’un nüfusundan bağımsız yatırımları ilimize çekerek, kurumları yanımıza alarak bir üst segmente taşıyabiliriz. Yani aslında vatandaş, bizden önce başlamış. Demiş ki, “Siz turizm şehrisiniz. Biz de size geliyoruz. Yatırımlarınızı buna göre yapın”… Her gelen bizim bir eksikliğimizi ortaya çıkarıyor. Yetersizliğimizi bize gösteriyor. Biz de, “Hazırlıksızdık pardon, kapıları kapattık; güle güle” demeyeceğiz. Ama en kısa zamanda bu talebi karşılayacak şekilde hazır hale geleceğiz. Turizmden para kazanılacağını Sinoplu görmüş. Bu çok önemli.  Çünkü Türkiye’nin katmadeğeri en yüksek ürünü turizm… Küçücük bir şey geliştiriyor; maliyeti 1 lirayken 100 lira para kazanıyor. Bu katmadeğeri yüksek bir ürün. Bizde bu yok diyoruz ya… Bizim Türkiye olarak katmadeğeri en yüksek ürünümüz turizm… Katmadeğeri neden yüksek? Çayın maliyeti atıyorum 1 kuruştur. Ama sen onu turizm bölgesinde bir turiste 50 kuruşa satarsın. Kimse seni sorgulamaz. Ama klasik bir çayhanede onu o fiyata satamazsın. Orada sorgularlar. Ama turizmde denmiyor. Dolayısıyla biz bu ürün konusunda ısrarlı olmalıyız. Turizm dışında Sinop’a baktığınızda tarım yok, ticaret yok, sanayi yok, endüstri yok. Limanımız var, bir liman şehri değiliz, işletemiyoruz. Bunların hepsi zamanında varmış ama bir takım daha farklı yerler bu konuda avantajlarını kullanıp öne geçmesiyle Sinop geride kalmış. Tek elinde kalan şey turizm. Burası turizm şehri… 

Sayın Valim… El yordamıyla turizmi Sinop kendisi yaptı. Peki 3 tarafı denizlerle kaplı şehrimizde plajların ruhsatı var mı? 

İlk defa bu sene bir uygulama başlattık. Yüzme sezonu başlamadan bir boğulma eylem planı hazırlanıp, karar alınıyor. Geçmişte neler yapılmış diye baktığımda Sinop’un yetersiz kaldığını gördüm. Karar alınmış ama uygulanmamış. Dedim ki, “Bir araştırır mısınız neden uygulanmıyor bu kararlar?”… Bana dediler ki, “Evet biz de bunu yapabilirmişiz…”. O da nedir biliyor musunuz? Biliyorsunuz kıyı kenar çizgisi diye bir şey var. 100 ve ilk 50… Buralar devletin hüküm-tasarrufu altında. Ama bu mali hazine olarak baktığınızda böyle bir tanımı var. Dolayısıyla buralar herkesin kullanımına açık ama açık olduğunda da disipline edemiyorsunuz. Karşındaki deniz… Yüzme bileni de geliyor, bilmeyeni de geliyor. Oraya gelip hizmet almak isteyeni oluyor ama alamıyor filan… Diğer illerimizde Antalya, İzmir gibi; şöyle aşılmış. Belediyeler, belediye sınırları dışında, özel idareler kendi mıntıkalarında kalan sahilleri işletmek üzere defterdarlıktan talepte bulunabilirler. Ama bu 2014’te resmiyete giren bir şey. Ve oraları üçüncü kişilere işletmeye verebilirler…  Dolayısıyla oralarda mal müdürlüğü buraları üçüncü şahsa kiralayamıyor. Ama bunun da sıkıntısı var. Bir şekilde disipline edilmeli. Kiralayamadığın yerde şart koşamıyorsun. Gidiyorsun diyorsun ki benden habersiz burayı kurdun, ben de seni gördüm. Ercimisil alıyorum. Ondan sonra yine bir şey diyemiyorum. Plaj kurmuşsun, şemsiye getirmişsin. Ama güvenlik yok. Cankurtaran yok. Mantar çekmemişsin.  Güvenlik tedbirliğiyle ilgili şart koşamıyorum. Çünkü işgalci. Gelmiş işgal etmiş, ben de yakalamışım; paramı almışım. Bu mantıkla gitmiş… 

Siz neler yapıyorsunuz Sayın Valim? 

Dedik ki yerel yönetimler bunları devralabilir. Buraya bir disiplin koyarak üçüncü şahıslara kiraya verebilir. Ondan sonra hemen protokoller yapıldı. Gerze, Ayancık, Türkeli gibi ilçelerimiz var. Ayancık’ta bir yanlış anlamadan kaynaklı; mal müdürümüz konuya vakıf olamadığı için gecikmeli oldu ama onu da düzelttik. Belediyelerimize sahilleri verdik. Belediyeler de işletmelere bunu verdi. Hasılatından maliyeye gelir de dönüyor. Ama her şeyden öncesi plajlarımız güvenli işletilmesi anlamında disipline edildi. Bu yıl ilk defa başlattık bu işlemi. Ama yine eksiklerimiz var. 175 km. sahilimiz var. 175’i için de aynı şey geçerli diyemiyoruz. İlk uygulama olduğu için vatandaşın denize girdiği en yoğun yerlerde başlattık bu uygulamayı. Daha önce sıkıntı yaşanan yerlerde başlattık. 

Deniz polisi veya zabıtayla ilgili yaptırımlarınız olacak mı? 

O toplantıda onlar da var. Yani bu kurumların hepsinin turizm denetlemeleri hazırlanacak. Ama bunlar daha yok bizde. Bir turizm ili olarak Ankara’ya kendimizi kabul ettirmemiz gerekiyor. Turizm polisi, turizm jandarması kadroları kurulmalı.  Jet-ski’ler ve gezi teknelerinin disipline edilmesi konusunda bayağı bir yol kat ettik.

İyi bir hastanenin varlığı içindeki tesisten ziyade doktorla doğru orantılı… Bu kadar insan geliyor, yatırım yapılıyor. Hizmet sektöründe eleman sıkıntımız var. 

Bu neden kaynaklanıyor? Bütün turizm hareketinin yıllık üç aya sıkışmasından kaynaklanıyor… İşletmelerimizin sezonluk çalışması… Turizm sadece deniz demek değil ki sayın valim…

Ama biz onunla başladık. Üstüne şimdi yaz süresine bir son baharı ekleyebilirsek; Eylül-Ekim’i de eklersek çok güzel olacak. 
Benim bu gazeteyi ağustos ayında çıkarmamın en büyük nedeni budur. 

Ben de sizden bunu rica edecektim. Bizim en güzel sezonumuz buymuş. Bu çok önemli bir etki yapar. İşletmeler zaten biraz para kazanmışlar. Bir de eylül-ekimde para kazanırlarsa muhteşem olur.  

“Karadeniz’de yaz kısa” algısını ortadan kaldırmamız lazım. 

Turizm; deniz-kum-güneş dersek öyle algılanıyor. Ama turizm bu demek değil. Bunun tarihi var, doğası var… Farklı bir turizm değeri var. 

Peki Sinop Üniversitesi’nden bu anlamda buradaki işletmeler hizmet alabilir mi? 

Hizmet sektöründe çok iyi değiliz. Hep sezonluk elemanlarla yürütülüyor işletmeler; profesyonelleşememişler. Ama sezon uzadıkça bu anlayış da yerleşir. 3-5 otel sezon boyunca açık kalırsa işler değişir. Alttan gelme anlamında bizim turizm-otelcilik lisemiz Gerze’de var. Ama merkezde bir yatırım başlamamış. Turizm şehriysek muhakkak meslek lisesi üzerinden eleman yetiştirmemiz gerekiyor. Bu olmalı. Şu anda projesi çiziliyor. İnşallah yatırımlara başlayacağız. Turizm ve Turizm Otelcilik Anadolu Lisesi… Bölümler var ama yeterli değil. 

Yetiştirdiklerimizi alıp Antalya-Bodrum’a göndermeyelim…

Şu haliyle gidiyor olabilir ama buradaki ışığı gördükçe kalacaktır. Bunlar da biraz da kendiliğinden gelişecektir. İnsanlara tabiki, “Ben seni yetiştirdim, burada kalacaksın” diyemeyiz. Ama Antalya’da çalışabildiği kadar burada çalışırsa kalacaktır. Niye? Sinop gibi bir memleketi kimse terketmek istemez. 

Sinop’ta canlı müzik kaça kadar? 

12’ye kadar… Bunun iyileştirilmesi gerekiyor. 

O da bizim altyapı eksikliğimizden kaynaklanıyor. Bu 1 milyon ziyaretçi diyoruz ya… Bu ziyaretçileri ağırlayabileceğimiz adanın dışında hiçbir ne turistik işletmemiz yok. Biz bu 1 milyon ziyaretçiyi 40 bin kişinin yaşadığı Boztepe Yarımadası’nda ağırlıyoruz. O sizin dediğiniz sabah 2-3’lere kadar olan müzikler turizm bölgelerinde. Yani insanların yaşamadığı; tuzirm merkezlerinin dışında olabilir… “Tamam saat 12’de müzik bitti” dediğimiz yerin üzerinde insanlar 12 ay yaşıyorlar. 

Bu Akliman içinde mi geçerli? Yani gölet içinde mi geçerli? 

Şu anda turizm bölgesi olarak sadece turistlerin yaşadığı bir bölgemiz olmadığı için bunu yapmak zorundayız. 

Yani yaşlılar ve huzur kampı gibi oluyor o zamanda… 

Hayır yaşlı değil. 40 bin nüfus burada hayatını 12 ay devam ettiriyor. Yan tarafa turist geliyor. Belki altındaki daireye geliyor. Ama şehir aynı zamanda burada devam ediyor. Siz Sinop’un yerlisini en başta turizme küstürürseniz; 3 aylık yaşam sıkıntıya girerse problem olur. İleride sadece turizm bölgelerimiz olursa işler değişir. O zaman olur. 

Sinop’un bir tanıtım takımı olmak zorunda. Dolayısıyla bir konsept olmalı. Sinop’un balığı mı? Sinop’un cezaevi mi? Sinop’un şelalesi mi? Nedir? Hangi ürünü ön plana çıkarmalıyız? Bir aktivite de yapılmalı. Örneğin Bartın Çilek Festivali… Örneğin Kayseri Mantı Günleri… Bunları çoğaltabiliriz. Bu şehrin bir konsepti, bir marka değeri ne olmalı? 

Ben ilk defa Sinop’a gelen, 4-5 aydır görev yapan biri olarak  şudur diyebileceğim bir konu değil. Bu tabi buranın kamuoyuyla beraber gelişecek bir olay. Buranın geçmişini bilen, gelecekteki vizyonu da bizimle paylaşan bir kesimle oturup karar vermek gerekiyor. Hemen şudur demek çok doğru olmaz. Sadece cezaevi değil ama bence tarihi ön plana çıkarmak gerekiyor. 

Bugün Floransa’ya gittiğimizde şehir Açıkhava müzesi gibi. Aslında burada Sinop’u komple satışa sunmak lazım. 

Ben tarihi başa koymak gerektiğini düşünüyorum. Gelenler yazın geldiğinde “Bak denize de giriliyormuş” diyebilmeli. 

O zaman profesyonel ellere bırakmak gerekiyor. 

Yüzmeye gelenler, “Aaaa tarih varmış, gezip görelim” demek yerine başa tarihi koymak gerekiyor. Gelen denize de girecek. Doğa yürüyüşünü de yapacak. Tarih üzerine inşa edilmeli konsept… Bu konuda Sinop’un eli daha yüksek. 

Bu ilin mülki amiri olarak yerel yönetimlerle aranız nasıl? 

Ben geldiğimden beri çok iyi ilişkiler kurdum. 20 yıllık kaymakamım. Burası 8. Görev yerim. Yöneticilerle irtibatta kalıp yürüdüğümde daha kısa zamanda çok yol aldığımı kaymakamlığımda gördüm. Sinop’un hiçbir şeyini bilmeden çok daha iyi şeyler yapmam mümkün değil. Yerel yönetimlerle çok iyi çalışıyoruz. Çalıştığım diğer şehirlerden edindiğim tecrübeler burada çok işime yarıyor. Sinop için birlikte doğrusunu bulmaya çalışıyoruz.  

5 aylık valilik sürecinde Sinop’ta en çok etkilendiğiniz şey nedir?

En çok tarihten etkilendim. Geçmişe uzanan ve bu kadar güzel kalıntılar bırakan medeniyetler olması beni çok etkiledi. Mutlu şehir olması, insanların sıcak kanlı ve sosyal olmaları beni çok etkiledi. Tarih Sinop’ta hiç beklemediğim bir şeydi. 

Sinop’ta en çok etkilendiğiniz yemek?


Cevizli mantı… 
Peki Kayseri mantısı mı? 

İkisinin de özelliği farklı. Kayseri mantısı, çorba gibidir. Salçası boldur. Lokantalara gittiğinizde o size çorba menüsünde gelir. O çorba kategorisinde bakarsanız güzel bir çorbadır. Ama ana yemek olarak Sinop Mantısı bir numara… 

Türkiye genelinde bir algı var. Mantı deyince Kayserililer insanların aklına geliyor. Benim buna itirazım var. Bizim kulak hamurumuz var…
Yöresel isim kullanılsa daha cazip. 

Çünkü insanların mantı algısı Kayseri’de… Dolayısıyla biz burada butik bir şehiriz. İnsanlardaki algı olayı böyle. Ben sizden de rica ediyorum. Kulak hamuru diye söylenirse daha etkili. 

Ya keşke öyle kalsaymış. Daha bize özgü olur. Mantı deyince insanların aklına bu geliyor. Ankara mantısı da var, çerkes mantısı da var, nohutlu mantı var… Farklı bir mantı kültürümüz var. Ama en çok mantı deyince insanların aklına gelen Kayseri mantısı… Kulak hamuru diye kalsa daha güzel. 

“Kulak hamuru” diye kampanya başlatmak istiyoruz. Bunu zaten 3 yıl önce başlattık. Siz de mülki amir olarak destek verir misiniz? 

Evet desteklerim. Bir kampanya da ben söyleyeyim. Cezaevi… Aslında cezaevi biliyorsunuz ta milattan önce 2000’lerde kale surlarının geldiği son nokta. En son tersane kapanınca kullanım alanı… Ama tarihi cezaevi biliniyor. Aslında milattan önce 2000’lere giden bir yapı, son 100 yılda cezaevi olarak anılıyor. Bu bana çok doğru gelmiyor. Aslı cezaevi değil. Tersane daha çok dikkat çeker. Sinop’a yakışır. 

İç limanın içindeki pisliği kimseye göstermek zorunda değiliz. İç limandaki pisliğin kaldırılması, oranın başka şekle gelmesi gerekiyor. Bu konuda ne yapacaksınız? 

O konu hakkında başlayan süreç var zaten. Oraya alternatif balıkçı barınağı yapıldı. Benden önceki yönetimlerde alınan kararlar nasıl uygulandı bilemiyorum. Ama bu yıl itibariyle ben yeni yerde avlanma sezonunu açacaklarını biliyorum. 

Burada bir siyasi kaygı söz konusu olabilir mi? 

Sanmıyorum. Farklı siyasi kanallardan kararlılığı gördüm. Biz de hem fikiriz. Çünkü çok farklı kesimlerden herkes aynı fikirde… 

Annelik mi, valilik mi? 
Her ikisi de benim hayatımda vazgeçemeyeceğim şeyler. Yani valilik derken işimi kastediyorum. 

Aslında “Vali bey” diye insanlar konuşur. Geçen gün birisi çok güzel bir şey söyledi sizin için… “Valide anamız o bizim” dedi. Kadın olmanın hassasiyeti ve hissi söz konusu. Bunu Sinop halkına hissettirmeye başladınız mı? 

Onu bilemiyorum. Onu Sinop halkına sorun. 

Ben cevabımı, “Valide hanım”la aldım. 

Çalıştığım dönemlerde hep dikkat ettim. Çocuklarımız, evimiz bizim için çok önemli. Aile kavramı her şeyden önde gelir. Ama kadınların işlerini yaparken de hep ikinci plana itmeleri; özel hayatlarını, annelik-eşlik gibi rollerini önde tutmaları söz konusudur. Biz evde bey-bayanız. 

Evde yine evin hanımı olarak mı hayat devam ediyor? 
Kaymakam arkadaşlardan şöyle bir şey duydum. “Biz zaten çok yoğun çalışıyoruz. Evde hayat devam ediyor. Sen nasıl yetiştiriyorsun? Senin için daha zor oluyor” dediler. “Hayır” dedim “Benim için daha kolay oluyor”… “Nasıl” dediler. Ben işteyken işimi, evdeyken evimi ayırıyorum. Evin içine işi taşımıyorum. Kafa olarak da eve gittiğimde eşim ve üç çocuğum beni bekliyor. İşi unutamazsam ailemle vakit geçiremem. Ben eve gidince işi unutur, ev boyutuna geçerim. Eve gidince cep telefonunu atarım bir kenara… Gölpazarı’nda çalışıyoruz. O zaman iki çocuğum var. İkisi de tam oyun çağında… Evimiz de bahçeli… Bekliyorlar ki annem gelsin de top oynayalım… Çantamı atarım, çocuklarla dışarı çıkarım. O zamanki sayın valim beni aradı, bulamadı. Evin telefonundan arıyor. Bulamıyor. En son bir gün polisi gönderdi. Ulaşması gerekiyordu. İlçeyle ilgili bir TV programından bağlanmak istiyorlar. Polis geldi dedi ki, “Sayın valimiz size ulaşamıyor, kendisini arayabilir misiniz?”… Hemen eve gittim. Bir sürü cevapsız arama. Vali bey kızdı biraz. “Sayın valim kusura bakmayın, çocuklarla bahçedeydim” deyince, “Tamam. Biliyorum durumunu” dedi. Yani bu konuda da anlayış gördüm. Çalışmamla ilgili fikir vermişimdir umarım. Evimle işimi ayırırım. İkisine de özen gösteririm. 

En çok dinlediğiniz müzik?

Klasik müzik severim. Ama çok vaktim olmuyor. 

Sinopspor desem?

Hiçbir bilgim yok. Ben özel hayatımda da hiçbir takım tutmadım. Gerçekten tutmadım. Bir spor branşıyla ilgim olmadı. Kayseri’de 4 yıl çalıştım; kayak öğrendim. Sinop’ta yürüyorum. 

Rahat yüzebiliyor musunuz? 

Tabiki Sinop’ta yüzemiyorum. Daha denize girmedim. 

Hobileriniz neler? 
İnanın bulduğum bütün vaktimi çocuklarımla geçiriyorum. Biz çok yürürüz. Sinoplular’la da çok karşılaşıyoruz. 

Valilik nasıl bir konum, ya da ego? 

Ben buna sadece iş olarak bakıyorum. Farklı bir konumlandırmam yok. Dışarıdan bakınca etkiliyor tabiki insanları. Albenisi yüksek. Ama içinde yaşarken bu egoları yaşamıyorsunuz. 

İdealleriniz içinde miydi vali olmak? 

Benim halkla ilişkilerim çok güçlüydü. Bu konuya eğilmiştim. Tercihlerim bu yöndeydi. Kişilerle birebir ilişki kurabileceğim bir iş yapmak istedim.

Ekleyeceğiniz bir şey var mı? 
Çok teşekkür ediyorum. 

Ben teşekkür ederim.