Tuzla’da 3 kişinin hayatını kaybettiği fabrika patlamasına ilişkin 4 şüpheli, 15’er yıla kadar hapis cezası talebiyle hakim karşısına çıktı. Mahkeme, 3 tutuklu sanığın tahliyesine karar verdi. Duruşmada savunma yapan fabrika sahibi, “Patlama, atıklarını kanalizasyona atanları denetlemeyen sanayi ekibi yüzünden oldu” diyerek suçlamayı reddetti. Duruşma sonrası açıklama yapan müştekiler, tahliye kararının hukuka aykırı olduğunu söyleyerek, “Adalet istiyoruz” dedi.

Tuzla’da 29 Nisan tarihinde Tuzla Boya Vernikçiler Sanayi Sitesi’nde faaliyet gösteren bir vernik fabrikasında patlama meydana gelmiş, patlamanın ardından fabrika alevlere teslim olmuştu. Yangında 3 işçi hayatını kaybederken, çok sayıda işçi yaralanmıştı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tutuklu şüpheliler Mustafa Umut Bıçak, Onur Dağdelen, İlkin Günçavdı ile tutuksuz şüpheli Songül Öztürk’ün “taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma” suçundan 15’er yıla hapis talebiyle yargılanmasına başlandı. Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, 3’ü tutuklu 4 sanık katılırken, müştekiler ve taraf avukatları salonda hazır bulundu.

“Deprem oldu sandım”

Fabrika sahibi tutuklu sanık Mustafa Umut Bıçak, savunmasında, ”Öncelikle kazada vefat eden çalışma arkadaşlarımızın ailelerine başsağlığı diliyorum. Olay günü annemle fabrikaya geldik. Bayramlaşmak için aşağıya indim. O gün üretimimiz yoktu. Yaklaşık 1 saat sonra bir sarsıntı oldu. Deprem oldu sandım. Dışarı baktığımda fabrika çatısının yarısı yoktu. Merdivenlerin oradan alevlerin gelmeye başladığını gördüm. Annemle camdan atlayarak dışarı çıktık. Daha sonra 2’nci patlama meydana geldi. Bana göre patlama, atıklarını kanalizasyona atanları denetlemeyen sanayi ekibi yüzünden oldu. Atıklarımızı düzenli olarak bertaraf tesislerine gönderiyorduk. Bizden başka gönderen fabrika yoktu” diye konuştu.

“Vefat edenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum”

Sanıklardan Kimyager Onur Dağdelen, ”Patlama sırasında orada değildim. Aynı sanayi sitesinde bulunan ikinci fabrikadaydım. Patlama olan fabrikada sorumlu olduğum tek alan Ar-Ge idi. O gün üretimde yoktu” şeklinde ifade verdi. İş Güvenliği Uzmanı İlkin Günçavdı, “Vefat edenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum. Meslek hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. Fabrikada yarı zamanlı çalışıyordum. Fabrikada tespit ettiğim bir eksiklik yoktu. Patlama neden oldu bilmiyorum” dedi. İş güvenliği şirketinin sahibi Songül Öztürk ise, suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

Müştekilerden Fatma Tüney, “Turgay Tüney’in eşiyim. Patlama olmadan bir hafta önce eşim, ‘Bir yanlışlık oldu, malları döktük, yetiştirmemiz gerekiyor. O yüzden mesai yapmam gerekiyor’ dedi. Yanlış istiflemeden kaynaklı patlama oldu diye düşünüyorum” dedi.

Vefat eden Tayfun Aydın’ın eşi Çiğdem Aydın, “Olay günü orada değilim. O gün üretim yok diyorlar ama eşim işlerin çok yoğun olduğunu söylemişti. Şikayetçiyim. Bazı hammaddeler reaksiyona giriyormuş. Isınmaya başlamış. Eşim hep ’Bunlar bizi bir gün patlatacak’ diyordu. Bu yüzden canı çok sıkkındı” şeklinde konuştu.

Yeniden bilirkişi raporu alınacak

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, soruşturma aşamasında kusur durumuna ilişkin alınan bilirkişi raporu ile kovuşturma aşamasında alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu belirterek, bu çelişkinin giderilmesi için dosyanın yeniden bilirkişiye gönderilmesine hükmetti. Tutuklu sanıkların tutuklu geçirdiği süreyi dikkate alarak tahliyelerine karar veren mahkeme, sanıklar hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol hükmü uyguladı.

“Tahliye kararı hem hukuka aykırı hem de vicdanları yaralayıcı”

Müşteki avukatlarından Yurdagül Sezgin, “Suç konusu olayla ilgili olarak 3 tane can hayatını kaybetti, orada yaşanan olayda işçilerin herhangi bir kusuru olmadığı ve işverenin yüzde yüz kusurlu olduğu bilirkişi raporlar ve dosyadaki belgelerle sabit iken, hiçbir olay olmamış gibi bugün maalesef tahliyelerine karar verildi. Bu kadar bariz işverenin kusura ortadayken, 3 tane can hayatını kaybetmişken müştekilerin gözünün içine baka baka tahliye kararı verilmiş olması hem hukuka aykırı hem de vicdanları yaralayıcıdır. Biz buna itiraz edeceğiz, gereğini yapacağız” dedi.

Avukat Esra Yüksel, “Söz konusu patlamaya iş kazası demek hiçbir şekilde doğru değildir. Bu resmen bir cinayettir. Emekçi kardeşlerimiz eğer dinlenmiş olsalardı, gerekli tedbirler alınmış olsaydı, emekçi kardeşlerimiz yanımızda olacaktı. İşverenin tahliyesi vicdanları yaralamıştır” diye konuştu.

“Adalet istiyorum”

Patlamada hayatını kaybeden Tayfun Aydın’ın baldızı Gülden Merak, “Allah rızası için bu işin peşini bırakmayın. Onlar 7 ay sonra dışarıda, benim eniştem mezarda. Cenazesini bile göremeden toprağa koyduk. Bir şey diyemiyorum, içimiz yanıyor. Eniştem olaydan 10 gün önce bize geldi, ‘Bunlar bizim başımızı belaya sokacak’ dedi” ifadelerini kullandı.

Tayfun Aydın’ın eşi Çiğdem Aydın ise, “Bu kanalizasyon değil, eşim defalarca uyardı. Hatta en sonunda, ‘Bizi patlatacaklar’ dedi. Bu göz göre göre geldi. Umut’un çıkması hak değil. Ben adalet istiyorum” dedi.

Kaynak: iha