De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."1
Sizin Allah’ı sevginizin ispatı O’nun nebisinin izlemek, Allah’ın size sevgisinin ispatı da sizi bağışlamaktır. Demek ki sevgi ispatsız olmuyormuş. Demek ki sevgi iddia imiş.Kalbin iddiası.İddialar ispat istermiş.İddiasız bir sevgi ispatsız bir iddia imiş.
Aşk fedakarlıktır.Aşkın fedakarlık olduğunu sevgili Peygamberimizden öğrendik.Abdullah oğlu Muhammed’in gördüğünü gören başkaları da vardı.İnsanlığın nasıl bir zifiri karanlığa gömüldüğünü görmeseydi Zeyd İbn-i Amr İbn-i Nufeyl, öleceğini bile bile gönüllü çöl sürgünü olurmuydu.Bildiğiniz gibi Zeyd İbn-i Amr İbn-i Nufeyl,Hz. Ömer’in amcası olur.Bu zat Hıraya  ilk defa ibadet için çekilen zattır.Bu zat daha peygamber efendimizin peygamber olmadan evvel bir Taif ticareti dönüşü yanında Zeyd  ile birlikte uğrayıp O’na uğradıktan sonra hayatı değişen zattır.Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘in Zeyd için‘’ Cennette Allah O’na özel bir yer ayıracak’’ dediği  zattır.Onun için Hz. Ömer’in babası ve kendi kardeşi olan Hattab, putlara tapmadığı için Zeyd’e düşman olmuştu.Oysa pasif iyi idi.Kimseyi rahatsız etmiyordu.Çünkü davet etmiyordu.Sadece putlara tapmayı reddediyor İbrahim’in dini bu değil,siz İbrahim’in dinini bozuyorsunuz ,İbrahim’in dini üzerine yürüyen benim diyordu.
İşte Zeyd gönüllü çöl sürgünü oldu.Bir rivayete göre Lahmilerin başkenti lan Hire’den geçer iken Hireliler onu taşa tutarak öldürmüştü.
Zeyd İbn-i Amr İbn-i Nufeyl bile bile ölümü göze alarak gönüllü sürgün olurmuydu?Çöle firar edermiydi?
Varaka Bin Nevfel Hz. Hatice annemizin amca çocuğu idi.Bu insanda hakiki dini arıyordu.Hz. Allah’a gerektiği gibi bir kul olmanın telaşına düşmüştü.Doğru bu değil ama doğru nedir? diyordu.Yanlışı görüyor ama doğruyu bilmiyordu.Bazen hayatında zikzaklar oluşuyor bir Yahudi bir Hıristiyan olarak hayatında zuhur ediyordu.
Osman Bin Huveyris bu zatta hanifler’den idi.Daha sonra bu zatta Hıristiyan olacaktır.
Ubeydullah bin Cahş,bu zatta bir arayış içinde idi.Daha sonra bu zatta Hıristiyan olacak ve daha sonra Müslüman olacaktır.Ebu Süfyanın kızı Ümmü Habibe ile evlenecektir.ve seneler sonra Ümmü Habibe Efendimiz (s.a.v.) ile evlenecek ümmetin annesi olacaktır.İlginçtir bu zat Habeşistan muhacirlerindendir.İlk hicret eden kafile içerisinde yer almıştır.Ne acıdır ki imanı ve davası uğruna evini barkını bırakmış deniz aşırı bir ülkeye gurbete çıkmış fakat…
Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.2 buyuruyor ya.Gittiği yerde içkiye mübtela oldu.İçkiye mübtela olunca Müslüman cemaati bunu içinde barındırmadı.Geri irtidat etti ve orada teslise döndü.İşte tabiri caizse Ümmü Habibe hem gurbette hem  de yetim kalmıştı.Osman b. Cahşın ölümünden sonra o Mekke’nin reisinin kızı olan Ümmü Habibe’yi teselli etmek için uzaktan kendisine evlilik teklif etti. Ümmü Habibe zaten bunu istiyor ve bekliyordu.Çünkü reislerin kızı reislerle evlenirdi.Ona evlilik teklifi iletildi Habeş kralı Necaşi mehir bedelini ödedi ve nikahı Necaşi kıydı.Yani nikahı bir kral kıymıştı.Medine’ye dönüşten sonra  da evlendi.
Yukarıda saydıklarım Kureyş’in hak yol arayıcıları.Bir de civar kabilelere mensup olanlar var.Hepside iyi idiler.Ama pasif iyi idiler.
Bir Ümeyye b. Ebi’s-Salt  var.Taifli şair.Sakif’in büyüğü.Kaidi A’zam (büyük komutan ) derlerdi buna.Arap coğrafyasında reytingi bir numara.Krallar davet ediyor bunu.Saraylarında şiir şölenleri veriyorlar.Şiirlerinde cennet ve cehennemden bahsediyor.Ağzına hiç içki almamış,hiç puta tapmamış,puta tapanları şiirlerinde ahmaklar olarak vasıflandırıyor. Nübüvvetin 8. Yılı Bahreyn’den dönerken Mekke’ye uğruyor.Ebu Süfyanla karşılaşıyor.Ebu Süfyan, Abdulmuttalib’in yetimi peygamberliğini iddia edyor. Ne yapmamı istersin deyince izheb fettibı’hu git O’na tabi ol diyor.ve ente ya sen?İki cevabı var.Biri zayıf bir kuvvetli.
1- Ben O’nun çocukluğunu bilirim diyor.Demek ki yaşta bir putmuş.Hakikat yaşta değil ki.
2-Eğer O’na tabi olursam Sakif kadınlarının yüzüne nasıl bakarım diyor.Yani kamu baskısı,mahalle baskısı.Meğer peygamberliğin kendisine verileceğini zannedermiş.
Fakat iki yeğeni Müslümanlara karşı savaşırken Bedir harbin’de ölüyor.Şam’dan Müslüman olma niyeti ile yola çıkmış iken Bedir’de öldürülen müşriklere mersiye, Efendimiz (s.a.v.) ‘e de hicviye  yazıyor.Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) ile sahabenin dilinde aduvvullah (Allah düşmanı ) olarak kalıyor.İlginç değil mi?Listeye bakıyorsunuz her şey tamam.İman meselesine gelince yok.Bu iş ibretlik bir örnektir.
Abdullah oğlu Muhammedi farklı kılan bir şey var.O her şeyini terk edip kendini Hira’ya vuruyor.Ticaretini,işini,eşini,çocuklarını,akrabasını,hısımını,arkadaşlarını,kavmini ve şehrini..Aşk fedakarlıktır.İşte bunlar fedakarlıktır.Dava adamı, ferağat ve fedakarlık abidesi olmadıkça hiçbir şeyin adamı olamaz.Entellüektiel düdük gibi son fikri son duyduğu olan her telden çalan ama hiçbir işe yaramayan cins tipler potansiyelleri olmadığı için değil,fedakar olmadıkları için iş çıkaramazlar.
Hiç kimse her şeyi yapamaz,ama herkes bir şeyi yapabilir.Her şeyi yapmak isteyen hiçbir şey yapmak istemiyor demektir.Onun için götürebileceğimiz bir yük elbette vardır.O yükü götür ki birilerinin beli iki büklüm olmasın.Herkes kendi yükünü taşımalıdır.Herkes kendi yükünü taşırsa Allah’ın bazı kullarının  belinin kemiği kırılmaz.Bu kadar zorlanmazlar.Herkes kendi yolunu açarsa ,kendi küreğini kullanırsa ,kendi kapısının önünü süpürürse birileri bu kadar yorulmaz.Onun için yükünü,işini paylaşmak lazım.Bu da fedakarlık ister aziz dostum.Aşk fedakarlıktır.
Bu fedakarlığı yapabilenler daima azdır.Allah Resulünün nübüvvetten sonra çektiği adam yokluğu başta fedakarlık olmak üzere aşkın üç rüknüne sahip olan adam yokluğu idi.Bunu dertlendiği bir seferinde söylediği şu sözden anlıyoruz.’’İnsanlarda develer gibidir.Yüz tanesini bir arada bulursunda bazen binecek bir tane bulamayabilirsin’’
Hasan el Basri dermiş ki,’’Etrafımda karaltılar görüyorum amma adam göremiyorum’’ dermiş.
İbni Sa’d naklediyor.Hz. Ömer halifeyken bir seferinde huzurda bulunanlara sormuştu.’’Allah’tan bir tek şey dileyecek olsanız ne dilerdiniz’’?Oradakiler den kimisi tasadduk etmek için bir oda dolusu altın ve gümüş,kimisi cennet istedi.Sıra Hz. Ömer’e gelince  şu cevabı verdi.’’Allah’tan bir oda dolusu Salim,Muaz,Ebu Ubeyde  türü,adam gibi adam isterdim’’.
Fedake ebi ve ummi ya RasulAllah.Anam babam sana feda olsun Ya RasulAllah.İlk Kur’an neslinden sık duyulan bu söz,yeryüzünde görülebilecek fedakarlıkların zirvesiydi.Bunu söylemek kolay,fakat gerçekleştirmek  zordu.İlk Kur’an nesli içinde öyleleri vardı ki,kafir babasıyla çarpışmak zorunda kalmış ve babasını öldürmüştü.Hz. Ebu Ubeyde b.Cerrah ve Muaz b. Amr b. Camuh bunu yapmışlardı.Bu sonuç bir gözü dönmüşlük değil, büyük bir fedakarlıktı.Zira Ebu Ubeyde ne kadar kaçtı ise babası arkasından öldürmek kastıyla gelmiş,oğlunun üstüne yürümüş,ne kadar kutsalı varsa ağız dolusu küfretmiş ve onu tahrik etmişti.Buna rağmen Ebu Ubeyde,onu öldürmeye mecbur kalışını,hiçbir yerde iftihar vesilesi olarak anlatmadı.Zira bu onun için,aşık olduğu iman uğruna katlanılması gereken bir fedakarlıktı.
Aşıklar arkalarına bakmazlar.Arkalarına bakanlar aşık olanlar değil,aşıkmış gibi yapanlardır.Hz. lut ile karısını ayıranda buydu.Hz. Lut’un gözü arkada kalmadı,ama karısının gözü arkada kalmıştı.Gözü arkada kalanların,gerçekte gönlü arkada kalmış demekti.Allah da onun bedenini,gönlünün kaldığı yerde bıraktı.
Kur’an-ı Kerim’de  acı hatırası yad edilen Firavun’un hanımı Hz. Asiye bir aşıktı.Mü’minün süresine ismini veren Mü’min  gibi imanını saklayabilir,Hz. Musa gibi ülkeyi terk edebilirdi.Fakat bunları yapmadığı için ,kocası Firavun’un işkencesine uğradı.Bu öyle dayanılmaz bir işkence idi ki ,sonuçta ölüm mukadder gözüküyordu.İşte o halde Hz. Asiye’nin  kendisine küfrü dayatan kocasına söylediği şu dillere destan son sözlerini,vahiy insanlık tarihinin hafızasına kaydetti. "Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!"3 demişti.
Firavun’un Mü’min hanımı  Hz. Asiye’ye göre ‘’kurtuluş’’ imansız yaşamak değil,imanla ölmekti.O da öyle yaptı ve aşıklar kervanına katıldı.
Hz. Nuh bir aşıktı.Karada gemi yapmanın rasyonel bir izahı yoktu.Karada gemi yapanlar ve karada gemi yapanların peşine düşenler ,hep davasına aşık olanlardır.
Hz. İbrahim’in ateşe atlayışı içinde aşk olan bir imandan başka ne ile izah edilebilir ki?Ateşin onu yakmamasının verdiği ders şuydu.Hiç bir Nemrud’un ateşi imnı ve aşkı yakamaz.
Bunların hepsi aşkın fedakarlık hanesine yazılmalıydı.Allah’da öyle yazdı.
Topraksanız,diken dibine değil gül dibine toprak olun.
Suysanız,bulaşık suyu değil,zemzem suyu olun.
Taşsanız,deli taşı değil Hacer’us Esved olun.
Balta ve bıçaksanız,bir İbrahim’in elşndeki balta ve bıçak olun.
Dağsanız Uhud dağı olun.
İyi insan iseniz,pasif iyi değil aktif iyi olun.
Selam ve dua ile…..
1-Ali İmran Süresi 3/31
2-Yunus Süresi  10/100
3-Tahrim Süresi 66/11