Üç ayların en kıymetlisi, on bir ayın sultanı Ramazan ayının bitmesinin ardından biz Müslümanların kutladığı bayrama Ramazan Bayramı denmektedir. Bayramlar birlik ve beraberliğimizin harcıdır.
          
          Ailem köyde yaşadığı için eğitim-öğretimim nedeniyle sürekli ailemden uzakta olurdum. Bayram tatillerini iple çeker, tıpkı kışlada şafak sayan er gibi gün sayardım. Nihayet o gün geldiğinde bavulumu hazırlar, köye giderdim.

          Bizim eve bayram bir gün evvel gelirdi. Çünkü köye gittiğim o ilk gece evimizde vuslat gerçekleşir, yüzler gülerdi. Annem uzun yıllar görmediği ağır bir misafir gelecek gibi benim için hazırlık yapar, sevdiğim yemekleri hazırlar ve beni mutlu etmek için her şey kusursuz olsun isterdi.

          Sabah ezanı ile evimizde ışıklar yanar, sabah namazı kılınır,  minareden yükselen salâlarla köyümüzün girişinde, evimizin karşısında olan camiye koşardık. Köyde tutunamayıp büyük kentlere göç eden  komşularımız bayramda köye geldiklerinden camimiz kalabalık olurdu. Bu yüzden bayram namazı omuz omuza kılınırdı. 

           Cami bahçesinde bayramlaşma gerçekleşir, küçükler büyüklerin ellerinden öper, büyükler küçüklerin başını şefkatle okşar, uzun süredir görüşemeyen insanların ayrılığı son bulurdu.

            Ahirete irtihal etmiş olanlar unutulmaz, salavat ve dua eşliğinde hep birlikte köy mezarlığına gidilir, Yasin-i Şerif okunur, dualar edilirdi. Bayram namazı ve mezarlık ziyaretinden sonra herkes evine dönerdi.

           Eve gelir gelmez annemin ellerinden öper ve kardeşlerimle bayramlaşırdım. Annem kahvaltıyı hazırlamış olurdu ve huzur içerisinde kahvaltımızı yapardık. Uzaktaki akrabalarımızı arar, hasret giderirdik. Bayramın diğer günlerinde ise akraba ve komşuları ziyaret eder, geç saatlere kadar sohbet ederdik.

           Köydeki arkadaşlarımla köy meydanında olan okulun bahçesinde toplanır, hasret giderir, çeşitli oyunlar oynardık. Köy meydanı çocuk ve kuş sesleriyle dolar, taşardı.

          Ve bayram tatili bitmektedir. Evde bir hüzün vardır artık. Annem, babam ve kardeşlerim tekrar okula gideceğim için hüzünlüdür. Hüzünlü ev iklimini dağıtmak, yüzlerde tebessüm estirmek ise bana düşmektedir.  

          Annem sabah erkenden kalkar, kahvaltıyı hazırlar ve beni uyandırırdı. Oysa ben o son gün güneş hiç doğmasın, gece bitmesin isterdim. Bilirdim ki ayrılıklar zor ve hüzünlü, vuslat bir sonraki bayramadır artık. Birlikte kahvaltıyı yaptıktan sonra köy meydanındaki şehre gidecek olan aracın yanına annem, babam ve kardeşlerimle birlikte gider, gözyaşları içerisinde onlarla vedalaşırdım. Araç hareket ettiğinde son bir kez daha onları görebilmek için geriye döner ve onlara el sallardım. 

          Köyde yaşadığım bayramları ve ayrılık esnasındaki o son anı hiç unutamam, her bayramda anılar yeniden canlanır, anlatırken sözcükler hep boğazıma düğümlenir.

       Küslerin barıştığı, yoksulların doyurulduğu,  zulmün sona erdiği, Müslümanların bir ve beraber olduğu, duaların kabul olduğu, Ayasofya'nın açıldığı bayramlara ulaşmamız dileğimle bayramınızı tebrik ediyorum.