Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) kuruluşunun 93. yıl dönümü nedeniyle CHP Sinop İl Başkanı Barış Ayhan, beraberinde il örgütü ve CHP Sinop Milletvekili Barış Karadeniz ile birlikte İskele Meydanındaki Atatürk anıtına çelenk sundu.

Anıta çelenk konulmasının ardından konuşan İl Başkanı Barış Ayhan, her 9 Eylülün CHP için yeni bir başlangıç, mücadeleye çok daha büyük bir azimle başlama fırsatı veren bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Ayhan; "93 Yıl önce yanan bu meşaleyi, günümüze kadar taşıyan ve yolumuzu aydınlatan başta ilk genel başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şu an aramızda bulunmayan ebediyete intikal etmiş tüm genel başkanlarımızın ve partililerimizin aziz hatırası önünde saygıya eğiliyorum. 
 
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanıldıktan sonra,  9 Eylül 1922 ’de İzmir işgalden kurtarılmış, 1919 ‘da başlayan özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi büyük bir  zaferle sonuçlandırılmıştır. 9 Eylül bu anlamda tarihimizde açılan yeni bir sayfa, esaretin sona erdiği özgürlük ve bağımsızlık ile dolu yeni bir dönemin başlangıcıdır.  
 
9 Eylül tarihinin bu önemi sebebiyle, Büyük Atatük ’ün en büyük iki eserinden biri olarak sayılan Cumhuriyet Halk Partisi de 1923 yılında yine bir 9 Eylül günü kurulmuş, ülkenin imarı, özgürlük ve bağımsızlığımızın geliştirilmesi mücadelesine başlanmıştır. 
 
Bugün, Cumhuriyetimizi Özgürlükçü Demokrasi ile taçlandırmak için yaptığımız çalışmalar, 9 Eylül 1923 yılında Cumhuriyet Halk Partisi kurulurken duyulan heyecan ve aşkla aynı seviyededir. 
 
Her 9 Eylül bizim için yeni bir başlangıç, mücadeleye çok daha büyük bir azimle başlama fırsatı veren bir dönüm noktasıdır" dedi. 

FÖTÖNÜN SORUMLUSU AKP
Konuşmasında FETÖ'nün devlet kadrolarına sızması konusunda AK Partiyi suçlayan Barış Ayhan sözlerini şöyle sürdürdü; "15 Temmuz tarihinde anayasal rejimi gasp etmeye, laik demokratik sosyal hukuk devletini yıkmaya yönelen terör eylemini gerçekleştirenlerin, devlet içine sızmış, 2002 yılından bu yana AKP iktidarınca ‘ne istedilerse verilen’ 'Fethullah Gülen Cemaati' adıyla bilinen bir terör örgütü olduğu hepimizin malumudur. Yargı ve emniyet güçleri içine sızmış bu yapının yakın geçmişte, kendine bağlı hakim - savcı ve polisler eliyle devlet kurumlarında ve bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri’nde sahte delillerle büyük bir tasfiye gerçekleştirdiği de tarafımızca bilinmektedir. Adı geçen örgütün, bu tasfiye sonunda boşalan yerlere kendi kadrolarının yerleşmesini sağladığı görülmüştür. Geçtiğimiz günlerde yaşanan kanlı kalkışmanın, işte bu kadroların oluşturduğu söz konusu terör örgütünün eseri olduğu açıktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bugün FETÖ olarak adlandırılan örgütün elebaşına zamanında methiyeler düzülüp, el etek öpme seferleri düzenlenirken, devletin tüm birimlerine sızmış bu yapının tehlikelerini haykırdık, dinlenilmedi.  
 
Bu karanlık yapı; kendisine bağlı hakim ve savcı görünümlü müritlerinin yargı terörü ile Türkiye 'yi esir alırken, milli orduya kumpas kurulurken, türlü senaryolarla Türk Silahlı Kuvvetleri tasfiye edilirken, yurtseverler düzmece belgelerle hapsedilip cemaat sirkine dönüştürülen mahkemelerde yargılama tiyatroları oynanırken, bugün bu yapıya beddua edenlerden kimileri o günlerde haysiyet cellatlığına soyunup bayram ederken, ateş olmayan yerden duman çıkmaz naraları atılırken, dönemin başbakanı kaset kumpasları sonrasında 'bunlar özel değil genel genel' nidaları atarken haykırdık, dinlenilmedi. 
 
Siyasi iktidara, devletin kritik birimlerini, özellikle yargıyı – polisi – istihbaratı teslim etmemelerini söyledik, bunun tehlikelerini haykırdık, dinlenilmedi. 
 
Devletin en hassas kurumları bu yapıya teslim edildi. Yapmayın diye haykırdık, dinlenilmedi. 
 
YAŞANAN SÜREÇ ENDİŞEMİZİ ARTTIRIYOR
Bu suç ortaklığını hep dile getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz. Ancak görülüyor ki, darbe girişimi sonrasında yürütülmekte olan Fethullahçı Terör Örgütü’ne yönelik operasyon, giderek AKP ve Erdoğan muhalifi kişi ve kurumların tasfiye edilmesi sürecine dönüşmektedir.  
 
Yaşamları ve geçmişleri itibariyle Fethullahçı olmadıkları alenen ortada olan eğitimci ve memurların, sırf siyasi görüşleri ve AKP karşıtı sendikalara üye olmaları gerekçeleriyle tutuklanmaları ile başlayıp, Yargıda Birlik Platformuna katılma istemini reddeden hakim-savcıların tutuklanması ile devam eden süreç, tüm muhalif seslerin bastırılmasına doğru evriliyor.  

Gerçekleştirilmekte olan bu cadı avı, demokrasiyi dombra eşliğinde bayrak sallamak zanneden AKP’lilerin, kendilerinden olmayana yönelik ne kadar acımasız ve ötekileştirici olabildiklerinin yeni bir göstergesi olmuştur. 
 
Bu vahim kalkışma üzerine, Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiyesi ile Bakanlar Kurulu tarafından Olağanüstü Hal ilan edilmiştir. Fakat Olağanüstü Hal amacı ve kapsamını aşmış; masumiyet karinesi ve savunma hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasına, askıya alınmasına, hukuk dışı uygulamalara cevaz veren bir müesseseye dönüşmüştür. 
 
Siyasi iktidarın, olağanüstü hal dışındaki olağan dönemlerde, Anayasaya ve hukuka uygun davranma bakımından takındığı tutum ve uygulamalar, yani 'demokrasi sicili', olağanüstü hal içerisinde ne denli hukuka uygun hareket edileceği konusunda ciddi bir endişe yaratmaktadır. Nitekim daha ilk günden, Başbakan Yardımcısının, OHAL boyunca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 'askıda' olduğu yönündeki hukuki içerik taşımayan beyanı, endişelerimizi daha da artırmaktadır.

Bu nedenle, ilan edilen olağanüstü hal, amacına uygun ve ölçülü olarak kullanılmalı, hukuka aykırı, taraf olmayanların bertaraf edileceği siyasi bir takım amaç ve işlemler için bir dayanak veya 'açık çek' olarak görülmemeli, temel hak ve özgürlükler korunmalı, tüm işlemler hukuk devleti kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmelidir. Bu noktada; soruşturmaların sulandırılması ve üzerinde şaibe yaratılmaya çalışılmasının yargıya duyulan güveni sarsacağı, uzun vadede gerçek örgütçülerin işine yarayacağı hususundaki kaygılarımızı da bir kez daha yineliyoruz. 
 
YENİKAPI'DAKİ SÖZÜNÜZÜN ARKASINDA DURUN
Türkiye ancak eksiksiz bir demokrasi ile düze çıkabilir. Bu da ancak farklılıklara saygı ve hukukun üstünlüğü ile mümkündür. Kaygılıyız, uyarıyoruz; Yenikapı Mitingindeki sözünüzün arkasında durun, demokrasiye ve fikir özgürlüğüne gerçekten sahip çıkın! 
 
Yakın geçmişteki kumpas davalarında ortaya çıkan gizli tanıkların hangi amaca hizmet ettiği, bu soruşturma ve davalarda yapılan usulsüzlüklerin esası nasıl çarpıttığı unutulmamalıdır. Bu yakın tarihimiz,  tekerrür etmemesini gerektirecek kadar yakındır! Esasen tarih, ondan ders almasını bilmeyenler için tekerrür eder. 
  
Özgür vicdanı ile karar veremeyen, baskı ve endişe duyguları ile çalışan bir yargı camiasından bırakın adil kararı, karar bile çıkmaz. Bir an evvel yargıyı serbest bırakın! Savunmayı özgür bırakın! 
 
Demokrasi hareketinin öncüsü olan Cumhuriyet Halk Partisi tüm iradesiyle ülkemizi boğan baskı ve dikta ortamını değiştirmeye kararlıdır. Cumhuriyet Halk Partisi Büyük Atamızdan miras aldığımız Özgürlükçü - Halkçı ve Devrimci Ruh ile geleceğin mimarı olacaktır. 
 
Unutmayın Cumhuriyet Halk Partisi var ise herkes için vardır"
Editör: Vitrin Haber