Birkaç gün önce, ufak bir işim dolayısı ile uğradığım sanayide, uğur ustayla ayak üstü biraz sohbet ettik. kendisi içinden gelerek bir yazı kalem e almış sizlerle paylaşıyorum.

                                                         Her zaman güçlü olmak zorundayız.

Savaş alanlarında yenilgiye uğrayan ve bizimle bir daha savaşmayı göze alamayan düşmanlar, menfur emellerinden vazgeçmiş değillerdir. Şimdi ülke içinde fitne ve fesat tohumları saçarak milletimizi çökertmeye yönelmişlerdir. Böyle durumlarda çok daha dikkatli ve uyanık olmak zorundayız.

Ekmek bile, parçalanıp lokma haline getirildikten sonra yutulur. Düşmanlar da, tek vücut olmuş güçlü bir milleti yok edemez. Bunun için de bizi kendi içimizde bölerek parçalar, sonra kolaylıkla yutar. Tarih boyunca bu hep böyle olmuş, Müslümanlar bunun zararını çok görmüştür. Bugün ülkemizde oynanan oyunlar bu maksatla oynanmaktadır.

Müslümanları bölüp parçalamak için İslamın ilk yıllarından itibaren fitne ve fesat hareketleri başlamış ve çeşitli şekillere bürünerek bulaşıcı bir hastalık gibi günümüze kadar gelmiştir. Dinimizin birlik çağrısına uyan Müslümanlar düşmanın kurduğu tuzağa düşmekten kurtulmuş, yüce Rabb’imizin “Bölünüp, parçalanmayın.” (Âl-i İmrân Suresi 103. Ayet) uyarısına kulak vermeyen Müslümanlar ise gücünü kuvvetini kaybetmiş ve düşmanların en acımasız muamelelerine maruz kalmıştır.

Bizi dünyada ve ahirette hüsrana sürükleyecek olan düşman tuzağına sakın aldanmayalım. İslamın birlik çağrısına kulak verelim. Geçmişte yaşanan, bugün de dünyanın birçok yerinde tekrarlanan felaketlerden ders alalım. Bir saadet güneşi olarak doğan İslamiyet, renkleri ve dilleri ayrı olan insanları aynı inanç etrafında birleştirmiş, kin ve düşmanlıkları ortadan kaldırarak gerçek anlamda huzur ve barışı getirmiştir. Esasen İslam kelimesinin bir anlamı da “barış”tır. Bu sebeple Müslüman, “huzur ve barış içinde yaşayan insan” demektir. Huzur ve barış içinde yaşamak birlk ve beraberliğimizi pekiştirmekle mümkündür. Yüce Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’de Müslümanları birliğe çağırmak da, Peygamber Efendimiz (sav)’de “birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” hadis-i şerifiyle bizlere birliğin toplum içinde taşıdığı önemi bildirmektedir.

Allah’ın kesin emirleri, Peygamberimizin bu açık tavsiyeleri karşısında Müslümanlar nasıl birbirine düşebilir? Nasıl olur da milli ve dini bütünlüğümüze zarar veren söz ve davranışlarda bulunabilir? Tarih boyunca Müslümanların başına gelen felaketlerin çoğu tefrika yüzünden meydana gelmiştir. Müslümanların gösterdiği başarılar, kazandığı parlak zaferler ise birlik ve beraberlik sayesinde elde edilmiştir.

Son olarak bir ölüm kalım mücadelesi olan İstiklal Savaşı’nı milletçe birlik ve beraberlik sayesinde kazandık. Aynı vatanda tam bin yıl iç içe, birlikte, kardeşçe yaşadık. Bundan sonra da birlik içinde yaşamaya devam edeceğiz.

Yüce Allah ve sevgili Peygamberimiz bizi birliğe çağırıyor. Düşmanlar se bizim bölüp parçalamaya uğraşıyor.

Öyle ise; ey Müslümanlar, ey bu topraklarda bin yıl beraber yaşayanlar, ey cephelerde düşmanlara karşı yan yana, omuz omuza çarpışan şehitlerin, gazilerin torunları,

Yüce Rabb’imizin ve sevgili Peygamberimizin birlik çağrısına kulak verelim. Düşmanlara sakın aldanmayalım. Gelin, birbirimizden ayıranlara fırsat vermeyelim. Mübarek vatanımızın üzerine titreyelim. Çünkü sağlığımızda bizi üzerinde barındıran, öldükten sonra bağrında saklayan ata yadigârı bu toprakları korumak hem dini görevimiz hem de namus şeref borcumuzdur.

Gelin, hep birlikte düşünelim. Eğer biz birlik ve beraberlik içinde Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp düşmanları yurdumuzdan kovmasaydık halimiz ne olurdu? Camilere gidip huzur içinde ibadet edebilir miydik? Çocuklarımız güven içinde okula gidebilir miydi? İşimize gücümüze korkusuzca gidip çalışabilir miydik? Ve nihayet evimizde rahat rahat oturup, geceleri korkusuzca uyuyabilir miydik?

Dünyanın çeşitli beldelerinde sıkıntıya düşen soydaşlarımıza ve din kardeşlerimize yardım elini biz uzatıyoruz. Ülkemize sığınanlara biz kucak açıyoruz. Allah göstermesin, bizim başımıza böyle bir sıkıntı gelecek olsa gidecek hiçbir yerimiz yoktur. Öyle ise sahip olduğumuz nimetlerin değerini çok iyi bilelim. Vatanımızı gözümüz gibi sakınalım.

Milli Şairimiz Mehmet Akif bize sesleniyor:

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.

Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı