Sinop Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) Başkanı Salim Akbaş Vitrinhaber'in konuğu oldu. Gazeteci Serhat Özşahin'in sorularını yanıtlayan Akbaş, Sinop gündemini meşgul eden konularla ilgili açıklamalarda bulundu. 

Vitrinhaber: Sayın başkanım ilk olarak dünyanın başındaki en büyük sıkıntı, Covid-19 salgınıyla başlayalım. Covit-19'dan Sinop ve Sinop ekonomisi nasıl etkilendi?

Salim Akbaş: Evet, aslında ekonomiyi Sinop'u bağımsız değerlendirmek biraz yanlış olur çünkü, Türkiye hatta dünya etki oluşturan bir kriz. Sadece sağlıkla alakalı değil, sağlığın yanında ekonomiyi ciddi manada etkileyen, ekonomik olarak da birçok ülkenin güç kaybettiği, ekonomik değerlerini yitirdiği bir kriz oldu. Bizde bundan çok ciddi anlamda etkilendik. 

HEP BİRLİKTE ZOR GÜNLER YAŞADIK
Özellikle Mart ayında küçük ve orta ölçekli işletmelerin tedbir amaçlı kapatılması, perakende ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren birçok arkadaşımıza zor günler yaşattı. Özellikle küçük esnaf diye tabir ettiğimiz, kahvehane, kafe, lokanta, bay ve bayan kuaförleri direkt etkilenen sektörler oldu. Çünkü kapatıldılar. Yaklaşık 2,5 ay kadar kapalı kaldıktan sonra kademeli olarak faaliyetlerine başladılar ama bu sektördeki arkadaşlarımızın hiç biri, sermayeli yada stoklu, yada kenarda birikintisi varken çalışan insanlar değildi. Günlük kazançlarıyla hayatlarını idame ettiren arkadaşlarımızdı. En büyük sıkıntıyı onlar yaşadı. 

Tabi küresel krizden dolayı büyük işletmelerde bu sıkıntıyı yaşadı. Örneğin ilimizde faaliyet gösteren ve ihracatla ilgilenen işletmeler ürettikleri ürünü uluslararası geçişler yasaklandığı için istedikleri ülkeye ürünlerini gönderemediler. Onlarda belli bir süre sıkıntı çekti. Son bir aydır biraz hareketlenme var. Ticaret hem yerelde, hem ülkemiz, hem de dünya genelinde biraz hareketlendi. Biz Sinop olarak gerçekten zor günler geçirdik. Destekler bir şekilde fayda getirdi ama, bunlar hibe niteliğinde olmadığı için, geleceğe yönelik borçlanma olduğu için çok da üyelerimizin ya da arkadaşlarımızın ihtiyaçlarını birebir gideremedik. İnşallah önümüzdeki dönemde kazançları artar ve geçmiş dönemde aldıkları borçları ödeyebilecek kadar bir gelir elde ederler. Bir daha böyle bir yaşamamayı diliyorum. 
Tedbir; bir işletmeyi kapatarak yada faaliyetlerini durdurmakla olmaz düşüncesindeyim. Kontrollü ve tedbirli şekilde faaliyetlerin sürdürülmesinden yanayım. Ekonomik anlamda Covid hepimizi etkiledi. İnşallah en kısa zamanda büyük yıkım yapmadan düze çıkmayı umut ediyorum. 

Vitrinhaber: Salim bey Sinop gündeminde öncelikli olarak Meydan Projesi var. Kent merkezinde bu zamana kadar hep söylentide kalan ve yapılamayan gerçekten büyük bir proje için çalışmalar sürüyor. Tabi bu noktada yıkım yapılacak alandaki esnaflarında mağduriyeti gündeme getiriliyor. Bu yöndeki düşünceleriniz nedir? Projeye nasıl bakıyorsunuz? Esnaf için ne düşünüyorsunuz? 

Salim Akbaş: Öncelikle işin özüne bakmak lazım. Kale surlarının etrafının açılması belki de Sinop tarihinin son 25 yıllık zamanında bir hayaldi. Her siyasetçi ve her yönetici kale surlarının etrafının açılması adına çok söylemlerde bulundu ama en somut adım bu dönemde atıldı. Alıyorken ilk cümle şuydu; Hiç bir esnaf mağdur edilmeyecek, bununla beraber de vilayet, adliye binaları ile eski ağız diş sağlığından, eski Melia Kasım Oteli diye tabir ettiğimiz alanı kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılacağıyla ilgili bakanlık uygun görüş verdi. 

PROJEYİ DESTEKLİYORUZ AMA NEYİN NASIL YAPILACAĞINI BİLMİYORUZ
Bununla da ilgili girişimlerde bulundular. Bizim projeyi desteklediğimizi ifade edelim. Hatta göz ününde bulunmayıp da kalelerin üzerlerindeki yapılardan tutunda, yıkılma tehlikesi bulunan kalelerin korunması yada restore edilmesi ile ilgili düşünceyi de destekliyoruz. Örneğin Bülent Ecevit Caddesindeki kale surunu tel örgülerle kapattık kafamıza taş düşmesin diye. Oranında onarılmasını istiyorum. Ya da Sakarya caddesindeki türbenin etrafını tel örgülerle kapattık. Bununda düzeltilmesini istiyorum. Sinop tarihi değeri çok yüksek bir il. Meydan projesi kapsamında valilik, belediye, Özakman iş hanı bunların hepsi kalkacak, yeni bir düzenleme yapılacak. Burada şunu söyleyebilirim; Neyin nasıl düzenleneceğini hiç bilmiyoruz. Bir proje ben şahsım adına görmedim. Neyi yıkıyoruz? Yerine neyi yapıyoruz? Bunu bilmek herkesin hakkı. Bunu biliyorken hangi takvimle yapılacağını da bilmek hakkımız. Caddedeki esnaf 6 ay önce böyle bir plan yokken krediler çekti. Kendi hayatını ona göre planladı. Ama bir anda 'böyle bir proje var sizde buradan gideceksiniz' denildi. Bu çok doğru bir yaklaşım değil. Bu mağduriyetleri yaşatmamak lazım. 

Vilayet binasının Eylül-Ekim ayında boşaltılacağını duyuyoruz. Şu an her kurum kendine bir yer alıyor. Örneğin Vilayet binasında defterdarlık, vergi dairesi var. Tapu sicil, tapu kadastro bunlar nereye gidecek, nerelere dağılacak, nerede konuşlanacak. Bunlarla ilgili kimsenin bilgisi yok. Her müdürlüğün kendine bir yer aradığı, kentin farklı noktalarında faaliyetlerini devam ettireceği söyleniyor ve yeni binanın da ne zaman yapılacağı bilinmiyor. Yani bir plan ve program olsa, kafamızdaki soru işaretleri de azalır. O nedenle açık ve şeffaf, herkesin anlayacağı dilde, projenin şeklinden şemalinden, nereye konuşlanacağına kadar bence kamuoyunun aydınlatılmaya ihtiyacı var. Tek bildiğim somut şey, belli bir dükkanların TOKİ tarafından kamulaştırılmasının yapıldığı. Ama eski Melia Kasım Oteli enkazının da yerinden bir türlü kaldırılamadığı ve sorunun çözülemediğini duyuyoruz. Bence bir plan eksikliği ve bilgi eksikliği var. 

Vitrinhaber: Sayın başkanım bayramda Sinop en kalabalık dönemlerinden birini yaşadı. Sizce Sinop esnafı bu yoğunluktan istifade edebildi mi?

Salim Akbaş: Sosyal medya üzerinden bayram yoğunluğunu kimi arkadaşlar eleştirerek, kimi arkadaşlarda bu eleştirilere cevap vererek tüm Türkiye’ye dağıttık. Sinop’ta bir yoğunluk var. Sizler medya mensupları olarak gazetelerinizde kendi internet siteleriniz de paylaştınız. Bunun yanı sıra şehri ziyarete gelen yada şehirde ikamet eden herkes Sinop'taki bayram yoğunluğunu sosyal medya üzerinden anlattı. 

PLAKALARA GÖRE DEĞERLENDİRME YAPMAK YANLIŞ
Burada arabaların plakalarına göre değerlendirme yapıldı, bence doğru bir yaklaşım değil. Gelen arabanın plakasına bakarak içindeki insanın vasfını yada niteliğini bilemeyiz. Bir arkadaşımız yazmış 'filanca illerin plakalarından geçilmiyor. Şunlar şunlar geldi'. Gelir, geldi, gelecek. Geçmişte de geliyordu, ileride de gelecek. Sinoplu, Sinop ile akrabalık ilişkisi bulunan, İstanbul, Ankara plakalı araçların yüzde 70’i özünde Sinoplu. Ya çocuğu, ya annesi babası Sinoplu. Bunun yanı sıra çevre illerden özellikle Kastamonu, Samsun, Çorum, Amasya’dan gelenler var. 

SİNOP BÖLGENİN PARİS'İ
Sinop bölgenin Paris’i, onlarda buraya Sinop'u görmeye geliyorlar. Bunu çok yadırgamamak lazım.  Şuna katılıyorum bir düzensizlik var.  Ama bu düzensizlik 10 yıldır var. 10 yıl önceki bayram günü ile ilgili haberlerinizi açın muhakkak 'şehre 200 bin araç girdi, şehre 400 bin kişi geldi'. Bu 10 yıldır konuşuluyor. Ama biz 10 yıldır şunu yapmıyoruz. Her bayram bu yoğunluk yaşanacak, bununla ilgili bir planlama yapmıyoruz. 

BİR DÜZENE OTURMASI İÇİN FİKİR BİRLİĞİ LAZIM
Burada planlama sadece belli bir kuruma, mesela belediyeye havale ederek 'yapsın onlar bizde uyalım' diyemeyiz. Bu kolaycılık. Kentin belediyesi, kültür ve turizm müdürlüğü, dernekler, sivil toplum kuruluşları, işletme sahipleri böyle bir kalabalığı onuncu, yirminci kez yaşayacaklar. Bir eylem planı, bir düzen oturtulabilmesi için bir fikir birliğine varılması lazım. Bunlar yapılırsa inanın Sinop’ta yaşayıp dışarıdan gelenlere tepki gösteren arkadaşlarında olaya katılması ile tepkileri biraz azalır. 

PARA BIRAKMADILAR DEMEK YANLIŞ OLUR
Dışarıdan gelen kişilerde Sinop’un değerli ve hoşgörülü bir kent olduğuna inançlarıyla daha fazla para bırakarak turizm hareketi yaparlar. Para bıraktılar mı diye soracak olursanız, kesinlikle bıraktılar. Bayram döneminde boş otel olduğunu zannetmiyorum. Birçok otelimiz full çekti. Küçük esnafa, lokantalara dahil ciddi para bırakıldı. Bu nedenle 'para bırakılmadı, sadece çöplerini bırakıp gittiler' demek yanlış. Bence para da bıraktılar. Tamam çöplerini de bıraktılar, bence o çöpü bırakma noktasını çözmemiz lazım. Arabalarını yolun ortasına çekmemelerinin bilincini çözdüğümüz zaman inanın kimseye rahatsızlık vermeyecekler, hatta gelmeleri için can atacağız. Bence bazı bilinçleri ortaya koymak lazım. 

HERKESİN SORUMLULUK SAHİBİ OLMASI LAZIM
Burada sadece gelen yada yönetenler bazında değil, örneğin sahil kenarlarındaki küçük işletmelerde bu kentin ekonomisine fayda getiriyor. Ama o arkadaşlar şuna bir baksınlar, çöp kovalarına kim neyi nasıl attı? Birileri çöpün etrafına çöp atıyorsa nazik bir dille uyarsınlar. Yada uyarıya dikkat edilmiyorsa Sinop hepimizin. O çöpün etrafını kendimiz toplayalım. Evimizin önünü biz süpürelim. Sonunda belediyeye haber verelim. Ama her çöp kovasının fotoğrafını çekip 'hani burada belediye', 'hani burada zabıta' diye isyan edersek bu kolaycılık olur. Bu şehirden para kazanıyorsak birazda bu şehre sahip çıkalım. 

Sinop’ta, ciddi bir planlamaya ve birlikteliğe ihtiyaç var. Bu yapılırsa bir sonraki bayramda hepimiz çok daha mutlu oluruz. Herkesin sorumluluk sahibi olması lazım. En küçük çocuğumuzdan en büyük yaşlımıza kadar, en küçük iş sahibi insanımızdan en büyük iş adamına kadar ve kamuda görev yapan herkesin bu çorbada tuzu olup bu şehrin turizmle ilgili değerlerini ortaya koyması gerekiyor. 

Vitrinhaber: Salim bey, yıllardır turizm işletmeleri başta olmak üzere esnafın çok pahalı olduğu ve fahiş fiyatlarla ürünlerini sattıkları, konaklama ve restaurantların çok pahalı olduğu söyleniyor. Sinop gerçekten pahalı bir kent mi?

Salim Akbaş: Sinop ciddi bir değer, zaten çok ucuza pazarlanmamalı. Çok pahalı diye iddia edilen oteller full oldu. Hiçbir otel işletme sahibi kimsenin kafasına silah dayayıp bu parayı verip burada kalacaksın demedi. Hatta birkaç kişi il dışından beni arayarak 'başkanım yer bulamadık, oteller doluymuş bize yardımcı olur musunuz? otel doluymuş' diye benden torpil isteyenler oldu. Fiyat tarifeleri belki öncesinden yayınlansa insanlar bunun dedikodusunu çok fazla yapamaz. Otellere yada restaurantlara çok fazla gitmeyip dışarıdan algı yönetmeye çalışan belli bir kesim de var. Diyorlar ki; 'Bayramda yatak fiyatlarını bir anda şuraya çektiler'. 

SİNOP'U EGE VE AKDENİZ İLE KIYAS ETMEYİN
Belki o işletme sahipleri bayrama ilgili fiyatlarını bayramdan bir ay evvel açıklasalardı böyle bir dedikodu, kavram kargaşası ortaya çıkmazdı. Sinop turizmi 2,5 – 3 aya sıkışmış, yaptığınız finansmanı yatırımı 3 ayda alamıyorsunuz. Dolayısı ile fiyatlarınız biraz yüksek olabilir. Ege ve Akdeniz ile kimse bizi mukayese etmesin orada turizm 10 ay. Hatta Antalya’da 12 ay, hiç boş kalmıyor. Bizde 2,5 bilemediniz 3 ay. 3 ay kazanacaksınız geri kalan 9 ayın finansını sağlayacaksınız. 

SİNOP PAHALI BİR KENT DEĞİL, BİR ÇOK ALTERNATİF VAR
Dolayısı ile bazı fiyatlar yüksek olabilir. Ama buraya gelen insan Sinop'u çok ucuz beklemesin. Bu kadar pahalı da neden 200 bin kişi geliyor? Buna da ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Burada 10 TL’ye de karnınızı doyuruyorsunuz 100 TL’ye de, alternatifler çok fazla. Pahalı deyimine ben çok itibar etmiyorum. Bugün 10 TL’ye de karnınızı doyurursunuz, ama turizm için geldiyseniz zevkinize sefanıza düşkünseniz 200 TL ödersiniz. Zincir marketlerde Sinop’ta fiyat ne ise Ankara’da da aynı. Kentimizde 50’ye yakın zincir market var. Bakkaliye yönünden, tekel ürünleri yönünden herhangi bir pahalılığımız yok. Hedefe konulan iki işletme tipi var, restaurantlar ve oteller. Burada 100 TL’ye de otel var 850 TL’ye de otel var. Dolayısıyla ben pahalı kavramını çok doğru bulmuyorum. Bu kadar pahalı olsa kimse gelmez. 

Ama yine de tercih ediliyorsak demek ki bir güzelliği var. Örneğin 15 TL’ye de mantı satanımız var 30 TL’ye de var. Kaliteleri birbirine göre belki de aynıdır, her tarafta müşteri var, her tarafta mantı yiyen insanlar var. Sinoplu olarak bizler Sinop'u pahalı diye lanse ediyoruz. Bu nedenle ben bu fahiş fiyat ve pahalı düşüncesine katılmıyorum. Eğer varsa denetlensin. Bakanlık fahiş fiyat uygulamalarına ciddi anlamda cezalar veriyor. Bugüne kadar hiç fahiş fiyatla ilgili bir ceza yada bir şikayet gelmedi. Çünkü bizimde denetlediğimiz işletmeler var. Bizim açıklamamızda var. Pandemiyi fırsat bilip fahiş fiyat uygulaması yapan işletmelerle ilgili cezai yaptırımlar yapabiliriz dedik. Şu ana kadar bize hiçbir işletme ile ilgili fahiş fiyatla ilgili bir şikayet almadık. Bu anlamda pahalı kent lafına turizm anlamında karşıyım itibar etmiyorum. 

Vitrinhaber: Sayın başkanım, kent merkezinde özellikle hediyelik eşya noktasında tezgahlar açılıyor. Bunun yanında geçtiğimiz yıllarda yöresel ürün pazarları da açılmıştı. Bu noktada yine bu pazarların açılmasıyla ilgili taleplerin olduğunu duyuyoruz. Bu tür talepler var mı

Salim Akbaş: Sahil kentlerinde hediyelik eşya reyonları her ilde vardır. İlimizde de son 10 yıldır hediyelik eşya reyonları var. Turizm anlamında Sinop'a ciddi katkısı var. Sahilde açılan tezgahların tamamı da Sinop’ta ikamet eden, bir kısmı da emekli olmuş ek gelir sağlamak için bu işi yapan kişiler. Sinop'a gelenlerde 10 TL’de olsa Sinop’tan bir hatıra alarak kendi evine memleketine götürüyor. Ekonomik olarak ta Sinop'a bir para bırakıyor. Buradaki insanlarda onunla bir geçim elde ediyorlar. Bu sene geç açıldı. Pandemi nedeniyle açılıp açılmaması, hatta açılacaksa nasıl olacağı konusunda bir kaos oldu. Sonrasında belediyemizin yeni yaptığı satış büfelerini oralara yerleştirilerek daha düzenli bir şekilde orada faaliyetlerine başladılar. İnşallah sezon onlar için iyidir, iyi oluyordur diye ümit ediyorum. 

YÖRESEL ÜRÜN PAZARLARINA SICAK BAKMIYORUM
Yöresel ürüne artık her yerde ulaşılıyor. Ama kontrolsüz satış hijyen, vergi, ürün kalitesini bilmeme yönünden bir başka mesele. Bunlar kontrol edilebilir ve kontrol edilmeli de. Ama Sinop gibi küçük kendi yağı ile kavrulan yerlerde dışarıdan gelen insanların yöresel Pazar adı altında 10 günde bu şehrin büyük miktarda paralarını alıp götürmelerine ben sıcak bakan biri değilim. Ben buradaki esnafın gelirleri üzerinden aidat alan, gelirleri üzerinden bu kente hizmet getiren bir oda başkanıyım. 

Benimle beraber aynı düşünceye sahip esnaf odaları da var. Onlarda kendi üyelerini, kendi esnaflarının öncelikli para kazanmasında yana tavır sergiliyorlar, bende bu konuda aynı şekilde düşünüyorum. Benim kentimde satılan bir ürünün yöresel pazar adı altında bu şehirde satılmasını ve onlara da kontrolsüz bir şekilde yöresel pazar satış alanı tahsis edilmesini doğru bulmuyorum. Önce kendi esnafımızı kurtaralım. Eğer bizim esnafımız halkımızın istek ve arzularını karşılamıyorsa, çok ciddi talep varsa o zaman kuralım. Ama bence çok ihtiyaç yok. Eve lazım olan camiye haramdır diye bir söz var. Önce kendi esnafımızı, Sinop'taki esnafımızı abad edeyim sonra dışarıdan gelenlere bir şekilde katkı veririz. Yöresel Pazar deyimine ve yöresel Pazar kurulmasına pek sıcak bakan biri değilim. Büyük kentlerde İstanbul, Ankara gibi metropol kentlerde olabilir, ama burada zaten 50 bin nüfusumuz var. Birçok esnaf arkadaşımız kirasını, sigortasını, Bağkur'unu ödeyemiyor. Kışın kahrını biz çekiyorsak yazında sefasını biz sürelim. Dışarıdan gelenler kusura bakmasınlar, beni de mazur görsünler bu konuda. 

Vitrinhaber: Sinop Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olarak Sinop'ta önemli bir kanaat önderi konumundasınız. Sinop'ta yeni dönemde Sinop Ticaret ve Sanayi Odası olarak ne gibi projeleriniz var?

Salim Akbaş: Öncelikle 2 yıldır yönetimdeyiz. Özellikle 2020 yılı hem ülkemiz açısından felaketler zincirlerinin üst üste geldiği bir yıl oldu. Uçak kazası, deprem, sel bunlar yerelde sorunlardı. Birde uluslararası olarak virüsle alakalı sorun gelince biz 2020 yılına 2 – 0 mağlup başladık. Çok plan proje yaptık. Mesela yurt içi yurt dışı fuar katılımlarını bu sene çok üst seviyede yapacaktık. Bazı sektörlerin rekabet gücünü artırmaya yönelik uluslararası fuarlara hem ziyaret he ürün götürme noktasında bir planlama yapmıştık. Şehrimizin değerlerinin hem Türkiye ile hem de gerekiyorsa dışarı ile bağlantısını kuracak tanıtımına ciddi bir bütçe ayırıp bir planlama yapmıştık. Ama tüm planlarımızı Mart’ın 15 itibariyle tekrar gözden geçirdik. Çünkü bir anda ekonomi Covid nedeniyle durdu. Seyahatler, uçuşlar, fuarlar, hayat durdu. Planladığımız her şey bir anda durdu ve bunu şuanda başaramıyoruz. Umarım 2021 yılında başarırız. Ama hedeflerimizden vazgeçmiş değiliz. 

İHRACAT İLE İLGİLİ TÜM BELGELERİ ARTIK VEREBİLİYORUZ
Örneğin daha önce kentimizde ihracat yapan firmalar ihracat işlemleri için en yakın il olan Samsun'a gidiyorlardı, Samsun’dan belge alıyorlardı ve ürünlerin ihracatını Samsun Gümrüğü üzerinden yapıyorlardı. Şuan ihracat ile ilgili uluslararası geçerliliği olan tüm belgeleri biz Sinop Ticaret ve Sanayi Odasında veriyoruz. Bizim attığımız imzalarla tüm uluslararası limanlardan ihracat noktalarında, gümrüklerde geçerli. Bu en önemli adımlardan bir tanesi. Çünkü ilimizde ihracat yapan işletmelerimiz var. Şimdi 24 saat ihracatla ilgili olmazsa olmaz belgelerin hepsi Sinop Ticaret ve Sanayi Odasında verilebiliyor. Gümrük işlemlerinin Sinop’ta yapılabiliyor olması birçok büyük kente göre avantaj. Belki gümrük limanımız yok, limandan ürün gönderemiyorum ama ürün gönderebilmek için kırtasiye işlemleri de ciddi bir külfet. Bürokrasiyi ayaklarına getirdik, ortadan kaldırdık. Sorunları kademe kademe çözmeyi hedefliyoruz. 

ŞİMDİ GÜNDEMDE ONLİNE FUARCILIK VAR
Yapmayı planlayıp yapamadığımız fuar organizasyonlarını yasaklar kalktığı zaman kesinlikle yapacağız. Bu arada fuarlar kalktı ama online fuarcılık gündeme geldi. Bununla ilgili Ticaret Bakanlığının ciddi bir çalışması var. Belki de sıcak fuarcılıktan online fuarcılığa dönülecek. Herkesin katılabilme imkanı ortaya çıkacak. Hatta birebir görüşmeler online olarak yapılıp fabrikadaki üretim bantları, stoklarındaki ürünleri, kalite kontrollerini bir nevi fabrikayı gezerek yapacaklar. Belki onunla ilgili yapacağımız çalışmalar 2020 yılının sonuna doğru bitirilebilir. Buradaki işletmeleri online fuarcılığın içine dahil edebiliriz. 

SİNOP'UN ÜRÜNLERİNİ TÜRKİYE'YE TANITIYORUZ
Benim en büyük ideallerimden biriside Sinop’un bilinen unutulan yada unutulmaya yüz tutan tüm değerlerinin tarihe not düşülerek önce Sinop’ta bilinirliğini artırmak sonra tüm Türkiye’de bilinirliğini artırmak. Bununla ilgili daha önceki konuşmalarımızda da çok söylemiştim. Sinop nokulu yöresel bir lezzet, Sinop mantımız birçok lokantanın menüsünde var, herkes bilsin. Kestane balı artık hediyelik ürün. Kotra üreten arkadaşlar kusura bakmasınlar onlarında ürünlerini hediyelik ürün olarak gönderiyoruz ama birazda tadımız damak zevkimiz olsun diye kestane balını ambalajlayarak içinde kestane balının özeliklerini anlatan minik bir prospektüsümüz var. Hiç yemeyenlere de uyarı getiriyoruz. Kaşık kaşık fazla yemeyin hiç bilmiyorsunuz diye. Güzel bir ahşap ambalaj ile hediyelik ürün olarak alabilirler. Tabi bizim ürünümüzün kalitesi ahşap ambalajından daha önemli. Bayram döneminde de tüm Türkiye’deki Oda Borsa başkanlarımıza ağız tadı olsun diye gönderdik. Çok güzel geri dönüşler aldık. Yöresel ürün olması, bilmedikleri bir ürünle bu kadar yakın temas ediyor olmaları gelen faks ve mailler ile çok teşekkür ediyorlar. Biz ağızlarına bir parmak bal çalalım çok beğeniyorlarsa sonra satışını yaparız. Sinop’un lezzetlerini, tatlarını, değerlerini hatta insani değerlerini de yaşatarak bir sonraki kuşaklara aktarmak içinde elimizden geleni yaparak kendimize böyle bir misyon edindik. Tabi bunun yanında üyelerimizin, bizde üye olmasa bile Sinop ekonomisine katkı veren tüm iş dünyasının hem sorunlarının çözümü hem gelişmelerine ne tür katkı vereceksek biz buradayız. Bize üye olsun yada olmasın yapabileceğimiz ne varsa iş dünyası adına, hatta bunun yanında yerel yöneticiler, kamu yöneticilerini de katarak söyleyeyim, biz Sinop Ticaret ve Sanayi Odası olarak şehrin sorunlarının çözümünde minicik bir katkımız olacaksa telefonumuz 24 saat açık, odamız herkese açık. 

Vitrinhaber: Sayın başkanım gerçekten çok keyifli bir sohbet oldu. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Salim Akbaş: Asıl ben teşekkür ederim. Bu şehri seviyoruz, bu şehre bir şeyler yapmak istiyoruz. Yapabileceğimiz bir görevde varsa bize bu görevi yüklemelerinden dolayı kimseye niye bize bu yükü verdiniz diye sitem etmeyiz. Bilakis çözeriz, çözersek te mutlu oluruz.  İnşallah sağlıklı günlerde çok daha iyi şeyler konuşuruz. İnşallah kriz, sağlık gibi dertleri konuşmadan başarıları mutlulukları konuşuruz. Tekrar Covid ile ilgili istatistikler aleyhimize hasta sayısının ve ölüm oranlarının artışına yönelik öngörüler var, umarım öyle olmaz. Ama olmaması içinde biz bireyler kurallara lütfen mutlaka uyalım. İdarecilerin yada sağlıkçıların önerdiği kurallar neyse bunlara imtina etmeden uyalım. Maske takmak zor gelebilir ama entübe cihazına bağlanmaktan çok daha zor değil. Sağlıklı yaşamak varken hasta yataklarımızda ömrümüzü tamamlamayalım. O nedenle lütfen dikkat diyorum.