Sinop Mübadele ve Balkan Halkları Derneği, Yunanlılar’ın, 23 Eylül 1821 tarihinde Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandıkları Mora İsyanı sırasında Tripoliçe’de ele geçirdikleri 40 bin Türk’ü katlettikleri vahşeti, düzenledikleri bir basın açıklamasıyla protesto etti. 

“Mora’da tek bir Türk-Müslüman bırakılmamalı” sloganıyla başlayan isyan sırasında, kadınlara ve çocuklara vahşice işkenceler edildiğini belirten Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Sekreter Yardımcısı ve Sinop Mübadele ve Balkan Halkları Derneği Başkanı Kenan Aral, gazetemiz Vitrin Haber’e yaptığı açıklamada vahşetin üzerinden 201 geçmesine rağmen yaşanan acını hala taze olduğunu söyledi. Aral; “ 1821 yılına kadar Yunanistan güneyinde Mora yarımadası Tripoliçe şehrinde Türkler, Yunanlı ve farklı etnik milletler yaşıyordu. 
Osmanlı himayelerinde yaklaşık 400 yıl huzur ve uyum içerisinde yaşayan Yunanlılar İngiltere Fransa ve Rusya'nın Osmanlıya baskılarını fırsat bilerek ayaklanmış ve bağımsızlığını ilan etmişlerdir. 
Yunan çetecilerin başkomutanları Kolokotronis öncülüğünde, ''Eterya örgütü'' adı altında ayaklanmışlardı. Bu örgüt sanki bir yerden emir almış, ilk önce Mayıs 1821’de Atina şehrinde 2 bin Türk'ü katletmiş, daha sonra 19 Ağustos 1821’de Nevarin şehrinde 3 bin Türk’ü katletmiş. Bu acımasız ve insanlık dışı katliamlarda Türkleri öldürme provası, tekniklerini geliştirmiş ve bu katliamlar sonucu dünyadan hiçbir ses çıkmayınca daha da acımasızcasını ''Türklere ölüm'' sloganlarıyla 23 Eylül 1821 Mora yarımadası Tripoliçe şehrinde savunmasız çocuk kadın hamile yaşlı demeden, aralarında Yahudilerin de bulunduğu 40 bin Türk’ü hunharca acımasızca önce işkenceyle ellerini sonra kollarını bacaklarını ve gövdelerini ikiye ayırarak daha sonrada başlarını keserek katletmişlerdir. 
Tüm bu olup bitenler ise bu vahşete sessiz kalan “medeni modern” Avrupa`nın gözü önünde gerçekleşmiştir” dedi. 

TÜRKLERİN KATLİAMINI TEŞVİK ETMEK İÇİN KİLİSELERDE ÇANLAR ÇALDI
Yunan din adamlarının Türklerin öldürülmesini teşvik etmek için kiliselerde çan çaldığını belirten Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Sekreter Yardımcısı ve Sinop Mübadele ve Balkan Halkları Derneği Başkanı Kenan Aral, Yunanlı isyanını başından beri destekleyen Avrupalıların bile gördükleri manzarada şaşkına döndüklerini söyledi. Aral açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi; “Katliamlar canlı bir Türk kalmayınca dek devam etti. Canlı Türk kalmayınca kan ile beslenen bu caniler bu sefer de Türk mezarlarından ölülerin kemiklerini çıkarıp yakmışlardır. 
Yunan din adamları Türklerin öldürülmesini teşviki için kiliselerde çan çalıyordu. Bu vahşi katliama direnme çağrısında bulunan Tripoliçe Kadısı Halim Efendi, barbar çeteciler tarafından üzerine kızgın yağ dökülüp yakılarak katledildi. Rumlar katliamda kesilen kafaları piramit haline getirip gösteriler yapıyordu. Yunanlı isyanını başından beri destekleyen Avrupalılar bile gördükleri manzarada şaşkına döndüler. 
Bölgede bulunan Helen dostu Dr. Wilhelm Boldemann katliamın ardından bunalıma girerek kendini zehirleyerek intihar etmiştir. 
Amerikalı tarihçi Justin McCarthy, şu sözlerle dikkat çekmişti: ''Üç gün boyunca zavallı Türk yerleşimciler, bir vahşiler güruhunun şehvetine ve zulmüne teslim edildiler. Ne cinsiyet ne de yaş ayırt edilmedi. Kadınlar çocuklar dahi öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler. Kıyım öyle büyük ölçüde idi ki çetecilerin sergerdesi Kolokotronis’in kendi bile;  ''Kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak Tripolice meydanına kadar, atımın nalları hiç yere değmedi” demektedir. 
İlerlediği zafer kutlama tören yolu, cesetlerden bir örtüyle döşenmişti. Yerde yatan kolsuz bacaksız başsız çocuk kadın yaşlı cansız bedenleri Kolokotronis atının nalları ile tepinerek bir kez daha cesetleri doğramış katletmiştir, bu nasıl bir vahşettir Allah’ım 
Katliamdan sonra bölgeye gelen misyonerlerden Rufus Anderson, Yunan otoritelerine dayanarak verdiği bilgiyi şöyle açıklıyor: ''Mora da 80 bine yakın Türk yaşıyordu. 1829 itibarı ile bunların hiçbiri kalmamıştı' 
'Uzun yıllar İtalya'da yaşayan Dionisios Solomos şair, Türklere yapılan soykırımdan sonra Yunanistan’a dönüyor ve Türklere, içi nefret dolu Yunanlılara övgü dolu 1823 yılında 158 kıtalık şiir yazıyor ve bu şiir ile Yunanistan dünyanın en uzun marşına sahip ülke oluyor. Bu kıtalardaki sözlerin anlamı insanın kanını donduracak cinsten. İşte bazı mısraları: 
 ''Derin okyanus, işte böyle uğuldasın isterdim ve dalgasında boğulsun her Türk tohumu, bak ümitsiz eller nasıl biçiyor yaşamları düşüyor yere kopmuş eller, ayaklar, başlar. Neden muharebe yavaşladı bir an neden azaldı Türk’ten dökülen kan ''Pis kanları nehir olmuş ovada akmakta. Masum otlar su yerine kan içmekte '' 
 İşte değerli basın, değerli STK temsilcileri. Tüm dünyanın gözü önünde acımasızca bir katliam. Bu bir soykırımdır, bu bir insanlık suçudur. Bu soykırımı kınıyoruz lanetliyoruz. Böyle bir soykırım dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir millete, hangi dine mensup olursa olsun Müslüman, Hristiyan veya başka bir inanca sahip asla ve asla yaşanmasını istemiyoruz, hiçbir şaire vahşet içerikli şiirler yazmak nasip olmasın o katliamda canlarını vermiş atalarımızı rahmetle anıyoruz. Kabri mekânları cennet olsun. 200 yıl geçse de biz bu soykırımı ''Mora katliamını, unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız'' 

Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Sekreter Yardımcısı ve Sinop Mübadele ve Balkan Halkları Derneği Başkanı Kenan Aral, Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu olarak bugün saat 15:00’te İzmir Yunanistan Konsolosluğu önünde basın açıklaması yapılarak, soykırıma uğrayan Türklerin anılacağını ve katliamın protesto edilerek lanetleneceğini kaydetti. 

Editör: Vitrin Haber