Değerli okurlar; bu gün 5 Aralık Kadın hakları günü..
    Aslında Türkiye olarak dünya da kadın haklarına önem veren bir liderle başladığımız bu süreçte bu gün daha gerilere gidiyor, kadın hakları hala tartışma konusu oluyorsa demek ki; yanlış giden bir şeyler var...  
    Mustafa Kemal Atatürk’ün 5 Aralık  1934 yılında  dünyaya örnek olan Kadına seçme ve seçilme hakkı vermesi ile başlayan süreç  uygulama da istenilen seviyelere gelmiş değildir. 
    Kadınların belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkı 3 Nisan 1930’da Belediye Kanunu’nun kabul edilmesiyle tanınmıştı.
    Kadınlar bu siyasal haklarını ilk kez 1930 yılındaki Belediye seçimlerinde kullandılar. Seçimler, Eylül başından Ekim’in 20’sine kadar sürmüştü. Şehir meclislerine girebilen kadınlar arasında İzmir seçimlerinde Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF)’nın iki kadın adayı olan Hasane Nalan ve Benal Nevzat Hanımlar ile, İstanbul seçimlerinde CHF adayı olan Rana Sani Yaver (Eminönü), Seniye İsmail Hanım (Beykoz), Ayşe Remzi Hanım (Beyoğlu), Nakiye (Beyoğlu), Latife Bekir (Beyoğlu) Hanımlar vardı.
 Aslında kadınları seçme ve seçilme hakkının verilmesi hususu 1924 anayasasında gündeme gelmişti.1924 anayasası hazırlanırken kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olması tartışılmış TBMM genel kurulunda bu hakların yalnızca erkeklere tanınması fikri ağır basmıştı.
     Yani 1924’te başarısız olan kadına seçme ve seçilme hakkı tanınması ile ilgili kanun Mustafa Kemal’in direktifleri ile tekrar TBMM’nin gündemine gelmişti. 1934 yılında Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekilinin sunduğu teklifle Anayasa ve Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngörülüyordu. TBMM genel kurulunda 5 Aralık 1934’te önerge görüşülmüş, yapılan oylamada, 317 üyeli Meclis’te, oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının oyuyla değişiklik önerisi kabul edilmişti.
    5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile kadınların ilk kez oy kullanmasının ve aday olabilmesinin önü açıldı. Türkiye, Fransa ve İtalya’dan 11, Romanya’dan 12, Bulgaristan’dan 13, Belçika’dan 14, İsviçre’den ise 36 yıl önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştı.
    Oysa Mustafa Kemal Atatürk’ geri kalmışlığımızı sosyal hayatımızdaki ezilmişliği kadına gereken değerin verilmemesine bağlıyordu. Bunu şu sözleri ile ifade diyordu; “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir”
 Bu gün ülkemizde büyük önderin cumhuriyetle Türk kadınına kazandırdığı değerlere ortadoğu ülkelerinin kadınları bu gün bile erişebilmiş değildir. Ülkemizde halen kadına verilen hakların fazla olduğunu düşünen kesimler kız çocuklarını okula göndermemekte, Atatürk’e küfrederek, onu kötüleyerek din üzerinden algılarla kadının toplumdaki statüsünü daha aşağılara çekmek için haince emellerle saldırmaktadırlar... 
    Oysa özgürce yaşadıkları ülkemizde Suudi Arabistan’da kadının araba kullanmasına  1 yıl önce müsaade edildi. Halen yasak olanlar ise insanı güldürüyor. Bu günde kadınların hayatın günlük akışındaki birçok faaliyet için erkeklerden izin alması gerekiyor. Bunlar arasında pasaport almak, yurtdışına seyahat etmek, evlenmek, banka hesabı açmak, bazı alanlarda şirket kurmak, isteğe bağlı ameliyat yaptırmak, hapishaneden çıkmak  vb. leri 
    Bizde ise özgürlüğü yaşarken karanlığa mahkum olmak isteyenler kadını yaşamın merkezine değil erkeğin dünyasına hapsetmek için dini argümanları kullanarak  süreci yavaşlatmanın geriye götürmenin derdine düşmüştür. Ey Türk kadını; sen Orta Asya da beyi ile birlikte ava giden o olmadığından sarayları yöneten HAN’SIN HANIM EFENDİSİN.. GÜNÜN KUTLU OLSUN...