İlahi! Kefani fakren en teküne li rabben,
Ve kefani ızzen en eküne leke abden,
Ve ente kema üridü fec’alni kema türiidü.
Allahım! Senin bana rab olman, bana övünç olarak yeter.
Allahım! Ve sana kul olmak bana şeref olarak yeter.
Sen tam benim istediğim gibi ilahsın, sende beni istediğin gibi bir kul eyle. Hz. Ali (k.v)

Değerli gönül dostlarım!

Allah’a kul olmak şereflerin en önde gelenidir. Âlemlere rahmet olan Hz.Muhammed (s.a.v) önce kul sonra resül olmuştur. Kelime-i şahadette ‘’ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resülühü’’ de bunu görüyoruz.
Kul olmak, esas duruşu bozmamaktır. İhsanı nedir diye soran Hz. Cebrail’e Peygamberimiz (s.a.v); ’’Allah’ı görüyormuş gibi kulluk yapmaktır. Her ne kadar sen onu görmüyorsan da o seni görür’’buyurmuştur.

Halkımızın dilinde ‘’üç aylar’’ olarak söylenegelen ‘’Recep, Şa’ban ve Ramazan’’ aylarıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)  bu mübarek aylar geldiği zaman şöyle dua ederdi. Allahümme bârik lenâ fi Recebe ve Şa'bane ve bellığnâ Ramazân."Allah'ım, bizim için Recep ve Şaban aylarını bereketli kıl ve bizi Ramazan'ı Şerif'e ulaştır. (1) ve yine Resulullah Efendimiz;‘’Recep; Allah-u Teâlâ’nın ayı, Şa’ban; benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır’’(2). Recep ekme, Şa'ban sulama ve tımar, Ramazan ise hasat ve biçim ayıdır.

Önümüzdeki Cumartesiyi Pazar’a bağlayan gece Recebi şerifin 27. gecesi olan ‘’isra ve mi’raç’’  mucizesinin meydana geldiği geceği idrak etmiş olacağız. Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teâlâ; Subhanellezi esra bi abdihi leylem minel mescidil harami ilel mescidil aksallezi barakna havlehu li nuriyehu min ayatina, innehu huves semiul besîr. Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.(3)

Her Peygamberin bir bittim noktası vardır. Hz. Muhammed Mustafa’nın bittim noktası Taif dönüşüydü. Hani ellerini semaya kaldırıp; Allah’ım! Kuvvetimin tükendiğini, insanların gözünde küçük düştüğümü sana şikâyet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sensin ezilmişlerin Rabbi! Sensin benim Rabbim! Beni kimlerin eline bıraktın? Bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi? yoksa davamı ipotek edecek bir düşmana mı? Eğer Sen bana gücenmedinse, kesinlikle bunlara aldırmıyorum lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır. Senin nuruna sığınırım; karanlıkları aydınlatan nuruna, dünya ve ahiretimi kurtaracak nuruna gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum. Sana sığındım, yeter ki razı ol. Güç ve kuvvet sendendir, yalnız sende.

Allah-u Teâlâ neden âlemlere rahmet olana bittim dedirtti? Çünkü Ondan sonra gelen güzellikleri kendinden bilmesin, ben bitmiştim zaten ya rabbi. Ne elde ettimse senin sayende elde ettim. Yani; kulluk bilinci ile hareket etsin, esas duruşunu bozmasın diye. İşte, Taif gibi zorlu bir maratonunun akebinde İsra olayı meydana geliyor. Feinne me'al'usri yusrâ. Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. İnne me'al'usri yusrâ. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.(4)buyuruyor ya yüce mevlamız. İşte mükâfatını İsra mucizesiyle, Hz. Muhammed (s.a.v)’e ihsan ediyor. İsra olayının iki boyutu vardır.Biri yatay diğeri dikey. Yatay olanı ; Mescid-i Haramdan Küdüsü şerifteki Mescid-i Akasa'ya kadar burakla gitmesi.Dikey olanı ise;Mescidi Aksa’dan semavat alemlerine bir merdiven ve Hz. Cebrail’in rehberliğinde ulaşması.Yatay olan ayeti kerime ile sabit olduğundan inkarı küfre sebebiyettir.

Dikey olan da ise hadisi şeriflerle sabittir.Küfre sebebiyet vermese de şefaatten mahrum kalmaya sebep teşkil eder.Bu isra hadisesiyle ilgili pek çok hadisi şerifler vardır.Bu mevzuları dile getirir iken kullanılan hadislerin sıhhat derecelerini iyi bilmek gerekir.İsra ve mi'rac hakkında otuz iki hadisi şerif rivayet edilmiştir.Peygamber (s.a.v)’in hayatında İsra olayı vuku bulmuştur.Bu hadise çok tartışılmış ruhen mi ruh meal cesetle mi diye.Biz ayeti kerimede ‘’esra bi abdihikulunu ibaresi geçtiği için ruh meal ceset bu hadisenin meydana geldiğini inanıyoruz.Çünkü ruhu bedeninden ayrılmış olan bir meyyit tabutla caminin yanına bir namaz vakti getirilse o kimse o namazdan mesul değildir.Çünkü meyyittir.Sorumlu olması için hayat sahibi birisi olması gerekir.Kulluk ise ruh meal ceset beraberken yerine getirilir.İslam alimlerinin İsra ayeti ve hadisi şerifleri delil göstererek;''Nassların ,aklen bir imkansızlık söz konusu olmadığı müddetçe ,zahiri üzere bırakılması vaciptir'' kaidesini benimsemişlerdir.İsra hadisesi için kimisi ruh veya rüya halinde  gerçekleşmiştir diyenler olabilir.Bizim de o görüşte olanlara saygımız vardır.
Bizim bu hadiseden çıkaracak derslerimiz vardır.Bu hadise;sekülerizmi reddeder.Yani; Hz. Allah’ın müdahil olmadığı hiç bir alan tasavvur edilemez tezine güçlendirir.Allah her şeye müdahildir.Yegane kudret sahibidir.Alimdir.

Peygamberimiz (s.a.v) bu olaya hakkal yakin şahit olmuştur. İlim üç kısımda elde edilir. İlmel yakin, aynel yakin, hakkal yakin. Mesela; İstanbul ile ilgili bilgi sahibi olabilirsiniz. Ansiklopedilerden, gazetelerden, televizyonlardan İstanbul’u öğrenebilirsiniz. Bu ilm’el yakindir. İstanbul’a gitmişsinizdir, gözlerinizle görmüşsünüzdür, bu ise ayn’el yakindir. Birde İstanbul’un yedi tepesi olduğunu, bine yakın sur diplerinde sahabi medfun olduğunu ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e hicrette altı ay evinde misafir eden Eba Zeyd Eyyübel Ensari gibi bir zatın yattığını, selâtin camilerinin olduğunu gözlemlerinizle bilmek ve şahit olmanız hak’kal yakin derecesindeki ilme girer. Miraç olayı böyle bir hadisedir. Onun için Ayeti kerime’de ‘’esra’’ kelimesi geçiyor. ''İsra'' gece yürüyüşü demektir. İsra,esrarengiz olayları içinde barındıran bir hadisedir.

Değerli dostlar!
Bu mübarek geceleri iyi değerlendirelim. Kulluk sözleşmemizi yenileyelim. Kendimize gelelim. Gecenin abidi olunmadan gündüzün yiğidi olunmuyor. Nerden geliyor, nereye gidiyoruz suallerine cevap arayalım. Allah’ın rahmet denizine dalalım. Çeşmenin başına boş kapla gelip dolu ayrılmayı bilelim. Bize ayrılan feyzi yüreğimize akıtalım. Sema kapılarını yakarış tokmağıyla dövelim. Annesinin memesinde süt kalmayacasına emen yavru gibi, geri geri çekilip kafamızı memeye vuralım ki rahmet, bereket, feyzi ağzımıza yüreğimize tam aksın.

Ağzımızdan ve yüreğimizden tadı hiç eksik olmasın. 

Kilometrelerimizi sıfırlamayı bilelim. “Beş vakit namaz kendi arasında, bir Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar, bir Ramazan diğer Ramazana kadar hep kefarettirler. Büyük günah işlenmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.” Hadisi şerifini hep akılda tutalım.
Bakara süresinin son ayeti kerimesindeki dua ile yazıma son veriyor, sürücü lisan etti isek affola diyor, tüm İslam âleminin ve gönül dostlarının mübarek miraç kandillerini tebrik ediyorum.
“Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”(ÂMİN)

1-Ahmed b. Hanbel; Müsned, c. 1 s. 259, Keşf’ül-Hafâ, c.1 s. 186, Hadis No: 554
2-Aclûnî, Keşf’ül-Hafâ, c.1, s. 423, Hadis No: 1358
3-İsra Süresi 17/1
4-İnşirah süresi 94 /5-6
5-Bakara Süresi 2/286