Sinop İl Müftüsü Mustafa Düzgüney Camiler ve Din görevlileri Haftası dolayısıyla bir açıklama yaptı. her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Camiler ve Din görevlileri Haftasının bu yıl ki temasının “cami ve ilim” olarak belirlendiğini söyleyen İl Müftüsü Mustafa Düzgüney, bu anlamda camilerin eğitim anlamında önemli bir yere sahip olduğundan bahsetti. Düzgüney; “Camiler ve Din görevlileri Haftası münasebetiyle Başkanlığımız her yıl belirlenen tema çerçevesinde farklı etkinlikler gerçekleştirmektedir. Bu yıl temamız “Cami ve İlim” olarak belirlenmiştir. 
Din hizmetlerinin yürütüldüğü en önemli kurum, cami veya mescit dediğimiz mabetlerimizdir. Cahiliye döneminden beri kutsal sayılan Kâbe, temelleri Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından yükseltilen bir mabet olup yeryüzünde inşa edilen ilk mabettir. (Al-i İmran, 96) İslam mabet tarihinde önemli bir dönüm noktası, cuma namazının farz kılınmasıdır. Hz. Peygamber, ilk cuma namazını, Medine’ye giderken Ranuna vadisinde kıldırmıştır.

Medine’de Allah Resulü tarafından inşa ettirilen Mescid-i Nebevi ise, hem Peygamber dönemindeki işlevi açısından hem de sonraki yıllarda yapılan mescitlere örnek olması açısından önemli bir fonksiyon icra etmiştir. Peygamber Efendimiz döneminde Medine’de on kadar mescit daha inşa edilmiştir. Bu mescitlerde vakit namazları kılınırken cuma namazı sadece Mescid-i Nebevi’de eda ediliyordu. Peygamber mescidi hayatın merkezinde olma özelliğini daima muhafaza etmiştir.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanların fethettikleri ve yeni kurdukları şehirlerde Mescid-i Nebevi’yi örnek alarak özellikle cuma namazlarını kılacak şekilde merkezi bir yere mescit inşa etme geleneği başladı” dedi. 

MESCİT VE CAMİLERİN ALLAH’A EN SEVİMLİ GELEN MEKÂNLARDIR
Mescit ve camilerin insanları Allah’a yakınlaştıran müstesna mekanlar olduğuna vurgu yapan İl Müftüsü Mustafa Düzgüney, peygamberimizin mescit ve camilerin Allah’a en sevimli gelen mekânlar olduğunu söylediğini ifade etti. Düzgüney açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi; “Günümüzde Müslüman toplumlarda ibadet mekânı, özellikle namaz kılınan yer anlamında kullandığımız “cami” Allah’a ibadet için müminlerin bir araya geldiği mekândır. Cami kelimesi “toplayan, bir araya getiren” anlamına da geldiğinden mekânın işlevini tam olarak ifade eden bir adlandırmadır. Adına ister cami diyelim isterse mescit her şeyden önce içinde Allah’ın adı anılarak Allah’a ibadet edilen özel yerlerdir. Bu sebeple Peygamberimiz mescit ve camilerin Allah’a en sevimli gelen mekânlar olduğunu bildirmiştir. Resul-i Ekrem Efendimiz, mescitleri Allah’ın evi olarak adlandırmıştır. Bu sebeple cami ve mescitlerin kutsal mekânlar olduğuna inanırız ve buna göre saygı ve hürmet göstererek cami adabına riayet ederiz.

Cami ve mescitlerin ibadet edilen mekânlar olması boyutu yanında başka işlevselliklerinin olduğu da tarihi bir gerçekliktir. Efendimizin özellikle çok önem verdiği eğitim-öğretim faaliyetlerinin merkezi Mescid-i Nebi olmuştur. Medine’de okuma yazma öğretiminin ilk başladığı ve aralıksız sürdürüldüğü yer mescit olmuştur. Hz. Peygamber bazı sahabileri mescitte eğitim öğretim faaliyetlerini icra etmekle görevlendirmiştir. Tüm bunların yanında Mecid-i Nebevi’nin bir ilim merkezi oluşunun en büyük delili Ashab-ı Suffe’dir. Mescidin bitişiğinde yapılan bu yerde bulunan talebelerin bir kısmı oradan hiç ayrılmadan yatılı kalıyorlardı. Gündüzlü derslere devam edenlerle birlikte buradaki öğrenci sayısının yüzlerle ifade edildiğini görüyoruz. Peygamber Efendimiz haftanın bir gününü sahabenin sorularını cevaplandırmaya ve onların bilgilerini geliştirmeye ayırmıştı. Hatta hanım sahabiler bu duruma özenerek Peygamberimizden kendilerine de bir gün ayırmasını istemişlerdi. Bunun üzerine Efendimiz, hanımlara da bir gün ayırarak onların eğitim faaliyetlerini de mescitte sürdürmüştür. Bu uygulamadan mescitlerin hem kadınlar hem de erkekler için bir eğitim ve öğretim merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Peygamber ve sahabe döneminde olduğu gibi sonraki dönemde de Müslüman toplumlar hem erkekler hem de kadınlar için camilerin bir eğitim ve öğretim merkezi olma özelliğini korumuşlardır. Ülkemizde de yaz ayları boyunca devam eden Kur’an ve dini bilgiler öğretimi bu geleneği yaşatmanın en yaygın göstergelerinden biridir. Yine aralarında meşhur mezhep imamlarının da bulunduğu sayısız âlim, camilerdeki ders halkalarında yetişmiştir. İslam’ın ilk asırlarında Müslümanların yaşadıkları tüm coğrafyalarda cami ve mescitler tüm ilimlerin öğretildiği mescitler olmuştur. Buralarda sadece Kur’an ya da dini ilimler öğretimi yapılmamış, o zamanın şartlarında öğrenilmesi gereken her türlü ilim cami ve mescitlerdeki ders halkalarında öğretilmiştir. Cami ve mescitlerde devam eden bu dersler aynı zamanda İslami ilimler geleneğinde önemli bir yere sahip olan “icazet” kurumunu devamını da temin edici önemli bir işlev görmüştür. Ayrıca cami dersleri, ilmin ve öğrenmenin adabını, öğretici ve öğreticinin ahlakını uygulamalı olarak yaşatması açısından da değerlendirilmesi gereken bir özelliğe sahiptir. Sonraki asırlarda da camilerin eğitim-öğretim merkezi olma özelliği devam etmiş, birçok cami inşa edilirken içinde bir bölüm veya bitişiğinde ayrı bir mekân kütüphane olarak işlev görmüştür. Zamanla gelişen ve değişen şartlar çerçevesinde camiyi merkez alan ve adına külliye denilen günümüz üniversitelerinin nüvesini teşkil eden kurumlar oluşturulmuştur. 

İslam medeniyetinin en önemli mimari yapıları olarak camiler icra ettikleri ilmi fonksiyonları ile tarih sahnesinde hak ettikleri kalıcı yeri almıştır. Bu özellikleri ile dünya var olduğu müddetçe yenileri onlara eklenerek varlıklarını sürdürmeye devam edeceklerdir.”
 

Editör: Vitrin Haber