Bayburt Halk Sağlığı Müdürü Zülkarni Özbek, günlük tuz tüketiminin 5 gramdan az olması gerektiğini ifade etti.

Özbek, Dünya Tuza Dikkat Haftası" dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü'nün yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları başta olmak üzere şişmanlık, şeker hastalığı ve bazı kanser türlerinden korunmak ve kemik sağlığını korumak amacıyla tüketilmesi gereken tuz miktarını günde 5 gram olarak önerdiğini belirtti.

Bu miktarın yemeklere tuz eklenmeden doğal olarak günlük tüketilen yiyecek ve içeceklerle sağlandığına dikkati çeken Özbek, "Sofra tuzunun yaklaşık yüzde 40'ı sodyumdur. Toplam 5 gram tuz yaklaşık 2 bin miligram sodyum içermektedir" ifadesini kullandı. Özbek, Sağlık Bakanlığı tarafından Kasım 2011 yılından beri "Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı"nın yürütüldüğünü kaydederek, şöyle devam etti: "Dünya Sağlık Örgütü; yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları başta olmak üzere şişmanlık, şeker hastalığı ve bazı kanser türlerinden korunmak ve kemik sağlığını korumak amacıyla tüketilmesi gereken tuz miktarını günde 5 gram (bir tepeleme çay kaşığı veya 1 silme tatlı kaşığı) olarak önermektedir. Bu miktar ise yemeklere tuz eklenmeden doğal olarak günlük tüketilen yiyecek ve içeceklerle sağlanmaktadır. Sofra tuzunun yaklaşık %40’ ı sodyumdur. Toplam 5 g tuz yaklaşık 2000 mg sodyum içermektedir.

Bakanlığımız tarafından Kasım 2011 yılından beri “Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı” yürütülmektedir. Söz konusu program kapsamında fazla tuz tüketiminin sağlık üzerine olumsuz etkilerine yönelik kamuda farkındalık oluşturulması ve bilgilendirme yapılması, aşırı tuz tüketiminin azaltılması amacıyla dünyada olduğu gibi ülkemizde de “Tuza Dikkat Haftası” etkinlikleri yapılmaktadır. Her yıl belirlenen farklı bir tarihte gerçekleştirilen “Dünya Tuza Dikkat Haftası” bu yıl 21-27 Mart 2016 tarihleri arasında olacaktır.
Bu yıl tema olarak; daha önceki yıllara göre toplumda aşırı tuzun sağlığa etkileri konusunda farkındalığın biraz daha arttığı, farklı sektörlerde işbirliklerinin gerçekleştiği, yine de tükettiğimiz tuzun fazla olduğu vurgulanmış, özellikle farkında olmadan gıdalarla aldığımız gizli tuza dikkat etmemiz gerektiği belirtilmiş ve daha az tuzlu olan gıdaları tercih etmemiz önerilmiştir.

2012’ de Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneğince 4 ilde (İstanbul, Ankara, İzmir ve Konya) 657 kişide gerçekleştirilen “Türkiye’ de Tuz Tüketimi Çalışmasında (SALTurk 2)” kişi başı günlük tuz tüketiminin biraz azalmakla beraber halen sağlığı olumsuz etkileyebilecek düzeyde olduğu saptanmıştır(15 g/gün). Söz konusu çalışmada günlük tuz tüketiminin %55.5’ inin yemek tuzundan, %31.9’ unun ekmek tuzundan, %12.6’ sının sofra tuzundan geldiği belirlenmiş, yemek tuzunun ise; %42.62’ sinin eklenen tuz, %10.75’ i işlenmiş tuz, %2.15’ i doğal olarak gelen tuz olduğu saptanmıştır.

Sonuç olarak dünyada birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de tuz tüketimi hala fazladır, Bölgelere göre farklılık görülmekle birlikte günlük tüketim genel olarak önerilenin 2.5-3.5 katı kadardır. Günlük tuz tüketimi 5 gramdan az olmalıdır. Daha az tuz tüketiminin sağlanması için Sağlık Bakanlığı Türkiye Beslenme Rehberinde aşağıdaki önerilere yer vermiştir."
Özbek tuz tüketimi konusunda şu önerilerde bulundu; "Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Günlük olarak 5 gramı (1 tepeleme çay kaşığı veya1 silme tatlı kaşığı) geçmemeli ve iyotlu tuz kullanılmalıdır.

Besin sanayisinde kullanılan ve genellikle ambalajlı besinlerin besin etiketinde yer alan mono sodyum glutamat, sodyum nitrat, sodyum bikarbonat, sodyum sitrat, sodyum askorbat vb. tüm sodyumlu bileşiklerin tüketimine dikkat edilmelidir. Çünkü bunlar besinin tuz/sodyum içeriğini artırmaktadır.
Yemek hazırlama, pişirme ve tüketim sırasında ilave edilen tuz miktarı azaltılmalıdır. Hatta besinlerin bileşiminde sodyum bulunması nedeniyle hazırlama ve pişirme sırasında mümkünse tuz eklenmemelidir.

Sofrada yemeklere tuz ilavesi yapılmamalı ve sofradan tuzluk kaldırılmalıdır.
Hazır soslar (soya sosu, ketçap sos, barbekü sos, tartar sos, salsa sos, hardal, makarna sosu gibi), atıştırmalık ürünler (cips, tahıl bazlı bar, meyve bazlı bar, ekstrüde ürünler, patlamış mısır gibi), tuzlanmış kuruyemişler (fındık, fıstık, ceviz, badem, leblebi, kavurga, kabak ve ayçiçeği çekirdeği, her türlü çekirdek içi vb.), turşu ve salamura (siyah ve yeşil zeytin, sebze turşuları), balık konserveleri, tuzlanmış, tütsülenmiş ve/veya salamura edilmiş et ve balık ürünleri ile aromalı/aromasız, doğal/doğal olmayan mineralli içecekler yüksek miktarda tuz içermeleri nedeniyle az tüketilmelidir.

Geleneksel olarak evlerde hazırlanan turşu, salça, tarhana, kurut, yaprak salamurası vb. yiyeceklerin tuz içeriği fazladır. Bu nedenle daha az tüketilmeli ve hazırlarken yüksek miktarda tuz kullanımından kaçınılmalıdır.

Salamura ürünlerin tuz içeriğinin azaltılması için suda yıkama ve bekletme gibi işlemler uygulanabilir.
Satın alınan işlenmiş ürünlerin etiket bilgisi mutlaka okunmalı, tuzsuz yada tuzu azaltılmış ürünler tercih edilmelidir.
Ambalajlı tüketime sunulan gıdaların içeriği etiket bilgisinden okunmalı ve benzer gıdalarda tuz ve tuz yerine geçen maddelerin miktarları daha düşük olanlar tercih edilmelidir.
Ev dışı beslenmede yemeklerin ve besinlerin içindeki tuz miktarı öğrenilerek mümkünse az tuzlu veya tuzsuz hazırlanması istenmelidir.
Tuz yerine doğal lezzet arttırıcılar (soğan, sarımsak, baharatlar, limon, sirke, biber vb.) kullanılmalıdır.
Tuz tüketiminin azaltılması konusunda bir süre ısrarlı davranıldığında, kişinin tuzu azaltılmış beslenme biçimine alışabileceği unutulmamalıdır."
İHA
Editör: Vitrin Haber