Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) Sinop Şubesi tarafından yapılan basın açıklamasında, Sinop'ta kendilerinin ifade ve toplantı özgürlüklerine; idari para cezalarıyla, soruşturmalarla ve orantısız güç ile baskı altına alınmaya çalışıldığı ileri sürüldü. Açıklamada; sendikacılara yönelik soruşturmalarla, adeta 'denetimli serbestlik' düzeni kurulduğu iddia edildi. 

Valilik Meydanında gerçekleştirilen protesto açıklamasında grup adına konuşan KESK Dönem Sözcüsü Metin Gürbüz, yaşanan haksızlıklara ve hukuksuzluklara itiraz eden emekçilerin susturulmak istendiğini belirterek şunları söyledi; "Son aylarda kentimizde emekçilerin en temel haklarından olan ifade ve toplantı özgürlüğü; idari para cezalarıyla, soruşturmalarla ve hatta, 25 Ağustos ve 24 Eylül’den hatırlayacağımız gibi, zorbalıkla baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Yaşanan haksızlıklara ve hukuksuzluklara itiraz eden emekçiler susturulmak istenmektedir. Bugüne kadar kendisine muhalif tüm farklı ses ve düşünceyi baskı, tehdit ve şiddet kullanarak sindirmeye çalıştıkları yetmezmiş gibi Sinop Valiliği ve İl İdare Kurulu Müdürlüğü tarafından emekçiler 'Emre Aykırı Davranış' gerekçesiyle dört kez 189'ar liralık İdari para cezalarına çarptırılmıştır. Sendikacılara yönelik soruşturmalarla, adeta 'denetimli serbestlik' düzeni kurulmuş ve kentimizde adı konmamış bir 'olağanüstü hal' ilan edilmiştir.

Tüm bu yaşanan baskı ve zorbalık, hem yerel hem de ulusal basında yer bulmuştu. Bugün burada, bu meydanda toplanmamızın amacı bu 'istibdad' günlerini yine hatırlatmak değil.

Bu baskıların temelinde; yerel mülki idarenin, binlerce kamu emekçisinin merkezi işyeri olan bu meydanı emekçinin sözüne kapatma isteği olduğu hepinizin malumudur. Ve gücünü fiili-meşru mücadelesinden alan KESK olarak tarihsel bir şeyi daha biliyoruz: Mücadele edenler her zaman kazanmazlar, ama kazananlar her zaman mücadele edenlerdir!  Bugün, burada, bu meydanda toplanma ve ifade özgürlüğüne dair kamu emekçilerinin mücadelesinin hukuki kazanımlarını sizlerle paylaşmak için toplandık. Yurttaşların anayasal ve sendikal haklarına tahammül edemeyip, dolaylı yoldan ve usulsüz bir şekilde müdahale ve idari yaptırım kararı verenlerin baskı ve otoriter devlet yönetme anlayışını bir tarafa bırakarak hukukun üstünlüğüne, Anayasa normlarına ve AİHM kararlarına uygun davranmaları gerekir. Makam ve mevkileri karar vericilere keyfi uygulama hakkı sağlamaz. Kamu adına yetki kullananların, toplumun bir kesimine dair değil, tüm yurttaşlara karşı kamusal sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumluluklarını yerine getirirken çoğulculuk, hoşgörü ve başkalarının fikirlerine ve inançlarına saygıyı esas almalıdırlar. Ve son olarak bu hukuk zaferlerini özetlemek gerekirse: Bu meydan bürokrasinin değil; üretenlerindir, emekçilerindir, halkındır!"

Editör: Vitrin Haber