Uz. Dr. Neslihan Şahin, Sağlık, edebiyat, sanat, felsefe, hukuk ve din gibi pek çok alanda bahsi geçen intiharın, yasaklanan, günah sayılan, yanlış olarak değerlendirilen yaklaşımlarına rağmen, çok sayıda bireyin intihar girişiminde bulunması konunun önemine ve bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması gerekliliğine neden olmaktadır’’ dedi.
Şahin, ‘‘Suisid (intihar) kelimesi “sui” ve “caedere” kelimelerinden türetilmiş olan suicidium kelimesinden gelmekte olup bir kişinin kendini öldürmesi anlamına gelmektedir. İntihar ise arapça kurban anlamına gelen “nahr” kelimesinden türetilmiştir. Kavram olarak intihar; sonucunun ölüm olduğunu bilerek, bireyin kendine yönelik yaptığı saldırgan eylem, bilerek ve isteyerek hayatına son vermesi olarak tanımlanabilir’’ ifadelerine yer verdi.

İradi olarak karar verildiği şeklinde tanımlanan intiharlar öngörülebilir mi?
Şahin, ‘‘Risk faktörlerine bakıldığında; ruhsal bozukluklar (başta depresyon ve manik-depresif ruhsal bozukluk, alkol ve madde bağımlılığı vb.), ailede intihar öyküsü, ciddi bir hastalık veya kronik bir hastalık, kronik acı, ağrı sayılabilir. Ancak daha önceki intihar girişimleri, bir sonraki intihar girişiminin en kuvvetli öngörü unsurudur. Bu oran genel nüfusa baktığımızda daha önce hiç intihar girişimi olmayan birinden oldukça yüksektir. Stresli yaşam olayları (finansal kayıp, yakın, sevilen birinin kaybı, travma), yalnızlık, sosyal içe çekilme risk faktörleri arasındadır. Dürtüsellik ve öfke, taşkınlık görülen ruhsal bozukluklarda da intihar teşebbüslerine sıkça rastlanmaktadır’’şeklinde konuştu.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2015 intihar istatistik verilerine göre ölümle sonuçlanan, tamamlanmış intihar dediğimiz intihar sayısının bir önceki yıla kıyasla yüzde 1,3 (3211 kişi) arttığını belirten Şahin, ‘’İntihar edenlerin yüzde 72,7’sinin erkek, yüzde 27,3’ünün ise kadınların oluşturduğu bildirilmektedir. Kaba intihar hızına bakıldığında (yüz bin nüfus başına düşen intihar sayısı) yüz binde 4,11 olarak saptanmış olup, kaba intihar hızının en yüksek olduğu il yüz binde 9,17 ile Kars olarak bildirilmektedir. Kaba intihar hızı sırasıyla Kars, Ardahan, Karaman, Tunceli ve Eskişehir’de yüksek bulunurken, en düşük iller; Çankırı, Rize, Gümüşhane, Iğdır olarak bildirilmektedir. Bir önceki yıla kıyasla farklılık saptanan bu sıralamanın nedenleri çok yönlü olarak ele alınmalıdır, buna göre intiharı önleme stratejileri de belirlenebilir. Yaş grubuna göre en fazla yüzde 34,3 ile 15-29 yaş grubunda intihar görülürken, medeni duruma göre ise yüzde 50,5’ini evli, yüzde 37,7’sini hiç evlenmemiş, geri kalanını ise boşanmış ve eşi ölmüş kişiler oluşturmaktadır. Ancak tüm bu rakamlar değerlendirilirken bildirilen ve yapılan kayıtların da doğruluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Halen intihar pek çok kültür ve toplum açısından “stigma”, “tabu” olarak değerlendirilmekte, intihar girişiminde bulunan bireyler etiketlenebilmekte, dolayısıyla kayıt dışı intiharlar sıkça olabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine de bakıldığında dünyada her yıl yaklaşık bir milyon kişi intihar nedeniyle ölmektedir. Bu değer kabaca her 40 saniyede bir ölüm anlamına gelir ve bu oldukça yüksek bir rakamdır. DSÖ’nün belirlediği risk faktörleri de benzer şekilde ruhsal hastalıklar, stresli yaşam olayları, ilişki sorunları, ayrılık, şiddet, istismar, sosyal izolasyon iken, göçmen ve mültecilerde, homoseksüel, biseksüel, transseksüel bireylerde intihar davranışı sık görülmektedir’’ şeklinde konuştu.

İntihar engellenebilir mi?
Şahin, ‘‘Her ne kadar çok yönlü bir konu olsa ve pek çok birim tarafından denetlenip, desteklenmesi gerekse de intiharlar önlenebilir ve bu anlamda hem toplumsal hem bireysel düzeyde önlemler alınabilir. Sosyal destek sağlanarak, acıyı hafifletmeye yönelik önlemler, sorun çözme becerileri geliştirilmesini sağlamak alınabilecek önlemler arasındadır. İntihardan bahseden herkes ciddiye alınmalı ve harekete geçilmelidir. Bir kişinin sık sık ölüm ve intihardan bahsetmesi, yalnız kalma isteği, çökkün hali, vasiyet, veda benzeri yazılar hazırlaması, umutsuzluk duyguları, önceki intihar girişimleri, çok kötü hissederken bir anda rahatlamış görünür hali intihar konusunda uyarıcı davranış ve tutumlardır. Bu ve benzeri durumlarda derhal uzman yardımı almak gerekir. DSÖ'nün işbirliğiyle kurulan Uluslararası İntiharı Önleme Birliği (IASP) 2003 yılından bu yana her yıl 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü'nde bu konuya dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. 2016 yılının intiharı önleme ile ilgili temasını; intihar girişiminde bulunan, ya da yakınlarından intihar sonucu hayatını kaybeden bireylerle bağlantı kurmak (connect), intihar hakkında konuşmayı kolaylaştırmak, intiharı normalize etmeden daha önce intihar girişiminde bulunan bireylere yönelik etiketlemeyi azaltmak, durumlarını ve koşullarını yargılamadan dinlemeye ve anlamaya çalışmak (communicate) ve gerekli toplumsal önlemleri almaya yönelik (care) konular oluşturmaktadır’’ diye konuştu.

 
Editör: Vitrin Haber