Bir arkadaşım oyun oynarken; 'rakibinin aklını almadan galibiyet alamazsın ' derdi.Aklımızı, kendi ellerimizle öyle bir kaybettik ki, ne soruyu isabetli sorabiliyoruz, ne de yanlışı uygun bir usulle doğrudan ayırd edebiliyoruz.
Büyük emeklerin verildiği, kutlu bir tarihin bestelendiği, zor bir coğrafyanın göbeğinde bütün belalarla başetmiş, tuzakları bozmuş, varlığını devlet organizasyonu ile ifade edebilmiş milletin çocuklarıyız.Bulunduğumuz dönem itibarı ile bir yerlerde ipin ucunu kaçırmışız.Arzularımızı elde edecek gücün, ideallerimizin dünyanın gidişine katkı sağladığı becerinin sahibi değiliz.Fakat, bunları elde etme coşkumuz, inancımız, hırsımız bütün diriliği ile yaşamaktadır.Elde edebileceğimize dair de, çok güçlü referanslarımız elimizin altında durmakta.Bu pozisyonu, ''Nasıl elde ederiz?'' diye sorduktan sonra verdiğimiz cevaplar akıl alır cinsten değil.Çözüm olarak karşılaştığımız fikirlerde ülkeyi bir yere taşıyarak milletin yaşamına katkı sağlamak ve insanlığın iyilik hareketine yön vermekten çok, kendi ideolojilerine, kendi inançlarına yaşam alanı temin etme fikri ön plana çıkmaktadır.Tarih, çözüm sahiplerine aynı hataları tekrar etmeme yönünde fikir vermesi gerekirken, hatalarla devam etmenin referansı haline dönüşmektedir.
             
                Dinlerin, mezheplerin, ideolojilerin, yönetim biçimlerinin temel çıkış nedeni hayatı düzenlemeye ve insanların mutlu olacağı bir yaşam üretmeye yöneliktir.Bu alternatiflerin sürekli kendini yenilemesi, terk edilmesi ve yeni anlayışların gelişme nedeni de yaşama dair yetersizliklerin açığa çıkmasıdır.Tarihte ortaya çıkan yöntemlerin referans noktası, onların kutsanması değil, sorunlara karşı bir çözüm biçiminin üretilmiş olması olmalıdır.Roma, Bizans,Selçuklu, Osmanlı devletlerinin sona erme nedeni, yaşamı düzenlemekte ve oluşan sorunlara cevap vermekte yetersiz kalmaları idi.Yine faşizm, komunizm gibi ideolojilerin tarih sahnesinden çekilmeleri de, aynı nedenlere dayanıyordu.Madeni paraların kalkıp kağıt paraların, çeklerin, kredi kartlarının, sanal paraların devreye girmesi de yaşamın geldiği boyuttaki düzenlemeleri içeriyordu.Şimdi, bu kalkan yöntemleri, rejimleri, ideolojileri, uygulamaları bu güne taşımak; aynı sorunların tekrar ortaya çıkmasına hatta daha büyük tıkanıklıkların oluşmasına neden olacaktır.Geçmişimiz bize aşk ve heyecan verebilir.Fakat, ''geçmişimiz geleneğimiz yaşasın da, ülke ve millet olmasa da olur!'' gibi aymaz bir düşüncenin mesnedi olmamalıdır.
         
               Dönüp dolaşıp geldiğimiz noktada ki tartışmalara, çözüm önerilerine, tarafların problemleri ele alma biçimlerine bakıldığında, herkes; ideolojimizi inancımızı, geçmişimizi yad etme adına, ''uygulamalarımız yaşasın da, ülkenin nereye gittiği, milletin nasıl yaşayacağı çok da önemli değil'' anlayışında hareket etmektedir.Oysa sancımızı depreştiren, çözüm bulamadığımız problemlerimizdir.Kurtarmamız gereken ülkemiz, bir noktaya taşınması gereken insanımızdır.Tanışık olmayan sorunlarımız geçmişten farklıdır.Çözümlerimiz de farklı olacaktır.Üzücü olansa, Çözüm biçimimizde; tarih bize katkı sağlaması gerekirken en büyük engeli oluşturmaktadır.