12 Haziran 1854 günü; Hamdi Paşa’nın teklifi Hükümetce uygun bulunduğuna dair gönderilen yazı da şöyle denmektedir;
     “Kastamonu Valisine;
     Sinop limanından çıkartılmış olan onbir ‘adet topun oradaki tabyelere konmasına dâir vukû’ bulan iş’ar-ı vâlâları üzerine keyfiyet Tophane ve Tersâne-i Âmireler taraflarıyle lede’l-muhâbere mezkûr limân içün sâye-i şevket-vâye-i hazret-i şâhâneden sipâriş olunan topların Avrupadan geldiğinde işbu çıkarılmış olan topların ba’dehü yine Tersâne-i Âmire’ye verilmek şartı ile muvakkaten zikr olunan tabyelerekonulması kararlaştırılarak icapeden kundakları bu tarafda i’mâl ettirilmek üzre ölçülerinin seri’ân irsâli                      
Fi 16 Ramazan sene 70” 
                                   
     Sinop’ta bulunan tabyalara yerleştirilmesi düşünülen bu topların kundaklarının yeniden yapılması için lâzım gelen ölçülerinin alınarak İstanbul’a bildirilmesi görevi Sinop’ta bulunan kereste memuru Mühendis İsmail Efendi’ye verilmiştir.

    Diğer taraftan, Batıklardan çıkarılan malzemelerden oniki kalemi, Sinop Tersanesinde yeni inşa edilen Geyvân-ı Bahrî fırkateynine gerekli olduğundan Sinop Tersânesi memuru İzzet Bey’e teslim edilmiştir.                                                                                                
                                          
    Kastamonu Valisi Hamdi Paşa batan gemilerden çıkarılacak topların Sinop kalesindeki iki tabyaya konulmasını istemiş ve bu istek hükümetçe de uygun görülmüştür. Bu çalışmalar sonucu on bir top namlusu çıkartılarak Sinop’taki iki tabyaya yerleştirilmiştir.  
                   
 
                                         SİNOP FACİASINDAN SONRAKİ GELİŞMELER
     Bu acı haberin İstanbul’a ulaşmasından sonra; Sultan Abdülmecit’i ziyaret etmek isteyen Kaptanı Derya Mahmut Paşa Huzura kabul edilmedi. Mahmut Paşanın Filonun kaybından duyduğu üzüntü daha da büyümüştü. İngiltere ve Fransa hükümetlerini şiddetle eleştiren Kaptanı Derya Mahmut Paşa; “bize silahlanmamızı, Rusya’ya karşı çıkmamızı söylediler. Şimdi tam böyle bir sıkıntıya düştüğümüz zamanda uzaktan bakıp oturuyorlar” diyordu.
Sinop faciası ülkede olduğu kadar Sinop çevresinde de büyük üzüntü yaratmıştı. Kaza Müdürleri Sinop’a yardım konusunda harekete geçtiler. Eli silah tutanlar toplanarak süratle sinop’a yardım için yola çıktılar. Bu yardım Durağan Müdürü’nden Köprü Müdürü’ne, Canik Naibi’den, Ladik müftüsüne ve Boyabat Kazası naib, müfti ve müdüründen Zeytun kazasına birer mektup gönderilmiştir. Boyabat kazasından Zeytun’a (Çatalzeytin) gönderilen yazı şöyledir;
     “Zeytûn Kazası Meclisi Hamiyyetlü Efendi ve Ağalar, işbu Çeharşenbe günü üç anbarlu ve kapak olarak sekiz adet Moskov sefînesi Sinob’a gelip Sinop limânında olan Donanmâ-yı hümâyun ile muhârebeye cür’et ve limânda olan Donanmâ-yı hümâyunu külliyen ihrâk edip Sinop kal’asını muhâsara etmekle bu tarafdan eli silah tutan Müslüman olanlardan bir kimesne kalmayıp cümlesi Sinop tarafına gitmiş olmağla ey aşkına Resûl, ey aşkına Zeytûn Kasabasının eli silâh tutar kimesneleri, bir sa’at akdem Sinop tarafına sevk edesiz. B husûsda bilcümle Müslüman üzerine farz-ı ayn olmağla herkes başı ve dini için gayret-i lâzimeden olmağla husûs-ı mezkûrede iştibâh etmeyip ana göre din uğrunda sa’y ü gayret eylemenizi hâvi ve işbu mazbatamızı kıraat edip Amasya Mutasarrıfı sa’âdetlü Salih Paşa hazretlerine takdîm birle ahbâra himmetleri niyâzında mazbata-ı ‘acizânemiz terkimine ibtidâr kılındı.

Fi Gurre Rebiülevvel sene 70.
   
Müdir-i Boyabat                                           Müfti-i Boyabat                        Nâib-i Boyabat                               
Esseyyid Mustafa                                              Hafız Ahmed                        Esseyyid Mehmet
         Latif                                                                  Ata                                  Bahâeddin”   
    
Sinop’a yardım için eli silah tutanlar toplanıp gönderilirken, Bâb-ı Âli de bu üzücü deniz faciasından haberdar olunca vakit kaybetmeksizin Fransa ve İngiltere elçilerine yardım talebi içeren birer yazı gönderildi. Bu yazıda şöyle deniyordu; “İngiltere ve Fransa donanmalarının Boğaziçinde bulunmaları ve Devlet-i Âliyye’nin memâlik-i sâhiliyyesini muhâfaza niyyet-i hâlisesiyle olup şimdi Rusya kuvve-i bahriyyesinin şu hareketi ise gözüne kesdireceği mahallere tasallut edeceğine delâlet eder bir keyfiyyet olarak bu kadar sevâhil-i vesi’anın himâyesi dahi derece-i kifâyede kuvve-i bahriyyenin Bahr-i Siyâhda bulunmasına mütevakkıf olduğundan ve saltanat-ı Seniyye her ne kadar kendi donanmasını Bahr-ı Siyâha çıkarmak niyyetinde ise de işbu Sinop vak’ası sebebiyle gidecek kuvve-i bahriyye kifâyet rütbesinde olmıyacağından iki devlet-i müttefikanın himmet-i fi-iliyesine mürac’at lâzım gelmiş olmağla bu keyfiyetin Fransa devleti sefâretine bildirildiği misillü taraf-ı asilânelerine dahi beyânı zaten derkâr olan ihtirâmat-ı faikamın te’yidine zeria ittihaz olundu”.      
     Sinop faciası meydana geldiğinde mustafa Naili Paşa Sadrazamlık makamındaydı. Hükümet görüşmelerinde bazan bu konu dile getirilip, hükümetin tedbirsiz davrandığı konuşuluyordu. Yine bir toplantıda Mustafa Reşid Paşa, hükümeti şu sözlerle eleştirdi;

                                          “Hariciye sadr-ı devlettir, mesâlih andadır
                                            Öyle ise Sadrıazam Mustafa Paşa nedir,
                                            Ya Sinop’ta yanmadan, yahud limanda yatmadan
                                            Hep donanma mahvolurken, masraf-ı derya nedir?”
   İngiliz Gemisindeki bir ressam savaştan sonraki dehşet verici görüntüyü yaptığı yağlı boya tablo ile ölümsüzleştirdi. Bu tablo bugün Londra ulusal denizcilik müzesinde sergilenmektedir. Dr. Rıza Nur bu müzeyi ziyaret ettiğinde o günün teknolojisi ile fotoğraflamış ve negatifi bugün Ayyıldız Fotoğraf stüdyosunda bulunmaktadır. Bu gemiler İstanbul’a dönerken yanan İngiliz Nakliye gemisinin denizcileri ile ağır yaralı Türk askerlerinden de yüz elli kişiyi beraberlerinde götürdüler. Mısır donanmasına ait Dimyat firkateyni yanarak sahile doğru sürüklenmiş personelden iyi yüzme bilenler denize atlayıp yüzerek bir kısmı da filika ya da yüzen enkazlara tutunarak karaya çıkmayı başarmışlardır. Karaya çıkmayı başaran prsonel sayısı üç yüz kişi civarındadır. Daha sonra bu personelden yüz seksen altı kişi kendi imkanları ile İnebolu’ya kadar gitmişlerdir. Oradan da bir Avusturya gemisi ile İstanbul’a ulaşmışlardır.  
     
     Baskından hemen sonra Sinop’ta bir mahalli meclis toplanmış ve dört bentlik mazbata düzenlemiştir. Kastamonu Valisi Hamdi Bey, bu mazbataya; 
     16 Aralık 1853 (15 Rebiülevvel 1270) tarihli; bir arz ekleyerek İstanbul’a göndermiştir. Hadiseye şahit olan Sinop Kaymakamı, Nâib Vekili, Müftü, Mal Müdürü, Ziraat müdürü, Sandık Emini ve sekiz aza tarafından hazırlanan bu mazbatanın donanma ile ilgili kısmı şöyledir.
     “Donanmâ-yı hümâyun-ı Hazret-i Mülûkâneden Hüseyin Paşa ve Osman Paşa ma’iyyetlerinde sekiz kıta firkateyn ve iki korvet ve iki vapur-ı hümâyun olduğu hâlde güzerân eden mâh-ı Saferü’l-hayrın ondördüncü günü Sinop limanına bi’l vürûd lenger-endâz-ı ârâm olduklarında Rusyalunun ara sıra İnceburun’dan sefîne-i makhûreleri görünmekte ve bazen İstefan ve Gerze önlerinde müşâhede olunmakta olup bunlar her ne kadar keyfiyyet ifâde ve beyân olunmuş ve taraflarından dahi dâima Ereğli vapur-ı hümâyunu gönderilerek tefahhus kılınmış ise de davâ olmadığından kıyam ve hareket edemiyecekleri ifâde ve beyân eylemiş ve bunun üzerine mâh-ı mezkûrun yirmi ikinci Çarşamba günü Rusyalunun üç kıta kapak ve bir kıta birik sefînesi adayı dolaşıp limân-ı mezbûre duhûl ederek pupa yelken Donânma-yı hümâyun-ı mezkûr üzerine hareket ve iki top menzili kaldıkları halde saat on kararlarında yine avdetle limân-ı mezbûrdan çıkup gitmiş ve bunların limân-ı mezbûre vürûdu akîbinde hareket olunması keyfiyyeti paşa-yı mûmâileyhimâ ile müzâkere olundukta şayed ki arkalarında daha sefîneleri olmak mülâzasiyle mahzûrdan gayr-i sâlim olduğunu ifâde ve beyân etmiş olmalariyle marrü’z-zikr kapaklar ile birik sefînesinin avdetlerini müte’âkib birik sefinesini donanmâ-yı menhûsesine göndermiş olduklarından mâh-ı mezbûrun yirmi dokuzuncu Çarşamba günü Rusyalunun üç ambarlı üç kıt’a ve kapak olarak üç kıt’a ve korvet ve firkateyn olmak üzere iki kıt’a ve vapur olarak üç kıt’a ki cem’an onbir kıt’a sefîneleri sa’at yedi kararlarında limân-ı mezbûre duhûl ve pupa-yelken olarak Donanmâ-yı hümâyuna kurşun atımı mahalle vusûl birle rampa etmek niyyet-i fâsidesinde iken evvel emirde mûmâileyh Hüseyin Paşa’nın süvâr olduğu sefîne-i hümâyundan bir batere toplar endaht olduğunu müte’akip tarafeynden emr-i muhârebeye kıyâm ile üç sa’at muhârebe mümtedd olarak Donanmâ-yı hümâyun-ı mülûkâneden dilîrâne ve şeci’âne gayret olunmuş ise de Rusyalu sefâyininin üç ambarlı ve kapak olması cihetiyle çâresiz Donanmâ-yı hümayun mukâvemet ve mukâbele kalarak Rabbimiz te’âlâ ömr-ü şevket ve ikbâl-i hazret-i zılullahîyi rûz-efzûn buyursun. Donanmâ-yı hümâyun-ı mezkûr uğûr-ı meyâmin mevfûr-ı hazret-i mülûkânede cansperâne gayretle gark ve muhterik olmuş ve bu keyfiyyet Hüdâ bilür ki cümlemizin aşuru müstelzim-i hüzn ü elem-i bendegânemiz bulunmuş  ise de Cenâb-ı hakk zât-ı şevket-simât-ı hazret-i zıllullhiye bitmez tükenmez ömr ü şevket ihsâniyle inşâ-Allahü’rahman sâye-i kudret-vâye-i cenâb-ı vâhibü’l-lütf ve’l-atâyâdan niyâz ve temennâ-yı bendegânemiz olup muhârebe-i mezkûre esnâsında Tâif vapuru-ı hümâyûnu kapudânı’izzetlü Yahya bey bendelerinin muttasıf olduğu dirâyet ve hamiyet ve şecâ’ati iktizâsı her ne vechile ise vapur-ı mekûr Rusyalu sefâin-i makhûreleri aralarından küşât virüp savuşmuş ve Rusyalunun üç kıt’a vapuru bi’t-ta’kib haylice muhârebe vuku’bulmuş ise de cenâb-ı hakkın avn ü ’inayet-i ilâhiyyesi ve mir-i mûmâileyhin ikdâm ve gayretiyle câ-yi selâmet bularak Dersa’âdet’e …….”
    Baskın sırasında Türk filosunda önemli miktarda insan kaybı olmuştur. Bunda, Rusların batan gemilerden denize dökülen asker üzerine top ateşi açmaları, yakıcı maddeler atmaları ve Rus filosundan indirilen asker yüklü filikalardan yaralı askerleri kanca ve balyozlarla parçalamaları sonucu şehit sayısının artmasında etkili olmuştur. Limanda bulunan Türk filosunda resmi kayda göre, kaptan, zabit, asker, gemi personeli ve diğerleri olmak üzere toplam 2.989 kişi bulunuyordu.  Savaşta kurtulup İstanbul’a dönenlerin sayısını 24 Aralık 1853 (23 Rebiülevvel 1270) tarihli belgeden tam olarak tesbit edilebilmektedir.
     “Atûfetlü Efendim hazretleri; 
     Sinop muhârebesinden vâsıl-ı semt-i selâmet olarak bu tarafa gelmiş olan asâkir-i bahriyye-i şâhâneden zahm ve yaradan sâlim olanlarının mikdârını mübeyyin bir kıt’a defter-i ol bâbda beraber olan tezkere-i Kapudânî ile manzûr-ı şevket- mevfûr-ı cenâb-ı şehinşâhî buyurulmak üzere arz u takdîm kılındı ……..”
     Arz tezkeresinde sözü edilen 18 Aralık (17Rebiülevvel) tarihli defter ise şöyle başlamaktadır;
     “ Sinop limânında vukû’bulan muhârebeden halâs olub vürûd eden zâbitân ve neferân-ı asâkir-i nizâmiyye-i bahriye-i şâhânenin esâmileriyle mikdârını mübeyyin defterdir……”
     Defter denilen bu teferruatlı listede, limanda tahrip edilmiş olan gemilerden Avnillah, Kaid-i Zafer, Nesim-i Zafer, Nizamiye, Fazlullah, Navek-i Bahri, Dimyat firkateynleri, Necm-i Efşan, Fevz-i Mabut, Gül-i Sefid korvetleri ve Ereğli vapuru ile, limandan kaçıp İstanbul’a ulaşan Taif vapuruna mensup zabitlerin isimleri verildiği gibi, hace efendiler, çavuşlar, bölük eminleri, onbaşılar, ateşciler, kömürcüler ve 628 muharip savaşçı olmak üzere toplam 918 kişinin kurtulduğu kaydedilmektedir. Buna göre filoda bulunan 2989 personelden 958 kişi kurtulmuş, geriye kalan 2031 kişi şehit ve yaralı                  
Mevcuttur. Rusların esir alıp götürdükleri 125 askeri bu mevcuttan düşmek gerekir.
Savaş sırasında yaralanan ve şehit düşenlerin kesin sayısını tespit etmek mümkün olamamıştır.                                                                                                                              
     11 Ocak 1854 (11 Rebi-ülahir 1270) tarihinde; Yukarıda ki konu ile ilgili olarak Trabzon valisine ve İzmid kaymakamına birer yazı gönderilmiştir.
       Sinop Liva Meclisince hazırlanan mazbatada, bu hususa cevap teşkil edecek şu ifadeye yer verilmiştir;         
     “……..Cânik sancağına gitmiş olanların Samsun İskelesine ve Kastamonu sancağı kazalarına gidenerin İnebolu iskelesine celb ve cem’leri lâzım gelen bendelerine izbâr kılınmış olduğu…..” 
       Çevreye dağılmış olan askerlerin uygun yerlerde toplanması emri gereğince, ilgili yerlerde tolanmış olan askerin uzun süre orada durmaları veya memleketlerine gitmeleri uygun görülmediğinden, daha önce beş vapur ile Karadeniz’e çıkması kararlaştırılan Ferik Ahmed Paşa’nın dönüşünde Samsun ve Sinop iskelelerine uğrayarak, toplanmış olan askeri İstanbul’a getirmesi tedbiri  düşünülmüştür. Karadeniz’e çıkacak Ahmed Paşa’nın emrine şu buharlılar verilecekti. Sâik-i Şâdi, Taif, Fevz-i Bâri, Şehber ve Mecidiye.
                                                                 
                                                                 KAYIPLARIMIZ  
   İkibin dokuz yüz seksen dokuz kişilik filo mensubundan  2800 kişi şehit düşmüştür. (Birkaç kaynak bu rakamı verirken diğer birkaç kaynak çelişkili rakamlar vermektedir). Gemi mürettebatlarının toplam sayısı da 4200 kişi olduğunu doğrulamaktadır. Şehitlerin içinde; savaşın ertesi günü cesedi denizde bulunan ve başına bir gülle isabet ettiği anlaşılan Riyale Bozca Adalı Hüseyin Paşa ve bundan başka; Nizamiye Firkateyn’i Komutanı Arap Kadri Bey, Navek-i Bahri Firkateyn’i Komutanı İmamoğlu Binbaşı Ali Bey, Feyzi Mabut Korveti komutanı Pepe Aziz Bey, on bir gemi imamından beşi şehitlerin arasında idi. İstanbul’a ulaşan yaralı gaziler; defter diye adlandırılan listeden kurtulan subayların hangi gemiye mensup oldukları, hace efendiler, çavuşlar, bölük eminleri, onbaşılar, Topçular, ateşçiler, kömürcüler, mühendisler, hekimler, imamlar ve 628 muharip asker ki tamamı 958 kişi tutmaktadır. 13 subay 120  er Sinop’ta kalmış, 3 subay 700 er Anadolu içlerine çekilmiştir. 
Şehitlik, müzenin yanında ve Adliye binasının arkasında yer almaktadır. Şehitlik yol üzerinde olduğundan çiğnenmemesi için etrafının duvar ya da parmaklıkla çevrilmesi düşünülmüş ve taş duvar örülmesine karar verilmiştir. 1857 Yılında etrafı birbuçuk zira (yaklaşık 120 cm) yüksekliğinde duvarla çevrilmiştir. Duvarın maliyeti olan onbin kuruşun da Sinop emvâlinden karşılanması uygun bulunmuştur.
     Şehitliğin ve Şehitler çeşmesi için kullanılacak olan mermerlerin ve kurşunların İstanbul’dan Sinop’a gönderilmesi devlete ait posta vapuru ile ve Padişahın emri ile de nakliye üçreti ödenmeden sağlanmıştır.
     1 Nisan 1857 günü; Şehitliğin duvarlarının yapımı için gerekli masrafların karşılanması amacıyla Sadaret Makamından Maliye nezaretine Yazılan tezkire şu şekildedir;
     “Maliye Nezaretine,
     Sinop vak’asında şehiden vefat eden ‘asâkir-i bahriyye-i şâhâne mekâbiri etrafına yapılacak duvarların masârifi olan onbin guruşun müte’allık buyurulan irâde-i seniyye-i şâhâne mantûk-ı âlisi vechile bahriyye düyûnundan tesviye olunmak üzere Sinop emvâlinden ahz ile hitâmında müfredât defterinin tanzîm ve irsâli husûsuna dâir yazılan tahrirâta cevâben ol tarafda bulunan Riyâle-i Hümâyun Hasan Bey’in gelen şukkasında zikrolunan duvarın masârıf-ı inşâiyesi olan onbindörtyüz bu kadar guruşun, Sinop cânibinde inşa olunmakda olan çeşme içün verilen ‘atiyye-i seniyyeden tesviyesine muahharen irâde-i seniyye şeref-ta’alluk etmiş olduğu Sinop kaimmakamı tarafından haber verilerek meblâğ-ı mezbûr ceste ceste emvâl-i merkûmeden ahz kılınmış idüğü inhâ ve beyân olunmuş olduğundan…..
Fi 16 Şa’ban sene 74”    
  
   Yine Mehmet Ali Paşa zamanında Sinop Deniz Savaşını anlatan, 180 cm. yüksekliğinde ve 140 cm. genişliğinde mermerden bir kitabe yaptırıldı. İki parcadan oluşan bu kitabenin üzeri sülüs yazı ile yazılmıştır. Bugün Sinop Müzesi bahçesindeki Şehitlikte bulunan bu kitabe metni şöyledir;  
           
Emr-i sulha çalışırken düvel-i müttefika
Olmamışken dahi i’lân-ı cidâl ü kavga
 Azm-ı deryâ-yı siyâh etti donanmâ gezerek
Piş-i Sinob’a gelip yatmış idi bi pervâ 
Firkateyn idi yedi danesi Mısırındı biri
İki vapur ile üç korvet idi icmâlen
Bahr u berr içre budur kaide-i cümle düvel
Düşünür menfaat-ı devletini subh u mesâ
Nakz idüp ahzı kıral-ı müteveffâ nagâh 
Cenk içün etti cesametli sefain-i üsera
Birbiriyle iki asker tutuşup gavgaya
Oldu bazar-ı veganda nice nice çok ahz ü itâ
Vüs’atinden de ziyâde döğüşüp gâziler
Akibet eylediler canlarını hakka fedâ 
Yüzdü deryâ-yı şahadette Hüseyin-i gazi
Oldu Bozcaadalı mirlivâ-yı me’fâ
Ehl-i Sinob’un o gün hâli diğer-gûn oldu
Yağdı yağmur gibi memlekete nâr-ı cefâ
On birin eyledi imhâ yazılan kalyonun
Mevce-i lücce-i takdîr-i ezel vaveylâ
Lenger-endâz ola tersane-i vâlâsında
Vire yüz mislini Sultanı cihana Mevlâ
Çekilüp gittiği demde gelen ecnâd-ı kesir 
Hep ahali-i zarar-dide edüp hamd ü senâ
Toplayıp na’şını bilcümle guzat-ı dinin 
Bir muallâ yere defneylediler sertapâ 
Oldular seyyid-i sadat Bilâl’e komşu
Cürmünün canına temcit okuyup ehl-i gazâ
Pek güzel tesviye ettirdi bu kabristanı
Verdi Tevfik Mehmet Ali Paşa’yahüdâ
Hıfz içün cism-i guzâtı yaramaz şeylerden
Çehar etrafına çektirdi hisar-ı vâlâ
Bulur ecrin iki alemde şahadet ederim
Namını koydu şehitlik o kerimü’l-vükelâ
Zevrak-ı câhi ola revnak-ı bahr-ı te’bit
Zatıdır şanla hâla kapudân-ı derya
Din ü devlet uğrunda eder ifnâ-yı vücut
Yaver-i daver-i erkemdir o âsaf-ara
Sa’y edüp sıdkla hayr ü hasenata daim
Zıll-ı mevlaya eder şam u seher celb-i duâ
Şah-ı gâzi ile beraber o mücâhid-i düstur
Yaşasın bin sene nusretle bi hakk-ı şühedâ
Yazdı bu meşhed-i pâke iki tarih-i tamam 
Safet envâr-ı şefaat ederek istid’â
Şühedâ kabrini kıldı Ali Paşa ihyâ
Kıl dua yapdı Şehitlik o müşir-i a’la
Ketebehü’l-fakîr Aliyyül’ülvi sene 1274.

    Şehitliğin duvarları zamanla Harap olmuş, yeniden tamiri için 1860 Ağustos ayında Bahriye kaymakamlarından Şükrü Bey Sinop’a gelerek hasar tesbiti yapmış ve bindörtyüz yirmi kuruş maliyet çıkartmıştır. Aynı yıl yapılan tamirata rağmen, birkaç sene sonra yeniden onarım gerekmiştir. Temmuz 1876 (Recep 1293) da yaptırılan keşif de onbeş yirmi liranın gerekeceği tesbit edilmiştir. Şehitlik duvarları zaman zaman onarım görerek günümüze ulaşmıştır.

      Sinop Mutasarrıfı Zihni Bey Şehitler için bir anıtı yaptırmak istemiş hayır sahibi bir vatandaştan bağış temin etmiş isede tayininin çıkması üzerine parayı Belediye’ye teslim ederek Sinop’tan ayrılmıştır. 
     Şehitliğin temel atma töreni Temmuz 1923 yılında bir kurban bayramında Mutasarrıf Hüsnü Bey zamanında kalabalık bir halk önünde yapılmıştır. Şehitler anıtı ise, 1933 Cumhuriyetin onuncu yılında Vali Abdülhak SAVAŞ tarafından açıldı. Masrafları Özel İdare tarafından karşılanan bu anıtın altında bulunan odaya şehitlerin kemikleri konmuştur. Anıtın üzerinde “1853 SİNOP DENİZ SAVAŞINDAKİ YÜCE ÖLÜLERİMİZİN SAYGI ANGISI”
     Riyale Bozcaadalı Hüseyin Paşa Seyid Bilal Türbesi’nin bahçesindeki şehitliğe defnedilmiştir.
  Mezar taşında hadiseyi anlatan aşağıdaki kitabe bulunmaktadır.
 
Hüvel gâfur
Kimse kâm almadı bu bağ ı cihândan aslâ
Zulm eder herkese çün gayrettir dünyânın
              İşte ez-cümle bu ferhunde-i mîrül-ümerâ
              Fenn-i bahriye de geçmiş idi hep akrânın
Çıkarıp dest-i kader kendüsünü bere dahî
Kaimmakam oldu biraz yerlerine büldânın                                                                                                                          
                                                                                                                                  
               Moskovun harbi takarrür edilecek devletçe 
               Geldi Tersâneye emriyle şeh-i devrânın
Bir filo çıktı Donanma-yi hümayûn Sinob’a
Kuşadup lenger atup çevresine limânın
               Ansızın bastı donanma’yı adu pus havâda
               Cümlesin yaktı bütün ol filo-yi zî-şânın
Ol donanma-yi hümayünda bu zât-ı kerîm
Neş’e-i câm –ı şehâdetle uçurdu cânın
                    
                 Hakk te’âlâ anı cennet ile mükerrem ederek
                 Ede hemnâmı imâm’ş-şühedâ mihmânın
  Dâdeden düştü iki katre yazıldı târîh            
  Meskeni kasr-ı şehâdet Hüseyin Paşa’nın
    Fâtiha                             Sene 1270 (1853)

     ŞEHİRDE MEYDANA GELEN ZARARLAR
     Gemiler arasında savaş devam ederken Rus gemileri bir yandan da Sinop’u top atışına tutuyorlardı. Bu yüzden Müslümanlardan beş kişi şehit oldu. Hıristiyan Reaya’dan da on altısı hayatını kaybetti. Avusturya Konsolosluğu’nda görevli bir hizmetkar da atılan Rus güllesinin isabetiyle ikiye bölünerek hayatını kaybedenler arasındaydı. Osman Paşa’nın savaşı Sinop limanında yapacağını öğrenen Kavizadeoğlu Hüseyin Bey Yükte hafif Pahada ağır değerli eşyalarını hazır edip Rus gemilerinin Limana girmesiyle atına binip mahiyeti ile birlikte Kum kapıdan çıkarak şehri terk eder. Halkın Sinop Ayanı Kavizadeoğlu Hüseyin Bey’in peşine takılıp şehri terk etmesi Sivil kaybını azaltmıştı. Şehirde 7 Mescit, 2 Mektep, 170 Dükkan, 247 Ev, 50 Hıristiyan Dükkanı, 40 – 50 Hıristiyan evi yanmıştır. Bu veriler Sinop Mahalli Meclisi’nin hazırlamış olduğu mazbatadan alınmıştır. Rusların Şehre attığı gülleler (Lumbaralar) yangına sebebiyet veriyor evler ve dükkanlar bitişik olduğundan yangın kolayca yayılıyordu. Rum mahallesi Sinop kalesinin doğusunda yer alıyordu. Evler geniş bahçeler içinde olduğunda ancak gülle isabet eden evler harap oluyor ve yanıyordu. Bu günkü Halk Eğitim Müdürlüğünün olduğu bina ahşap bir Ortodoks kilisesiydi. Bu kilisede isabet alıp yanmıştı. (29 Mart 1854 yılında Sinop’a tayin edilen yeni Ayan İsmail Paşa’nın İstanbul’a gönderdiği raporda 259 ev, 224 dükkan olarak gösterilmiştir). Bu acı olay ülkeyi mateme boğarken, her üzücü olayda olduğu gibi derhal felaketzedelerin imdadına koşuldu. Hem devlet hem de halk tarafından Nakdi olmak üzere çeşitli yardımlar yapıldı. Ev ve dükkanları yananlara Kastamonu mal sandığından hazineye mahsuben 400 kese akçe nakdi yardımda bulunulması emredildi. Halk tarafından da 91.733 Krş. Nakdi yardım toplanarak Sinop’a gönderildi. Ayrıca üç yıllık vergi affı tutarı 119.290 krş. Padişahında onayı ile af edildi. Rus güllelerinden kısmen zarar gören 1854 yılı mart ayında Alaaddin camiinin tamiri için 3.184 krş, tamamen yanan Rum Ortodoks kilisesinin yapımı için 15.000 Krş devlet yardımı yapıldı. Bundan başka; şehit ailelerine ve harp malulü gazilere emekli aylığı bağlandı. Savaşta Sinop’un çok büyük tahribata uğradığı ve uzun süre eski canlılığını kazanamadığını Avrupalı yazarların yanı sıra Rus Yazarlar tarafından da itiraf edilmiştir. Örneğin; savaştan önce şehri ziyaret eden Humpary  Sandwith ; “Sinop’u ilk gördüğüm de modern trajedi oynanmamıştı. Diğer sefer manzara dehşet vericiydi. Yanan ve batan gemilerin enkazı hala görülüyordu.” Demişti.
 
     “……ve tabyelerden dahi emr-i muharebeye ikdâm ve gayret olunmuş ise de Rusyalu sefâin-i makhûreleri vech-i muharrer üzre üç anbarlu ve kapak olması ve atılan top ve humbaranın kesret üzre bulunması ve tabyelerden fakat Kayseriye tabyesiyle Ermeni tabyesi taraflarından ba’zı mertebe top endahtiyle mu’âvenet ve ikdâm olunmuş ise de topların küçüklüğü ve atılan gülleden pek de matlûb vechile iş görülemediği hasebiyle çaresiz zafer bulunamayıp Rusyalu tarafından atılan top ve humbaralardan ehl-i İslâm tarafından beş nefer şehîd ve şehîde vukû’bulup re’âyâ cânibinden dahi onaltı nefer fevt olmuş olmasiyle bunun üzerine çoluk ve çocuğun feryâdına ve Rusyalunun hücûmuna tâm-âver-i tahammül olunamayıp ahâli çaresiz ve bi’z-zarûr kal’adan hurûc etmiş ve Rusyalu cânibinden atılan top ve yağlı paçavradan derûn-ı kal’ada harîk zuhûriyle yedi mescid ve iki mektep ve ikiyüz kırk yedi bâb hâne ve yüz yetmiş aded ehl-i İslam dükkânı ve elli aded re’âyâ dükkânı dükkanı ve kırk elli bâb re’âyâ hânesi gülle ve humbaradan harâb olmuş……….”         
1895 yılında basılan Rus Ansiklopedisi Entsiklopeçeskiy Slovar’ın Sinop maddesinde şehrin bu savaştan çok etkilendiğini ve halen durumunu düzeltemediği ifadesine yer vermiştir.                   1853 yılı öncesinde yer alan yazılı bilgilerde nüfus on - on beş bin arasında gösterilirken, savaş sonrası kayıtlarda altı – dokuz bin arasında gösteriliyordu.
      Türk denizcilerinin bu savaşta büyük bir kahramanlık örneği sergilediği yerli ve yabancı eserlerde dile getirilmiş, Kinglake; “Türkler Ümitsizce ama kahramanca ve yiğitçe dövüştüler. Teslim olmayı reddettiler. Zaten teslim olmak için bayrak çekseler bile Rus Amirali görmezlikten gelecekti.” Demiştir.
      Sinop Limanında gemileri yakılan İngiliz denizcileri de; “Türk’lerin gayretle, fedakarca çarpıştıklarını ve gemilerini düşmana teslim etmemek için şehit oluncaya kadar savaştıklarını” söylemişlerdi.
Ubicini’de şunları yazmıştı;
“Osmanlı donanması hakkında, kara ordusu kadar terakki kaydetmemiş, çok geride kalmış demekte başka söylenecek bir şey bulamıyorum. Tecrübeli kaptanlara ve denizcilere sahip değil. Fakat yiğitlik ve fedakarlıkta ordudan aşağı kalmıyor. Sinop’ta gördük. O korkunç faciada hayatını kaybeden nice yiğitlerin adını torunları ve nice kuşaklar asla bilmeyecekler. Hayatta kalan biriyle tanıştım. Osman Paşa firkateyninde topçu olarak hizmet görüyormuş. Cenk sırasında bir gülle sağ kolunu koparmış. Fitili sol eliyle kavramış ve nişan almaya devam etmiş. O kolu da bir gülleyle uçmuş. Acıdan ve kan kaybından düşmüş, cerrahlar koşmuşlar, karşı gelmiş, dişlerimle diye haykırmış. Bereket versin bir senkop gelmiş (Bayılmış) de, çekip götürebilmişler.”        
     Türk denizcilerin gösterdiği kahramanlıklar dile getirilirken, Rus Amiral ve denizcilerinin insanlık dışı davranışları şiddetle ve ağır bir dille lanetlenmiştir. Bunlar arasında; Salih HAYRİ’nin KIRIM ZAFERNAMESİ – HAYRABAT, Trabzonlu RIZAİ’nin MUHAREBE – İ SİNOP adlı manzum eseri Namık KEMAL’in AKİF BEY adlı piyesi ve Bayburtlu ZİHNİ’nin SİNOP DESTANI sadece birkaç örnektir.                   Ayrıca savaşta yararlıkları görülenlere verilmek üzere Sinop Madalyası çıkarılmıştır.

     RUSLARIN KAYIPLARI
     Rusların Constantine Kalyonu ağır yara aldı ve direklerini kaybetti, Kapak Sınıfı İmparatoriçe Mariya’da ciddi hasar gördü. Trisivyatitel  Kalyonu Çapa zinciri kesildiği için Mevkiini koruyamadı ve kıç tarafı Osmanlı kıyı(5 nolu) tabyalarına döndü kıyıdan atılan gülleler ve Türk gemilerinden atılan gülleler geminin üç direğinide budadı. Paris kalyonu, da epey isabet aldı o da direklerini kaybetti. Diğer gemilerde bu kadar büyük hasar oluşmamıştı. Onlarda da armalar budanmıştı. Akşam saatlerinde gemilerini filikaların eşliğinde bugünkü Demirci Köy açıklarına çektiler Sinop kalesinden altı yedi mil uzaklaştılar. Gemileri su alıyordu. Hızla onarıma başladılar. 2 Aralık akşam saatlerine kadar onarıma devam ettiler. Visamiral Nakhimov elinden kaçırdığı Taif vapurunun yardım istemeye gittiğini zannediyordu. Bu nedenle bir an önce Sinop’tan arılmak istiyordu.     
2 Aralık akşamı Sinop limanından ayrılan Rus Kalyonları oldukça fazla zarar görmelerine rağmen Buharlı gemilerin yedeğinde Sivastopol’a doğru çekilmeye başladı. Fakat bir mil sonra İmparotoriçe Mariya kalyonu yeniden su almaya başlamıştı. Tekrar onarılması için geride bırakıldı. Bu arada onarım görmüş diğer gemilerinde durumu pekiyi değildi. Visamiral Nakhimov, Amiral Kornilof’u Zaferi müjdelemesi ve hemde bu hasarlı filoya açil yardım getirebilmesi için Odesa vapuru ile gönderdi. Geride bırakılan İmparatoriçe Mariya kalyonu onarımını tamamlayıp yavaş ilerlemekte olan filoya 4 Aralık’ta Sivastopol önlerinde yetişmiştir. 
                                           Rus Flosunun Sivastopol’da bayram sevinciyle karşılanışı   
     Rus filosu 4 Aralık günü bir bayram sevinciyle Sivastopol limanına girdi. Amiral Nahimov daha yolda iken yazdığı mektubunda; Ekselanslarının Karadeniz Filosu’na verdiği emrin muvafakatiyle icra edildiğini, Türk filosunun imha edilerek kumandanının yaralı olarak esir alındığını belirtmiş ve savaşta; bir subay, 33 denizcinin kaybedildiğini, 230 yaralının bulunduğunu bildirmişti.
     Kanlı savaş Rusya’da büyük coşku ile karşılanmış S. Petersburg’da düzenlenen ayin ve ihtişamlı bir törenle kutlanmıştı.
     Nakhimof Visamiral rütbesinden, Koramiral rütbesine terfi ettirilip, üçüncü derece Georgiyev nişanı ile ödüllendirilirken, Novasilski Viceamiral rütbesi, İstomin’e Kontamiral rütbesi verildi, Çar’a zafer haberini getiren yüzbaşıya yarbaylığaterfi ettirilirken diğer subaylarda terfi ettirildi. Savaşta yararlıkları görülenler için özel madalya çıkartıldı. Ayrıca bine yakın şiir yazılmış, başkent tiyatrolarında Sinop piyesi oynatılmıştır. 
     Rus Başbakanı Mençikov’un Çar’a yazdığı mektupta; “İmparatorumuzun emirleri Karadeniz donanması tarafından pek parlak bir şekilde uygulandı. 30 Kasım günü Visamiral Nakhimov kumandasındaki donanmamız ile çarpışan Osmanlı donanması tamamen yok edilip kumandanı Osman Paşa yaralı olarak esir edilerek, Sivastopol’a getirilmiştir. Sohum’un işgali ile Kafkasya halkını aldatmak üzere denize çıkarılan ve sizce de bilinen yedi firkateyn, üç korvet ve iki vapurdan donanmadan ancak bir vapur kurtulmuştur.” Demiştir.
     Rus Amirali Nakhimov; baskından sonra Sinop’ta ki Avusturya Konsolosuna gönderdiği mektubun tercümesi şöyledir; “ Şahsınızı Sinop’ta murahhas üye olarak kabul ettiğimden, niyetimi aşağıda olduğu gibi anlatmak isterim. İsteklerimi uygun bulduğunuz takdirde hükümetinize ve sair konsüllere anlatmanızı da beklerim.
     Meydana gelen çarpışmada şehrin harap olması üzüntü vericidir. Bunun ise Türklerin şiddetli savunmalarından ileri geldiğini söylemeye lüzum yoktur. Görevim Kafkasya sahillerini işgal ile Çar ve Hükümete karşı ihtilal yapan Kafkasya halkı için gönderilen harp mühimmatının sevkine mani olmak ve bu amaçla gelen donanmayı tahrip etmekten ibaretti.”
Görüldüğü gibi, Nakhimov şehrin tahrip edilmesine mazeret olarak Osmanlı Donanmasının kahramanca kendinden çok üstün bir donanmaya direnmesin gösteriyordu. 
Usul gereği; yabancı konsolosların gerek şahsi ve gerekse devletlerinin güvenliklerine dikkat etmeleri amacıyla önceden uyarılmaları gerektiği halde, Visamiral Nakhimov böyle bir uyarıyı yapmadan şehri ve sivil halkı topa tuttu.   
                                            
                      
                            BASINDA RUSYA ALEYHİNE MÜTHİŞ BİR KAMOYU OLUŞMUŞTU
     Sinop’taki felaket haberi, Avrupa’da heyecan uyandırdı. Sinop gibi açık bir şehri topa tutarak yangınlar çıkarması, devletler hukukuna aykırı kabul edilmekteydi. Asıl mesele ise, bu olay sonrasında Rusların Karadeniz’e sahip olmalarıydı. Çünkü Rusya teminatlarına karşı saldırgan hareketlere girmesi sonucu; Osmanlı sahilleri korumasız kalmıştı. Özellikle İngiliz donanması Boğaz içinde koruma görevini üstlenmiş bulunduğu sırada, Rus donanmasının İngiltere’yi hiçe sayarak Rus donanmasının Osmanlı filosuna saldırılması İngilizlerin gururunu kırdı, İngiliz bayrağına yapılmış bir hakaret olarak değerlendirdiler. Birleşik donanmanın, Türk topraklarını savunmak için mevzi aldıklarını Rusya’ya bildirmiş olmalarına rağmen Rusya’nın,  Açık denizde olmayan ve bir çatışma halinde bulunmayan üstelik bir Türk limanında yatan Türk filosuna karşı girişilen saldırı, İngiliz Dışişleri Bakanı CLARENTON tarafından bir meydan Okuma olarak yorumladı. Dış işleri bakanının Saint Petersburg’a yolladığı notada şöyle diyordu. 
     “Sinop Limanında tecavüze uğrayan yalnız Türk filosu değildir. Sultan’a ait toprakları her türlü saldırıdan korumayı üzerimize almış bulunuyoruz ve bu vaadimizi neye mal olursa olsun yerine getirmeye kararlıyız”.
     Sinop faciası, İngiliz basını üzerinde de etkili oldu. O güne kadar Osmanlı düşmanlığı yapan ve yayınlarıyla Rusya’ya cesaret vermiş olan bazı günlük gazetelerin yayınları Osmanlı devleti lehine dönmüştü. İngiltere de uzun zaman Çar I. Nikola tarafından sinsice hazırlanmış bir plan olduğuna inanılan Sinop faciası, gazetelerin en önemli haberi olarak ilk sayfaları dolduruyordu.
     İngiltere’de yayınlanan, The Times; konu ile ilgili geniş bilgi vermiş, doğuda meydana gelebilecek olaylara karşı hazırlıklı olmaları için defalarca İngiliz ve Fransız hükümetlerini uyardıklarını belirtmiştir. Ayrıca bu facianın, Türklerin hakim olduğu Karadeniz sahilinde Rusların üstünlük sağladığını ve Türklerin Batum ve Trabzon ile bağlantısını keserek Anadolu’daki gücüne büyük bir darbe indirdiğine dikkat çekerek hükümeti pasif kalmakla suçlamıştır. Gazete savunmada kalacağını açıklayan Rusya’nın devam etmekte olan ikiyüzlülüğüne karşı gerekli tedbirleri almanın dört büyük gücün görevi olduğunu da ihtar etmiştir.       
     Gerek Sinop olayında ve gerekse İngiltere’de yayınlanan gazetelerin olay hakkında yazı ve yorumlarına en fazla ilgiyi, Amerika’da yayınlanan ve belirtilen konularla ilgili başyazılarını Londra’daki muhabirine yazdıran New York Daily Tribune gazetesi göstermiştir. Gazetenin başyazılarında olay çeşitli yönleriyle incelenmiş ve Rusya bu hareketinden dolayı şiddetle kınanmıştır. 9 Ocak 1854 tarihli başyazıda, Sinop olayı ile ilgili Londra çıkışlı şu habere yer vermişti;
      “Amiral Nakhimof komutasında üç savaş gemisi kolu vardı. Üç adet üç ambarlı, altı firkateyn, birçok buharlı gemi altı yada sekiz daha küçük çaplı gemi bulunuyordu. Yani Türk filosundan en az iki ağır bir kuvvet. Ama gene de Nakhimof, üç ambarlı üç gemi daha gelmeden saldırıya geçmedi. Halbuki bu son üç gemi dahi kahramanlık göstermek için yeterliydi. Rus Amirali, bu dengesiz üstünlükle saldırıya girişti. Sis yada bazılarının dediğine göre İngiliz bayrağı kullanması, beş yüz yarda’ya kadar hiç rahatsız edilmeksizin yaklaşmasını kolaylaştırdı. Sonrada savaş başladı”. Başyazının devamında taraflar arasında meydana gelen savaş anlatılmaktadır. Son kısmında ise şöyle denmektedir;  
     “Sinop zaferi, Ruslar için onur taşımıyor. Türkler ise hemen hemen işitilmemiş bir cesaretle dövüştüler, çarpışmalar boyunca tek gemi bile bayrağını indirmedi. Türklerin donanmalarının bu değerli parçasını yitirmeleri, bu kısa süreli işgal ve böyle bir olayın Türk halkı, ordusu ve donanması üzerinde meydana getirdiği üzüntü verici manevi sonuçlar, Türk donanmasının Sinop filosunu gözlemesini, korumasını ve limana getirmesini engelleyen Batı diplomasisinin arabuluculuğunun ürünüdür”.       
     Aynı gazetenin bir başka günkü yazısında Sinop faciasını; “…hain ve sinsice bir kasaplık” olarak nitelendirmiştir.
     New York Daily Tribune; İngiltere’de yayınlanan bazı günlük büyük gazetelerin, konu ile ilgili yayınlarını, 27 Aralık 1853 günkü baskısında ele alarak okuyucularına aktarmıştır. Söz konusu gazetelerin, Sinop faciası ile ilgili tavırları hakkında bilgi vermek amacıyla, bu gazetenin başyazısında;
     “Bizim filomuzun orada bulunuşu, hiçbir olayda, Rusların Türkiye’ye saldırısını engellemek için değil… Donanmamızın orada oluşu, Karadeniz’i bir Rus gölü olmamasını sağlamak için değil ….. Donanmamızın orada bulunuşu, müttefikimize yardım için değil ….. Rus Amiraller, İstanbul’a bir top atımlık uzaklıkta ….. Manevra yapabilirler ama İngiltere’nin uskurları, baş uskur Lord Abardeen kadar vurdum duymaz olmaya devam edeceklerdir”.
     The Times, Hükümetin temsilcisi olarak, Çar’ın nankörlüğüne karşı hükümetin öfkesini dile getiriyor, hatta tehdide varıyor.
     The Morning Post; kuşkusuz daha savaşçı. Lord Palmerston başbakan ya da hiç değilse Dış İşleri Bakanı olsaydı, Sinop’ta görülen türde bir küstahlığa hiçbir zaman meydan verilmeyeceğini belirtiyor. Devamında şöyle diyor;
 “Rusların savunma durumunda oldukları ikiyüzlülüğünden vazgeçtikleri kabul edilebilir. Tutarsız politikamızın müttefiklerimize ağır zayiatlar verecek ve hak ettiğimiz suçlamayı bize yöneltecek kadar ileri gitmiş olması son derece üzücüdür. Özel olarak o amaçla sevk edilmiş olan savaş gemilerimizin, sadece bu yardım hareketini yerine getirmediklerinden dolayı meydana gelmiş olan böyle bir felaketin ikinci defa meydana gelmesine izin verilmesi, bizim için sonsuz bir rezalet ve utanç kaynağı olacaktır”.  
     Leader gazetesinin Paris muhabiri şöyle yazıyor;
“Victoria ne derse bakanları onu yapıyorlar. Kraliçe Victoria Kral Leopold da Çar Nikola’nın talep ettiğini talep ediyor ve bundan dolayı da Nikola fiili olarak ingilterekralıdır”.   
     New York Daily Tribune gazetesi haperinde; İngiliz basını, Osmanlı devleti lehinde ve Rusya aleyhinde faaliyet göstermekte, ayrıca İngiliz hükümetini pasif davranmakla suçlayıp eleştirmektedir.
     İngiliz Parlamentosunda, Şubat ayında; ordunun ve donanmanın tahmini harcamalarıyla ilgili görüşmeler sırasında Parlamento üyelerinden Austen Henry Layard’ın konuşması dikkat çekicidir. Layard; “Birleşik donanmaların amirleri faciayı önleyebilirlerdi, ya da bu facia, İngiltere 
hükümetinden ötürü ortaya çıkmış bir şey olmasaydı Türkler bunu savuşturabilirlerdi”. Demek suretiyle kendi devleti ve hükümetinin, Sinop faciasının meydana gelmesindeki rolünü özetlemiştir.         
     Parlamento’nun bir başka üyesi Thomas Burry Horsfall da; “Rusya’nın amacı topraklarını genişletmekti. Bu olayda Rus otokratın büyük ölçüde sahtekarca olan adımında, tüyler ürpertici Sinop katliamına kadar her şey vahşice ve sahtekarcaydı”. İfadesiyle Rusya’yı iki yüzlülükle suçlayıp eleştiriyordu.  
     Rusya’nın Sinop’ta yaptığı vahşet, İngiliz halkı arasında da büyük bir üzüntü yarattı. Kendi filolarına rağmen, Rusya’nın böyle bir cürette bulunmasını kendilerine yapılmış bir hakaret olarak algılayan İngiliz’ler, öç alma duygusuna kapıldılar.  Aslında Sinop faciasının bir hainlik olduğundan şüphe eden İngilizlerin sayısı çok azdı. Rusya’nın bu vahşetini protesto etmek için Newcassel şehri ve çevresi halkı adına İngiltere kraliçesine yazılan 12 Aralık 1853 tarihli dilekçede, Rusya’nın hiçbir sebep olmaksızın, adaletsiz bir şekilde meydana gelen bu saldırıyı kınıyor ve İngiltere’nin müttefiki olan Fransa ile birlikte Osmanlı devletinin istiklalinin korunması konusunda gereğinin yapılmasını arz etmişlerdir. İngiliz halkının Kraliçeye sunduğu dilekçenin Osmanlıca çevirisi şöyledir;   
     “Haşmetlü İngiltere Kraliçesi hazretlerine 1853 senesi Kânun-ı evvelinin onikisi tarihiyle Muvarrihen Newcassel nâm şehir ve hâvalisi ahâlisi tarafından takdîm olunan mahzarın tercümesidir.
     Kâffe-i Avrupa’nın itirâf ve tasdîk  ettiği üzre Rusya devletinin sebepsiz ve hilâf-ı ‘adl ü hakkaniyet olarak vukû’bulan tecâvüzâtı Saltanat-ı Seniyyenin hiçbir kimesnenin inkâr edemediği sıhhat ve ‘avâsından fazla belki Rusya hükümetinin hârisâne ve tas’ıbkârane suretde cereyân eden usûl-ı politikasından nâşi Avrupa’nın hürriyet ve serbesti ve medeniyyetini muhâtarat-ı seri’aya ilkâ etdiği cihetle zâtı hazret-i Padşâhînin tarâf-ı ‘âlisine bi’l-cümle İngilterelilerin inzâr-ı dikkat-ı sahîhasını isticlâba şâyân bir keyfiyyet olmasiyle zât-ı haşmet-semâtlarının müttefik-i hâsları bulunan haşmetlü Fransa İmparatoru Louis Napeléon ile bi’l- ittihâd istiklâl âli-i Saltanat-ı seniyyenin muhâfaza ve siyânet olunmasına verdikleri karâr-ı kat’iye dair İngiltere ministrolarından ekserisinin mükerreren i’ta eyledikleri te’minat mahzûziyet ve memnûniyyetimizi müstelzim olmuş ise de ârâ-yı kâsıramıza göre ta’an sâdıkaları Rusya’nın tecâvüzâtı kendü haklarında ne merkezde bulunduğuna kesb-i vukûf ile ona göre harekete da’vet olunmaları içün Parlamento meclisi sür’âtı mümkine ile küşâd olunarak Meclis-i mezkûrden istihsâl-i re’y etmeleri şu aralık eşedd-i lüzûm ile lazım olduğuna binâen da’vet-i melhûza-ı Mezkûreye memnûnen ve müteşekkiren icabet eylemeye ve Rusya devletinin harekât-ı vâkı’a ve politikasına kaviyyen ve şedîden ve müttehiden mukâvemet etmek üzre cenâb-ı haşmet-meâblarının Fransa İmparatoru ve milleti ile seri’an ‘akd-i ittifâk etmelerinin istihsâl-i esbâb-ı lâzimesi zımnında her türlü gayret ve ikdâmmat-ı bezl ile her nev-i fedakârlığı ihtiyâr etmeye hâzır ve âmâde olduğumuzu bi’l ifâde devâm-ı bekâ-yı ömr ü sa’âdet-i hükümrânîleri da’vât-ı hayriyesi tekrar ve tezekkür kılınmıştır”.
     Sinop faciası, Fransa’da da büyük bir nefretle karşılandı. Fransız basını, faciayı başından beri yakından takip etmiş basında büyük yer bulmuştur. Faciayı bir felaket olarak tanımlayan; 
Express From Paris; Olayın hükümet üyeleri ve özellikle İmparator tarafından üzüntüyle karşılandığını yazdı. Gazete İngiliz ve Fransız donanmasının bulunduğu yere yakın bir yerde böyle bir olayın meydana gelmesinin dikkat çekici olduğunu belirterek bu hareketin, Osmanlı devletinin bütünlüğünü korumaya çalışan müttefik donanmaya Rusya’nın bir cevabı olduğunu belirtmektedir.
     Cerde-i Havadis Gazetesinde; verilen bir haberde faciadan sonra, Fransa’da bir kaç gazetenin Rusya lehine haberler yazdığını, ancak okuyucuların tepkisi üzerine Rusya aleyhine döndükleri kaydedilmektedir.
     Fransa’da meydana gelen gelişmelerle ilgili olarak Paris Sefiri Veliyüddin Rıfat Bey, 19 aralık 1853 tarihinde Sadaret Makamı’na bir arz tezkiresi yazmıştır.
     Sefirin arz tezkiresi şöyledir;
     “Ma’rûz-ı Çâker-i Kemineleridir ki,
     Ma’lûm-ı ‘âli-i nezâret-penâhîleri buyurulduğu vechile mes’ele-i mevcûde üzerine Fransa devleti şimdiye kadar her ne kadar hah na hah İngiltere Devletinin politikasından sülük etmekte ise de Sinop maddesi kendülerini ziyâdesiyle muzdarip eylemekte bulunduğu hâlde Lord Palmerston’un dahi istifâsı vukû’bulması cihetiyle politika-ı hâliyelerinin bir te’sirâtı nafi’ası görülmeyeceğinden bahisle bu bâbda Rusyaluya biraz şiddet gösterilmesi ve buna İngiltere Devleti muvâfakat etmediği halde kendüleri bizzât icrâsına mecbûriyyet görecekleri meâlinde İngiltere kabinetosuna birşey yazmış oldukları işitilmiş olmasiyle bu günkü gün Umûr-ı Askeriye ministroları cenâblarına gidilip orada bi’l-münâsebe mes’ele-i mezkûrenin sohbeti açıldıkta müşârünileyh cenâpları Fransa Devleti, Devlet-i ‘Aliyye’nin matlûb-ı ‘alisi vechile şu husûsa gayret edeceği musammen hükmünde bulunarak bir iki gün kadar hakîkati tebeyyün ederek nezd-i Devlet-i ‘Aliyye’de takdîr olunacağı ve olvakt kendüsü dahi bi’l-memnûniye ve bi’l-iftihâr cânib-i Saltanat-ı Seniyyeye ibrâz-ı hidemât-ı makbûle ve sadıkâneye sa’y u gayret edeceğini ifâde ve beyân etmekle tarâf-ı çâkerânemden dahi teşekkürâtı icâbdan ifa olunup hakîkat-ı keyfiyet lâyıkıyle anlaşılmak içün oradan dahi Ecnebiye Nâzırı cenâblarına gidilmiş ise de nâzır-ı müşârünileyh haşmetlü imparator hazretlerine gitmiş olduğundan mülâkat olunamayup fakat müsteşârı Mösyö Dögnel ile görüşmüş olduğundan ondan istihrâc-ı keyfiyyet olundukta mûmâilyh dahi kusûrat-ı muharrire makarrat-ı sıhhat olacağını ve fakat İngiltere Devleti açıktan açığa muhâlefet etmiyor isede irâd eylediği i’zâr kabul etmeyeceğini imâ demek olduğunu ve şimdi İngiltere kabinetosu ya Lord Palmerston’un politikasını ihtibâra mecbûr olacaklar veyahud tebeddülleri icâb edeceğini beyân ve tezekkür eylemiş ve tarâf-ı çâkerânemden dahi Fransa Devleti’nin ötedenberi Devlet-i ‘Aliyye hakkında meşhûd olan niyyât-ı hayriyye ve dostânesinden bahs u ityân ile teşekkürât-ı lazimesinden ibtidâr kılınmış olmağla keyfiyyet muhata’allüm-i ‘ali-i hidivileri buyurulmak içün heman iş’ar ve ifâdesine mübâderet olunacak ve bundan böyle ne sûret verilir ise yine takrîr ve izbâr olunacağı beyâniyle takdîm-i ‘arıza-ı bendeye cür’et kılındı. Bu halde emr ü fermân hazret-i veliyyü’l-emr ü’l-ihsân efendimindir.
                                          Ben
                                  Sefir-i Paris                                                                          Fi 18 Rebiülevvel sene 70
                             Veliyüddin Rıf’at        
     Fransa İmparatoru III. Napoléon’un da bu üzücü hadiseden dolayı üzüntü duyduğunu, 29 Ocak 1854 günü Rusya Çarı I. Nikola’ya yazdığı mektuptan anlaşılmaktadır. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında savaş çıkmaması için İngiltere, Avusturya ve Prusya nezdinde ki faaliyetleri, Bâb-ı Âli’nin, haklarını savunmak için savaş ilanına gerek duyduğu ve Bâb-ı Âli’nin bu davasının İngiltere ve Fransa tarafından haklı bulunması dolayısıyla, iki devletin donanmalarını Boğaz içine gönderdikleri hususuna değinilen bu mektubun devamında şöyle denilmekteydi; 
     “Türkiye’ye karşı bizim hareketimiz himayetkârhane ve fakat faalâne idi. Biz kendisini harbe teşvik etmiyorduk ve bir i’tilâfa vasıl olabilmek kanaatiyle zât-ı Şahane’ye nasayih-i muslihane ve itidalkârane icrasından halî kalmıyorduk. Bu suretle taraf-ı Haşmetlerine diğer teklifat arz edilmek üzere düvel-i erbaa beyninde yeniden itilâf hasıl oldu. Zat-ı İmparatorîleri dahi, kuvvetlerine itimattan mütevellit asar-ı sükun göstererek gerek Tuna’nın sol cihetinde ve gerek Asya ‘da Türklerin hücumunu defetmekle iktifâ buyurdular ve büyük bir İmparatorluğun re’s-i idaresinde bulunan zata lâyık olacak itidâl ile, hâl-i müdafaada kalacaklarını ilân ettiler. Şurasını zikre mecburum ki biz de o vakte kadar bu harpte alâkadar bir seyirci, fakat sadece bir seyirci sıfatında bulunduğumuz hâlde Sinop Vak’asının zuhuru bizi daha kat-i bir vaziyet almaya mecbur etti. Fransa ve İngiltere, Türkiye’ye imdad için asakir-i beriye sevkini faideli addetmişler ve karada vukua gelen müsademata bayrakları iştirak eylememişler idi. Fakat denizde işin rengi külliyen başka idi. Boğaz’ın medhalinde üç bin adet efvâh-ı nariyye bulunuyordu ki bunların mevcudiyeti birinci derecede iki devlet-i bahriyyenin kendisine karşı bahren tecavüze müsaade etmeyeceklerini Türkiye’ye alenen bildirmekte idi. Sinop Vak’ası bizim için gayr-i muhtazır olduğu kadar muhkirâne bir hareket oldu. Türklerin Rusya Arazisine mühimmat-ı harbiyye sokmak isteyip istememeleri bizce hâiz-i ehemmiyyet değildir. Hakikatte Rusya sefaini Türk gemilerine Türkiye sularında bulundukları ve bir Türk limanında hâl-i sükunda lenger-endâz oldukları sırada hücum etmişlerdir. Tecavüzî haekâtta bulunmayacağına dair olan te’minta ve donanmamızın mevki-i karibde bulunmasına rağmen mezkür donanmayı tahrip eylemişlerdir. Bunda duçar-ı tecavüz olan politikamız değil, şeref-i askerimizdir.
     Sinop toplarının darbâtı, gerek Fransa ve gerek İngiltere’de haysiyyet-i milliyye  mütehassis olan bilcümle insanların kalbinde elim bir suretde aks-endaz olmuştur. Umum lisanından “toplarımızın yetişebilecekleri her yerde müttefiklerimiz mazhar-i riayet olmalıdır” Sadası işitilmiştir. İşte donanmamızın Bahr-i Siyaha dühulü ve vukuat-i mümasilenin tekerrürü hâlinde kuvve-i cebriyye ile menedilmek üzere tarafımızdan emir i’tası ve Türkleri Rusya sevahilinde harekât-ı tecavüziyyeden nasıl men ediyorsak, kendi arazilerinde bulunan kuvve-i askeriyyelerini iaşe için de öylece himaye eyleyeceğimizi beyan marızında Rusya kabinesine tebligat-ı müştereke icrası, bu sebepten münbaistir. Bahr-i Siyahda Rusya Donanmasını seyr-i seferden menetmekle kendilerini farklı bir mevkide bulundurmuş olmaklığımıza gelince bu da Türkiye arazisinden işgal olunan kısma muadil olabilecek bir zamanı harbin devamı müddetince muhafaza etmek ve şayan-i arzu bir mübadeleye hüccet olarak akd-i sulhü teshil eylemek için elzem idi”.
     Sinop faciasının meydana gelmesi önemli siyasi gelişmelere zemin hazırladı. Facia öncesinde Rusya’dan yana bir siyaset izlemiş olan İngiltere Başbakanı Lord Aberdeen, efkâr-ı umumiyede meydana gelen şiddetli galeyan dolayısıyla siyasetini değiştirmiş ve daha önceki siyaseti sebebiyle istifade eden Lord Palmerston’un programını kabul ederek o’nu yeniden kabineye almıştır. göreve başlayan Palmerston, ilk iş olarak Fransa ile ittifakı yenilemiş, Fransız Hariciye Nâzırının teklifi vechile, Osmanlı sahillerinin muhafazası için müşterek donanmanın Karadeniz’e çıkarılmasına ve Osmanlı Bayrağına karşı vukubulacak her türlü taarruzun kuvvet kullanılarak men’ine karar verilmiştir. 
     Bu karar sonrasında Rusya’ya verilen müşterek notada, Fransa ile İngiltere’nin Sinop olayının tekrarlanmasını engellemeye karar verdikleri, bundan böyle Karadeniz’de rastlanan Rus filosuna karşı saldırıda bulunacakları ve gerektiğinde zorla Sivastopol’a süreceklerine işaret edilmiş ve Türk topraklarına yönelik her saldırının güç de olsa engelleneceği belirtilmiştir. Bu ortak notanın Saint Petersburg’a tebliğ olunmasından sonra Çar’ın elçileri de Londra ve Paris’ten ayrıldılar.
     Bu arada, Rusya’nın Sinop’ta ki Türk filosunu yok etmesi üzerine dört büyük devletin elçileri, Rusya’nın bir fütühat siyaseti takibinde kararlı olduklarını gördüklerinden, 5 Aralık 1853’te Viyana’da toplanmışlar ve hazırladıkları nota ile, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün teminat altına alınmasını, 1841’deki taahhütlerin yenilenmesini, Eflak ve Boğdan’ın tahliyesini, Osmanlı ülkesindeki gayr-i Müslim tebaaya verilmiş olan bilcümle imtiyazlardan diğer Avrupa devletlerinin de haberdar edilerek bunların teminat altına alınmasını istediler. Bâb-ı Âli bu notayı kabul etti ise de Çar ret etti. Yapılan sulh teşebbüsünün akim kalması üzerine; 
     3 Ocak 1853 günü; İngiliz ve Fransız donanmaları, Karadeniz’e geçerek Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin Karadeniz kıyılarına yapacağı bir hücuma müsaade etmeyeceklerini bildirdiler. 
     1854 Şubatında; bu iki devlet, Rusya’ya yeni bir nota göndererek Eflak ve Boğdan’ın tahliyesini istediler. Ancak Çar I. Nikola, bu protestoları önemsemeyerek Ortodoksları din uğruna savaşa davet etti. 
     12 Mart 1854 günü; Çarın bu uzlaşmaz tutumu üzerine İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti ile bir ittifak imzaladılar. Bu anlaşmaya göre;
      İki devlet, Karadeniz’e gönderilecek savaş gemilerinden başka, gerekli görülen noktalara gerektiği kadar kuvvet göndermeyi ve Müttefikler birbirlerinden ayrı olarak Rusya ile barış yapmamayı kabul ettiler. Ayrıca ittifakın amacı olan Osmanlı toprak bütünlüğünün sağlanmasından sonra yapılacak barış anlaşmasını takip eden kırk gün içinde müttefik deniz ve kara kuvvetleri Osmanlı topraklarından çekileceklerdi.  Anlaşmanın altı hafta içinde tasdik edilmesi kararlaştırıldı ve üç nüsha halinde yazılan bu anlaşmanın metni Padişah tarafından 1854 Nisan ayı sonunda (Evahir Recep 1270) tasdik edilmiş İngiliz ve Fransız elçiliklerine verilmiştir.                                                                    
                  
 Hart Fegit tarafından, Paris darphanesinde 68 mm. Çapında 141,2 gr. Ağırlığında, ön yüzünde Padişah Abdülmecid’in portresi, arka yüzünde Sinop baskınında ölen denizcilerin mezarına çelenk koyan kadın resmiyle; “Avrupa onlar senin için öldü, Sinope 1853”yazılı hatıra parası bastırıldı.