Lale Devrinde İstanbul'da bir çok saray ve köşkler yapıldı. Halkın durumu iyi değildi, Saray çevresi lüks içinde yaşıyordu . Bu durum fazla sürmedi. Çıkan Patrona Halil Ayaklanmasiyla Sadabad Sarayı başta olmak üzere 130 saray ve köşk ayaklanmacilar tarafından yakılarak kül edildi. Lale devri sona erdi. Şimdi Aksaray tartışmaları üzerinden ülkede karışıklık isteniyor. Büyük bir devlet olmaya adaysaniz bunun simgesel gösteri alanlarından biri devlet başkanlığı binasidir. Sosyal gerçeklik ise bize Lale devri gibi bir durum söz konusu olmadığını göstermektedir. IMF'den Kurtulmuş bir Türkiye, hızlı bir şekilde gelişen bir Türkiye var. Bütçesinin yüzde onunu sosyal politikalara ayıran fakirine, fukarasina, garibine gurebasina sahip çıkan sosyal bir devlet var.


Osmanlı zor günler geçiriyordu. Mısır Valisi Kavalali Mehmet Ali Paşa Istanbulu çok huzursuz ediyordu. Ingilizlerden destek alarak Mısır sorununu çözmek için 1838 de Ingilizlere geniş ekonomik haklar veren , yerli sanayi ve ticareti bitiren Baltalimanı Anlaşması imzalandı. Askeri ve siyasi çıkarlar ön plana alınmış, ekonomik çıkarlar ikinci plana atılmıştı. Mısır meselesi geçici bir süre halloldu ama ekonomi bozuldu, gelir gideri karşılamadı 1854 te dış borç alınmaya başlandı. Borç yiyen kesesinden yer derler. Öyle oldu. Borç verenler geldi 1881 de alacaklarının tahsili için bir Muharrem kararnamesiyle Duyunu Umumiye kuruldu , ulkemizin üstüne Karabulut gibi coktuler. Koca devlet kisa surede dagildi. Borçların ülkemizi ne hale getirdiğini bilen milletimiz borclardan kurtulmaya, ekonominin güçlenmesine bunun için bu kadar değer veriyor. Borçları bitirenleri, IMF yi kovanlari bunun için baş tacı ediyor. Güçlü ekonomi güçlü millet güçlü devlet demek. Zayıf, iradesiz bir Türkiye kimlerin işine gelir biliyoruz.

Güçlü bir ülke olabilmenin en önemli yolu bilimden geçiyor. Bilimin yolu eğitimden. Milletler arenasında güçlü olabilmek için eğitime ve bilime daha fazla önem vermeliyiz. Özellikle yazılım konusunda ülkemiz gençliğinin yetiştirilmesi ve içlerinden Steve Jobslar, Mark Zuckerbergler çıkarmamiz lazım. Yoksa coğrafi keşifleri kaçıran Osmanlı gibi bizde yeni çağı kaçırmış oluruz. Dedelerimizin Matbaayi iskaladiklari gibi bizde bilgi çağını iskalamayalim. Artik sadece pazar olan degil daha fazla katma değeri yüksek teknoloji ureten, insanliga yeni gelismeler icat eden bir ülke olalım.

Lisede Hayrat Vakfına gitmiş ve bir kaç günde Osmanlıca ogrenmistim. Arapça bilgim bunu bu kadar kısa sürede öğrenmemi sağlamıştı. Yeni nesiller için Osmanlıca dersi iyi olacak. Ama benim gönlümden geçenlerden birisi ilkokuldan itibaren zorunlu BİLİŞİM VE YAZILIM dersidir. Yeni çağın önemli aktörü olabilmek için.

Organik bir bütün olarak kabul edilen toplumda en büyük dönüşümler teknolojide meydana gelen köklü değişimlerin ardından gelir. Teknolojinin köklü değişimleri paradigmal sıçrama yaşanmasını sağlar. Şu anda toplumumuz sosyal medya başta olmak üzere ciddi bir köklü değişim içinde. Bilgi oluk oluk heryerde. Beklentim odur ki milletimiz kendisine söylenen yalan ve doğruları artık çok iyi ayırt edecek duruma geliyor. Buna mukabil kendi gücünün ve varlığının farkına varacaktir. Yeniden büyük, güçlü, adil ve müreffeh ülkemiz sahneye çıkacaktır. Ve İslam ülkeleri başta olmak üzere üçüncü dünya ülkelerinin sadece ucuz işgücü ve ucuz hammadde deposu olarak görüldüğü batılı güçlere karşı mazlumun ve adaletin savunucusu büyük Turkiyemiz kurulacaktır.

Osmanlida Yeniçeriler bir dönem çok önemli görevler yaptı. Çok büyük başarılar elde etti. Ancak gün geldi bir zamanlar fayda sağlayan yapı açıkça ülkeye zarar verir hale geldi. Yaptıkları çekilmez hale geldi. Sonra bir yiğit adam geldi ve Yeniçeri ocağıni kaldırdı. Buna da Vakayi Hayriye denildi. Yani Hayırlı olay. Tarih tekerrurden ibaret denir ya simdi bir zamanlarin ulkeye yarar sağlayan ancak şimdi ülkemizi ciddi sıkıntıya sokan Paralel yapı denen cemaat günümüzün lagvedilmesi gereken Yeniçeri Ocağı olmuştur. Paralel yapının dağıtılması ülkemiz için hayırlıdır. 

Yıllardır kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği "ne şiş yansın ne kebap" diyor. Ne sizi gelin Avrupa'ya alalım diyor, nede sizi içimize almıyoruz diyor. Oyalamaya devam ediyor. İdare edip duruyor. Ama sanırım ülkemizin daha fazla oyalanacak zamanı kalmadı. 2023'e kadar ya Avrupa bizi alacak yada eski hinterlandında Osmanlı'nın çağa uyarak ve yenilenerek canlanmasını izleyecekler. Güçlü ve müreffeh olmanın yanısıra mazlumların hamisi, adaletin temsilcisi büyük Cihan Devleti Osmanlının küllerinden doğarak yeniden sahne almaya hazırlanıyor.