Bir virüs gibi sarmışlar her yanı. Ahtapotun kolları gibi dolanmışlar kurumlarımızın yapılarına. çöreklenmişler bağrına kamu adına ne kurum varsa. Meğer ne çok hain varmış içimizde.

İçerlerinde karanlıklar besleyen ne çok nankörler varmış; Tam bir mandacı zihniyet bana dokunmayan yılan yılan bin yaşasın türünden düşüncelere sahip, alçak, kişiliksiz, karaktersiz ,Kokuşmuş çürümüş vatan hainleri sarmış her yanı. . merhum şairin dediği gibi; acırım billah tükrüğüme tükürsem yüzlerine dediği türden. Virüs nedir bilirmisiniz dostlar. virüsler iki çeşittir. birincisi biyolojik (mikrop), ikincisi yazılımsal (internet ortamında varolan) bunlar kendi aralarında, ayrıca sınıflandırılırlar. Bir çok türe sahiptirler. virüslerin canlı türü bizim mikrop dediğimiz türü, insan bünyesinde güçlendiğinde, metabolizmamızı çökertir; bizi zayıf ve güçsüz hale getirir. Bazı türleri, önlem alınmadığı taktirde, ölümle sonuçlanabilecek kadar tehlikelidir. İnternet ortamında vucud bulan yazılımsal virüsler ise, elektronik cihazlarda, bilgisayar, cep telefonları, vasıtasıyla yayılır. İnternet kullanılan tüm elektronik cihazlara nufuz ederek, yazılımları çökertebilir, cihazları kullanılamaz hale getirebilirler. Ayrıca bu virüslerle, insanların bilgileri elde edilebilir; banka hesapları boşaltılabilir. Anlıyacağınız dostlar, virüsler önlem alınamadığı takdirde, çok tehlikeli olabilirler. Şimdi diyeceksinizki! tüm bunların yukarıda yazılanlarla, ne bağlantısı var. Evet var dostlar; bizim bilmediğimiz bir virüs çeşidide, insanoğlunun ta kendisi imiş. Bu tür virüslerin işlevi ise içinde yaşadıkları toplumun, inançlarını, örflerini, ananelerini ,Aile yapılarını ,birlikte yaşama, ve karar alma alışkanlıklarını bozup, temeli zayıflatmaya yapıyı onarılmayacak şekilde, tahrip etmeye yönelik çalışmalardır. Bu tür insan virüsler toplumun içinde, bizlerin arasında yaşar. İsimleri bizlerin isimleri gibidir; lakin bizim gibi düşünmezler; beyinleri fikirleri satılıktır parayı verenin düdüğünü çalarlar. Efendileri ne derse, emir telakki ederler. Bu görevleri arasında, vatana ihanette vardır. onlar için vatanın, milletin, hiç önemi yoktur. yeterki kendi çıkarları gözetilsin; varsın ülkeleri işgal edilsin, varsın mandacı zihniyetler ülkeyi yönetsin, onlar için hiç bir önemi yoktur bu durumun. Yahu arkadaş bunları ne diye yazıyorsun? tüm bunları yazmanın sebebi ne, diye soran varsa, diyeceğim odurki; hiç düşünmüyor, ülke ve dünya gündemini, hiç takip etmiyorsun. Arkadaş gün, uyanık olmak günüdür. Gün birlik olmak günüdür. Gün bir olmak, iri olmak, diri olmak günüdür. Bunada mecburuz. Her yanımız ateş çemberi. Ülkemiz içerisindeki, darbeci ve mandacı zihniyet, iktidar olabilmek için her yolu deniyor. Son kale türkiye bu kaleyi teslim alırlarsa, tüm islam ve türk coğrafyasına DİZ ÇÖKTÜRECEKLER. Gerçekleştirmek istedikleri, amaçlarına ulaşmış olacaklar. İçimizdeki darbeci ve mandacı zihniyet, Demokrasi olmadığından, insan haklarından dem vuruyor. Bende diyorumki; hem vallahi, hem billahi, hiç bir ülkede olmadığı kadar, sınırsız bir özgürlük var ülkemizde. Hemde, çok tehlikeli olacak türden bir Özgürlük. Devletimizin başına, Cumhurbaşkanımızın Anasına Ailesine sövebilecek, Ülkemizi idare edenlere diktatör diyecek kadar ileri gidenler, Meclisimizde terör örgütlerini savunan kahraman güvenlik güçlerimizi ,kahpece tuzaklarla şehit eden, kundaktaki bebekleri acımasızca katleden teröristlerle kol kola pozlar veren, terörist cenazelerine katılan milletvekilleri var. ülkemizi yurt dışında aşşağılayan, casusluk yapan gazeteciler, ülkemizi uluslararası arenada zor durumda bırakacak türden yalan haber yapan, şer odaklarıyla birlikte hareket eden, kamuoyunu infiale sürüklecek türden, uydurulmuş yalan haberlerle kaos oluşturabilecek, halkı kin ve nefretle galeyana getirecek ,türden yayıncılık yapanlarlar var ülkemizde. Ve tüm bu sahtekarlıkları yaparken, basın özgürlüğünün arkasına saklananlar var. Dahada kötüsü, ülkemiz aleyhine açıkca casusluk yaptığı belgelenmiş olanları, düşünce özgürlüğü adına aklayabilecek hukukcularımız var. Yani Bu ülkede Gazetecilik kimliği altında ükenin milli ve manevi değerlerine sövebilir, ihanet edebilirsiniz. Belli ülkeler adına ajanlık yapabilir, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın ve devletin sırlarını deşifre edebilirsiniz.ve yaptığınız yalan haberlerin hesabını vermek zorunda olmassınız. Yani Sınırsız özgürlük; vallahi yeminle söylüyorum hiç bir ülkede bu türden, özgürlük anlayaşı göremezsiniz. Bir çok ülkede bu tür eylemlerin cezası idamdır; en iyi ihtimalle ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Ayrıca dikkat ederseniz bir çok sivil toplum örgütleri ve bazı odalar sanki ülkemizin ilerlemesini gelişip kalkınmasını önlemek siyaseti dizayn etmek siyasilere yön vermek laf yetiştirmek için kurulmuşlar. Bir mimarlar odası düşünün kalkmış köprüye yola tünele hayır diyor engellemek için eylem yapıyor. Barolar birliği başkanları çıkıyor siyasi konuşmalar yapıyor siyesetçilere aba altından sopa gösterebiliyor. Ülkemizin zenginliği olan yer altı madenlerimizi yer yüzüne çıkartmak ülke ekonomisine kazadırmak için yapılan çalışmalar almanya gibi ülkelerin arkasında olduğu bir takım sözde yeşilci dernekler tarafından engelleniyor?(sözde diyorum çünki bu derneklerin hiç biri CHP li yalova belediyesi yüzseksen adet asırlık ağaçları keserken ve eylem yapılan artvinde yedi buçuk dönüm alanda ağaçlar kesilip heykel kafeterya atış poligonu yapılırken ortada yoklardı)Bu örnekleri onlarca yüzlerce örneğe çıkartabiliriz yahu neden her kurum kuruluş dernek sendika odalar kuruluş amaçlarına yönelik çalışma yapmazlarda hiç alakasız işlerle uğraşır? ve neden bizde bu gidişata dur diyebilecek yasalar mevcut değil? Yada mevcutsa neden bu gidişata dur denmiyor? nedenmi cevabı basit vesayet rejimi yasalarıyla yamalı bohça bir gözü kör bir ayağı topal hukuk sistemimizle ancak bu kadar oluyor. Demem odur'ki, Ülkemizin önünü tıkayan molozlar temizlenden, suyu yatağına sokup özgürce akamasını sağlamadığımız,her kesimin sorumluğunu yerine getireceği şekilde ANAYASA'mızı ve kanunlarımızı yapamadığımız kör topal işleyen parlementer sistemimizi yeni bir yapıya oturtamadığımız, Ülke yönetiminde milletimize daha çok söz hakkı,misal refarandumlarla karar alma hakkı verilmediği müddetce, çok fazla değişiklik beklemek, öküz altında buzağı aramaya benzer. Eskiler ya tuz kokarsa demişler, bence tuz kokmadan ülkeyi idare edenler gerekli tedbirleri almalılar, bunun için muhalefetlede uzlaşalım diye vakit kaybetmenin pek bir anlamı yok, çünki onların siyaset anlayışı ak olana kara kara olana ak deme siyaseti bunuda açıkca beyan ediyorlar zaten.