1. Raylı Ulaşım

Raylı ulaşım da diğer ulaşım sistemleri gibi çok yakın bir geçmişe sahiptir. Ancak denizyolu ulaşımı bir tarafa bırakıldığında yine de en eski ulaşım sistemidir. Raylı ulaşımın kuruluşuyla; bir şehirden diğer bir şehre bir defada çok sayıda insanın kısa sürede taşınabilmesi mümkün hale gelmiştir. Ayrıca; bireysel turizmden kitle turizmine geçiş için gerekli koşulların oluşması da sağlanmıştır.

1830 yılında Manchester-Liverpool arasında ilk trenin çalışmaya başlamasıyla, ulaşımda demiryolu hızla gelişmiş ve turizm sektörünün gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Turizm amaçlı ilk kitlesel seyahat, İngiltere’de Thomas Cook tarafından 1841 yılında trenle Leicester-Loughborough arasında yapılmıştır. Avrupa’da şehir nüfuslarının giderek artışı, demiryolu taşımacılığını geliştirmiş ve halkın seyahat ihtiyaçlarını karşılamada tren büyük önem kazanmıştır.
Genellikle, devlet denetiminde olan ve tekelci niteliklere sahip bulunan demiryolu işletmeleri, turistik amaçlı yolcu taşımacılığında önemli bir yere sahiptirler. Bu önem, havayolu ulaşımının gelişmesi sonucu 1950′lerden başlayarak bir ölçüde azalmıştır. Ancak 1970′lerde ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya gibi ülkelerde hizmete konulan yüksek hıza sahip trenler nedeniyle demiryolu ile seyahat yeniden ilgi görmeye başlamıştır.

Demiryolu işletmeleri, turistik seyahat talebini çekmek amacıyla güvenli, hızlı ve konforlu trenlerin yanı sıra; çekiciliği arttırıcı bir dizi yeniliği de uygulamaya koymuşlardır. Çok ucuz gidiş-dönüş, hafta sonu biletleri ve belirli yaş ve mesleklerdeki kişilere özel indirimler gibi yenilikler demiryolu işletmelerinin doluluk oranını arttırıcı yönde etki yapmaktadır. Demiryolu işletmeleri, bir toplumsal hizmeti yerine getirmeleri ve özendirilmek istenen toplu taşımacılığın en uygun bir aracı olması nedeniyle, birçok ülkede devletin mali desteği ile çalışırlar ve düşük fiyatlar uygularlar. Ayrıca hizmet farklılaştırması yoluyla farklı fiyatlar uygulayabilmekte, böylelikle bir taraftan Satın alma gücü farklı tüm kişilerin taleplerini karşılarken diğer taraftan da toplam gelirlerini en üst düzeye çıkarabilmektedirler.
Türkiye’de ilk demiryolu hattı, 1860 yılında İzmir-Aydın ve 1872 yılında da Haydarpaşa-İzmit arasında döşenmiştir. Cumhuriyet dönemine kadar demiryolu ulaştırması, karlılığı ve politik çıkarları ön planda tutan yabancı girişimcilerin elinde kalmıştır. 1923 yılına kadar yapılan demiryolu hatlarının uzunluğu 3,700 kilometredir. Günümüzde demiryollarının toplam uzunluğu 9,300 kilometre civarındadır ve bunun önemli bir kısmı demiryolu yapımına önem verilen 1950 öncesi döneme aittir. 1950 döneminden sonra; karayolu ulaştırma sistemine verilen önemin gittikçe artması, raylı ulaştırma sistemine verilen önemi azaltmıştır. Bugün ülkemizde raylı ulaşım sisteminde, kısıtlı imkanlarla mevcut sistem korunmakta ve ancak demiryolu trafiğinin devamlılığı sağlanmakta, kısmen de modernizasyon çalışmaları yapılabilmektedir.

Ülkemizde turizm sektöründe, demiryolu ulaşımının payı diğer ulaşım sistemlerinin payı ile karşılaştırıldığında çok düşük gözükmektedir. 1996 yılı itibariyle, Türkiye’ye gelen yabancıların toplamı 8,614,085 iken, bunun 91,929′u raylı ulaşımı tercih ederek ülkemize gelmiştir. Bu sayı %1.07 gibi toplam içinde çok düşük bir orana denk düşmektedir. Trenle seyahat edenler daha çok; Bulgaristan, Yunanistan, Polonya, Romanya, Almanya, İngiltere, Yugoslavya, Suriye, İran gibi genelde komşu ülkelerden gelen yabancılar olmuştur.

İç turizm hareketlerinde de trenin tercih edilmeyişinin nedeni, çağın teknolojik gelişmesine ayak uyduramamasıdır. Batıda saatte 280-360 km arası hız yapan trenler ile hizmet sunulurken, ülkemizde hala, ortalama 60 km hızla tren seferi yapılmaktadır. Yıllardır İzmir-Ankara arası 16 saatte gidilirken karayolu ile bu iki büyük şehir arası 8 saatte kat edilmektedir. Bunun yanında, temiz servisin yapılmadığı, gecikmelerin bol olduğu bir tren ulaşımı turistlerce tercih edilmemektedir.