Demokratik ülkelerde fikir ve düşüncelerini ifade etmek her bireyin en doğal hakkıdır. Bunu bazıları, yazarak çizerek, bazıları tiyatro oyunlarına, filmlere taşıyıp görselleştirerek, resim ve karikatürleriyle resmederek, bazıları, fıkra ve şiirleriyle hicvederek yapılan işe karşı durur, muhalefet eder, taraf olmadıklarını ortaya koyarlar.

   Bir kısmı da fikir ve düşüncelerini sokaklara taşır, gösteri ve yürüyüş yaparak duyurmaya çalışır. Toplumsal eylem, toplumsal karşı duruş, toplumsal talep bu şekilde ifade edildiği de birçok kez bu şekilde gerçekleşir.

   İşin fanatizm ve terörist eylem boyutuna taşınmayan, holiganlaştırılmayan eylem, gösteri ve yürüyüşlere kimsenin itirazı da sözü de yoktur.

   Hadisenin medeni şekli, yapılma usulü de budur. Amaç meramımızı anlatmaksa; kırmadan, dökmeden, başkalarının özgürlük alanına tecavüz etmeden hak aranır ve aranmalıdır. Maksat eğer sadece üzüm yemek, bağcıyı dövmemekse eğer, bu şekilde yapılmalıdır.

   Ülkemizde yapılan sokak gösterileri ve eylemler maksat ve gerçekleştirilme şekilleri bakımından çoğunluk olarak; televizyon ekranına bakmayı korkarsınız. Adeta meydan muharebesi, savaş alanı gibi. İtiş kakış, toz duman, taşlar sopalar havada uçuşuyor, döner bıçakları, palalar kesecek adam arıyor. Kaldırım taşlarıyla Molotof kokteyller birbiriyle yarışıyor.

   Bankalar, kamu binaları, iş yerleri ateşe veriliyor, yoldan geçen araçlar taşa tutuluyor, belediye otobusları içlerinde insan varmış, habersizmiş, masummuş bakılmazsızın ateşe veriliyor, cayır cayır yakılıyor. 

   Ortalık toz toprak, sis duman, göz gözü görmez halde, kovalamacalar, karga tulumba yerlerde sürüklenenler, kesif bir biber gazı bulutu,viran olan sokaklar, tahrip edilen duraklar. Sıloganlar eşliğinde zafer işareti, karakol ve mutlu son.

    Her gün tekrar eden korku filmleri bizde bir nevi alışkanlık ta yaptı. İki taraflı bir alışkanlık. Televizyon seyircisi ekranda tam gaz bir gösteriden estantane yoksa haberi haber tadında seyredemiyor, derhal kanal değiştiriyor.

   İşin ustaları açısından” üç yüz atmış beş güne 365 gösteri sloganıyla”, her güne bir gösteri bularak “boş yok” maşallah. Korkarım mucitlere gün yetmeyecek.

   Güney doğuda pkk ve yandaşları için “deliye her gün bayram” kabilince günler yetmiyor, gece eylem mesaisine kalıyorlar.

   Bu haftalık yazımı hazırladığım saatlerde dışarıda bir takım kitle örgütlerinin önderliğinde yokluğa ve yoksulluğa karşı eylem çığlıkları yükseliyor. Güney doğudaki yoldaşlara omuz vermek lazım. Yoksulluk ta hem diz boyu, ortalık yanıyor, yetişin imdat.

   Sade bir vatandaş olarak yok olan ve olmasını istediklerim bir kısmını sıralayacak olursam. Otomobilimi çekecek yer bulamıyorum. Aracıma yer bulabilmek için sütçü beygiri gibi dönüyorum. Otopark istiyorum. Suyun bu kadar bol olduğu bir belde de bulanık su içmek istemiyorum, musluğumdan tıss sesi duymak ıstemiyorum. Çarpık kentleşmeye hayır, arka sokakların mezbelelik haline hayır diyorum. Merdiven altı kesimlere hayır, modern ve şehrimize yakışır mezbahane istiyorum.

   Tek kelimeyle modern, temiz, yeşil bir kent istiyorum. Belediyelerin asli görevi de bu olmalı.

   Sılogan ve eylemlere karnımız tok. Aksiyon ve hizmet bekliyoruz. Duyurulur.