Sinop Belediyesi’nin Ramazan Şenliklerinde sahne almak üzere Sinop’a gelen ve Sinop Üniversitesi Ahmet Muhip Dıranas Uygulama Otelinde konaklayan, ekranların sevilen ve 7’den 70’e herkesi güldüren yüzü Cengiz Küçükayvaz ile yılların birikimini, oynadığı rolleri ve projelerini konuştuk. 

1. Tiyatro tek hayaliniz miydi?
Tek hayalim elbette ki tiyatroydu, ama bu alanda çalışmak istediğime sonrasında karar verdim ve alana dair gereken eğitimi aldım.  

2. Oyunculuk namına “tiyatro, sinema, televizyon” mecralarından sizi en çok tatmin eden hangisi?
Canlı performansın tadı bir başkadır, ben de tiyatro eğitimi aldığım için elbette ki tercihim ve gönlüm her zaman tiyatrodan yana. Çünkü tiyatro, yaşayan, soluk alan bir alan. 
3. Sizi genellikle komedi türünde izliyoruz. Bu durum tamamen sizin tercihiniz mi, yoksa teklifler mi o yönde geliyor?
Galiba malzeme komediye yakın, dolayısıyla da insanların o doğrultuda istekleri oluyor, ben de bu doğrultuda ilerledim, bu yolda ilerlemeye de devam edeceğim. Bazen değişik çalışmalar olabilir, ama ağırlık her zaman komediden yana olacak. 
4. Kendinize ait bir tiyatronuz mevcut. Çalışmalarınız nasıl gidiyor? 
Cengiz Küçükayvaz Tiyatrosu, 2008 yılında kuruldu ve 5 sezondur faaliyetlerine aralıksız olarak devam ediyor. Bunun haricinde Cengiz Küçükayvaz Oyunculuk Kursu kuruldu. Burada, akademisyen hocalarımızla beraber gençlerimize ve yetişkinlere belli bir oyunculuk müfredatı uygulayarak eğitim vermekteyiz. 
5. Tiyatroya halkın ilgisinin yetersiz olduğu ve artık insanların televizyonla yetindikleri görüşüne katılır mısınız?
Anadolu insanının daha fazla ilgi gösterdiğini söyleyebilirim. Büyük şehirlerde kemikleşmiş bir seyirci dokusu olabilir, fakat hep aynı sayıda, hep belli bir kitlenin döngüsü içerisinde. Bu durum ne uzuyor, ne kısalıyor. Çok yoğun bir patlama söz konusu değil. Tiyatro zaten gerek internet olsun gerek televizyon olsun, özellikle de televizyon dediğimiz mefhum yüzünden geri plana itilen, lüks bir kültürel faaliyet haline gelmeye başladı. Hangisinin etkili olduğu konusunda bir şey söylemek istemiyorum. Hepsi de insanlara seslenen yapısı nedeniyle etkilidir.  Fakat, tiyatronun atmosferi çok daha başkadır, onun geri dönüşü yoktur. O yüzden de insanların bu kültürü edinebilmesi için veya edinilmiş olan bu kültürü koruyabilmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Çünkü, salona girişinizden, koltuktaki yerinizi almanızdan, salonun kararması, sahne ışıklarının yanması ve canlı performansın harekete geçirilmesine kadar tiyatro, sinemadan da televizyondan da çok daha eski bir geleneğe dayanıyor. O nedenle de artık lüks olmaya başladı. İnsanlar kolay kolay tiyatroya gitmiyorlar. Fakat, kendilerini en güzel bulabilecekleri, en iyi ifade edebilecekleri alandır tiyatro. Bir perdenin önündeki bir yansıtmadan öte veya evimizin içerisine giren canlı bir ekrandan öte seyircinin canlı bir performansın içerisinde olmasını isterim. Bu noktada, Anadolu seyircisinin tiyatroya daha fazla ilgi gösterdiğini söyleyebilirim. 


6. Hayattan beklediğiniz noktada mısınız? Tiyatro size umduklarınızı verdi mi?
Tiyatro bir beklentiyle yapılmaz, çünkü tiyatro devamlı ister. Daha yapacak çok işim var. Elbette ki şu an olduğum yerden memnunum, tiyatro yaptığım için memnunum. Tabii gerçekleştirmek istediğim, ileriye taşımak istediğim çok proje var. O yüzden de o doğrultuda emin adımlarla yavaş yavaş ilerliyorum. 

7. Sinop’u nasıl buldunuz? Üniversitemiz çalışanlarına ve öğrencilerimize bir mesajınız onur mu?
Bir şehirde üniversitenin olması büyük bir kazançtır. Eğer bir kültürel hareket olacaksa ve kültürel bir devinim sağlanacaksa bu üniversiteden ve üniversitenin kürsülerinden geçer. Bu konuda hiçbir şekilde geri adım atılmamalı. Bu kültürel faaliyeti harekete geçirebilecek her türlü zorluğa dirensinler, yoğun olarak bu kültürel faaliyete sahip çıksınlar. Özellikle de üniversiteliler sahip çıksınlar. Bir üniversiteye sahip olduğu için Sinop çok şanslı, o nedenle de bu şansı iyi kullansınlar. Ben pek fazla üniversite gençliğine güvenmem. Özellikle de belli bir dönemden sonraki üniversite gençliğinin çok fazla asimile olduğuna inananlardanım. Bu asimile durumu ortadan kaldırabilecek düşünsel yapıya erişilebilmesi için insanların, özellikle de üniversite gençliğinin bu tür kültürel faaliyetlere sahip çıkmaları gerekiyor. Konser, heykel sergisi, resim sergisi, tiyatro, şiir dinletisi, yazarlarla sohbet, seminerler bunlar kültürel faaliyetlerdir. Diğerleri geçici olan, popüler kültüre hizmet eden oluşumlar. Kendilerini düşünmüyorlarsa kendilerinden sonraki nesli düşünsünler, benim üniversitelilerden tek isteğim bu. Hangi konuda baskı kurulursa kurulsun savaşsınlar. Sinop içinse şunu söyleyebilirim, Türkiye’de gezmediğim çok az yer kaldı, bu çok az yerden biriydi Sinop da. Burayı görmek nasip oldu. Eğer günün birinde hayatımı İstanbul dışında tamamlamaya karar verirsem Sinop’ta tamamlamak isterim.   

Editör: Vitrin Haber