Allah bize yeter, O ne güzel vekildir…

Bu cümle,bittim noktasına dayanan insanın Rabbine çıkardığı imdat çağrısıdır.

İnsan biter.Bitmeyen insan  olur mu? Eğer insan bitmeseydi,peygamberler bitmezdi.Onların her birinin ‘’bittim noktası’’ olduğuna göre,herkes biter. Asıl olan,Allah yolunda bitmek ve bittikten sonra da ‘’Allah bana yeter, O ne güzel vekildir’’ diyebilmektir.

Ne muhteşemdir Kur’anın şu vurgusu:EleysAllahu bi-kafin abdeh:’’Hiç Allah kuluna yetmez mi?’’ Allah da yetmezse kuluna ne yeter ?
Elbet yeter.Yeter yetmesine de,burada kula düşen bir şey var:Kendini Allah’a ısmarlamak.Buna,’’kendini Allaha bırakmak’’ da diyebiliriz.Kur’anın ifadesiyle Allah’ı kendine vekil kılmak’’.İşte Hasbunallahu ve ni’mel vekil, kişinin Allah’ı kendine vekil kılmasının ifadesidir.
İnsan öyle imtihanlar yaşar ki,yeryüzünde hiçbir avukat onu savunamaz.Veya yeryüzünün hiçbir avukatına  kendini ısmarlamaz.Zira o varlığını Allah’a ısmarlamıştır. ‘’Allah bana yeter, O ne güzel vekildir’’ diye Hz. İbrahim işte o adanmışlardandı.Onun yolunu izleyerek aynı teslimiyeti gösteren Hz. Muhammed (s.a.v)’ de o adanmışlardandı.Bu nedenle başları dara düştüğünde kimsenin yardımını istemediler.Kimseye el açmadılar.Kimseye sığınmadılar.Kimseden imdat dilenmediler.Biliyorlardı ki O Allah (c.c)’ü el-Vekil’dir.Vekil olan Allah kuluna yeterde artar bile.Yeryüzünün tüm vekilleri/avukatları birleşseler kimseyi Allah’a karşı savunamazlar.Fakat birinin vekili Allah olursa,onu Allah savunursa,ona hiç kimse zarar veremez.
Hayat denizi her zaman sakin değildir.Bu denizde bazen fırtınalar kopar.Bazen insan Hz. Adem gibi yasakla sınanır.Bazen Habil ve kabil gibi infakla sınanır.Bazen insan Hz. Nuh gibi karada gemi yapmakla sınanır.Bazen Hz. Nuh gibi  evladıyla sınanır.Bazen Hz. İbrahim gibi babayla,eşle,evlatla sınanır.Bazen Hz. Yakup gibi sevgi ve şefkatle,bazen kıskanç kardeşler gibi hasetlik ve nefretle sınanır.Bazen Hz. Yusuf gibi iffet ve zindanla sınanır.Bazen Hz. Musa gibi zalim firavunla sınanır.Bazen insan asiye gibi firavunun işkencesiyle sınanır.Gün olur insan Hz. Davud ve Hz. Süleyman gibi sultan olmakla,gün olur Hz. Zekeriyya ve Hz. Yahya gibi kurban olmakla sınanır…

Hasbunallahu ve ni’mel vekil…
Bazen bu cümle,çaresiz bir derde duçar olan hastanın tek dermanı olur.Yeryüzünün tüm eczanelerini arasanız,onun derdine derman olacak bundan daha iyi ilaç bulamazsınız.Bunu kendisi de bilir.Zira tüm ilaçlar denenmiş,tıbbın imkanları tüketilmiş,başvurulmadık hekim kalmamıştır.İşte böylesi bir anda hastanın başvuracağı tek hekim vardır.Allah.Tek ilaç vardır. Hasbunallahu ve ni’mel vekil.Tek muska vardır:Yürek.
Eğer vekil olana tevekkül ederse,o hastalığın içindeki şifayı ancak o zaman görebilir.Şifa bulmanın tek yönteminin hastalıktan kurtulmak olduğu bir vehimdir.Bu vehimden ancak o zaman kurtulur.O zaman fark eder hastalığın içinde bir şifa olabileceğini.Bunu fark ettiğinde o şifayı aramaya başlar.Hastalığın içinde gizlenen o şifayı bulduğunda hastalığı kendisi için bir dert olmaktan çıkar,bir derman olur,hatta bin derman olur.Derdini anlamaya başlar.Bu onu derdinin sevmeye götürür.Derdini sevdikçe,derdine katlanmak bir yana,derdini derman bilir.Şu mısralar böyle bir yüreğin terennümüdür.

Derman arardım derdime,derdim bana derman imiş /Burhan arardım aslıma,aslım bana burhan imiş
Hatta derdine aşık olur seyrani gibi der:

Ey tabib alden gelirse yaremi gel emleme!/Yar elinden gelmedir bu yareyi merhemleme!
Ve kendi kendine şunu telkin edecek noktaya gelir:Ey nefsim!Derdinin değerini bil ve keyfini çıkarmaya bak!Zira sen sıhhatini kaybettin ama Rabbini buldun.Eğer durum buysa,kayıpta değil kazançtasın.Şu halde üzülmek niye?Dövünmek niye?Savrulmak niye?Çözünmek niye?

Hasbunallahu ve ni’mel vekil…
Bazen bu cümle zulme ve haksızlığa uğramış bir mazlum ve mağdurun hayata tutunduğu tek dal olur.Hakkını alacak güçten yoksundur.Elinden geleni yapmış,yinede zalimin zulmünü önleyememiştir.Tutunduğu dallar eline gelmiş,başvurduğu kapılar yüzüne kapanmıştır.İşte o anda Allah’ın hep açık olan kapısını hatırlamalı ve tevekkül etmelidir.Kendi kendine,’’Allah’ın var neye muhtaçsın,Allah’ın yok neyin var?’’demelidir. ‘’Allah bana yeter, O ne güzel vekildir’’ dediği andan itibaren hayat denizinin fırtınası bitecek,hırçın dalgalar durulacak,gönlü bir umman gibi büyüyecek ve teslim olmanın huzurunu tadacaktır.O artık Allah’ı avukat tutmuştur.Kimsede hakkını koymayacağına iman etmiştir.Tek dünyalı değil,çift dünyalı biri olmanın iç huzuruyla kendi küllerinden yeniden doğacak ve bu imanla hayata yeniden asılacaktır.

Hasbunallahu ve ni’mel vekil…
Tüm çaresizliklerin çaresi,tüm köşeye sıkışmışların önünde açılan kapıdır.İnsan tam bittiğini hissetmeye başladığında ,gündüzleri kararıp geceye döndüğünde,etrafındaki herkes dağıldığında,en yakınları dahi kendisini terk ettiğinde,kendisini terk etmeyen tek dostun varlığını hisseder ve ‘’Allah bana yeter,O ne güzel vekildir’’ der.İşte o anda Vekil olan Allah’ı yanında bulur.O kadar yakınında k,içinde,ta içinde,şah damarından daha yakın bir yerde bulur.

Meğer içinde dolu olanı görmesi için,etrafının boşalması lazım imiş.Bunu anlar ve kaybetmediğini ,aksine kazandığını görür.Bu kez yüreğinin uçsuz bucaksız derinliklerinde bu sözü haykırır.

Hasbunallahu ve ni’mel vekil…
İşte o an,onun adı da büyük halkalarını Hz. İbrahim’in,Hz. Muhammed (s.a.v)’in oluşturduğu o altın zincire bir mütevazi bir halka olarak eklenir.O halkada olmanın verdiği sevinç,kendisini çaresizlik tarifini değiştirir.Hatta çaresizlik denilen şeyin bir yanılsama olduğunu,gerçek çareye götüren bir yol olduğunu bilir.

Hasbunallahu ve ni’mel vekil…
Zalimler,mazlum bir insanın özgürlüğünü elinden alıp çelik bir kafese kapatsalar,dünyayı başına zindan etseler,oradan çıkacak hiçbir imkanı bırakmasalar…
Böyle biri çaresiz midir?
Eğer Allah’ın Vekil olduğuna iman etmişse,çaresiz değildir.Kapatıldığı o çelik kafesten ancak Vekil olana tevekkül ederek çıkar. Hasbunallah anahtarıyla ruhunu kafesten kurtarır ve özgürleşir.Bu sayede dünyaları aşarak alemden aleme geçer ve maveraya uzanır.Kafesteki bedenine tebessüm eder,bedenini kafese tıkmakla kendisini özgürlükten mahrum edeceğini zannedenlere zavallı gözüyle bakar.Zira kendisinin bedeni,zalimlerin ruhu kafestedir.Tıpkı Hz. Yusuf ile kıskançlık krizine tutulan kardeşler gibi.Hz. Yusufun bedeni kuyuda iken ruhu rabbine miraç ediyordu,kıskançlık krizine giren kardeşlerin ruhu ise kıskançlığın kör kuyusunda kıvranıyordu.Tıpkı Hz. Yusuf ile Züleyha gibi.Yusuf zindanda hür,Züleyha sarayda esirdi.
Sual:’’Bize yeter’’ manasına gelen hasbuna’daki ‘’biz’’ zamirinin kapsamına kimler girer?
Cevap:Fatiha süresindeki ‘’bizi hidayete ulaştır’’ manasına gelen ihdina’daki ‘’biz’’ zamirine kimler girerse onlar girer.Aslında Hasbunallahu ve ni’mel vekil’deki ‘na’ zamiri,tevekkülün cemaat haline delalet eder.Eğer imtihan İslam cemaatinin top yekün maruz kaldığı bir sınav ise ,tevekkülde cemaat halinde olmalıdır.

Allah Teala sadece bu dünyada vekil  değil,ahirette de Vekil’dir.
Ha entum haulai cadeltum anhum fil hayatid dünya fe mey yucadilullahe anhum yevmel kiyameti em mey yekunu aleyhim vekila. İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak?(Nisa S. 4/109)

Unutmayınız!Eğer firavunun zulmü annelerin rahmine kadar ulaşmış ise Hz. Musa (a.s)’ı firavunun sarayında arayınız.Bir gün gelecek devran dönecek 980 000 masum,sabi çocuğun ve annelerin ahını,firavunun kendi öz elleriyle sarayın da büyüttüğü Hz. Musa (a.s) eliyle Mevla aldıracaktır.Zalimler hiçbir zam hayırla anılmayacak,mazlum olanlar Hasbunallahu ve ni’mel vekil… deyip vekil olan Allah’a güvenirler ve dayanırlarsa elbet zafer onların olacaktır. Tarih bunun en büyük şahidi ve delilidir.
Allah-u Teala Mısırlı,Suriyeli ve diğer İslam ülkelerinde zülüm altında kalan din kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun.Tüm şehitlerin ruhu şad olsun.Amin.