Geçmiş zaman içerisinde seçim yoluyla alamadıkları ikdidarı, illegal yollarla ele geçirme girişimlerine şahit olmuştuk.  1960 darbesiyle başlatılan bu süreç, 1971-12 Martıyla devam etmiş, 1980-12 eylülüyle doruk noktasına ulaşmış, 28 Şubatta tekrar düğmeye basılmış, Sarıkız, Balyoz, Ay ışığı gibi operasyonlarla  denenmiş, 27 Nisan bildirisi ve sonrasındaki gelişmelerle ümitleri kırılmış. Sivil idarenin üzerindeki askeri vesayet dönemi bitirilmiştir.

   Bu meselenin askeri boyutudur. Askeri dayanaklarını kaybeden sivil cunta heveslileri, onlarda boş durmamışlar. Cumhuriyet mitingleriyle halkın iktidarına karşı kalkışma girişimlerine Silivri’de devam ettirmişler,  Gezi olaylarını bütün yurt sathına yayarak toptan bir isyana dönüştürmeye çalışmışlardır.

   Üç beş tane ağacı bahane ederek başlatılan bu isyan hareketinden kimler kazanmış, kim kaybetmiştir.  Türkiye ile hesabı olanlar ve her olumsuz gelişmeden bu hesabı görmek isteyenler kazanmıştır, Türk insanının sırtından emek sarf etmeden, havadan para kazanan çevreler kazanmıştır. Bu hadise birçok cana ve milyonlarla ifade edilen maddi kayba sebep olmuştur.  Kamuya, özel  şahıslara ait bir çok araç, bina ve iş yerleri tahrip edilmiş, yada yakılmıştır. Türk insanı ve toptan Türkiye kaybetmiştir.

    Dünya’nın hakim güçleri tarafından kendine giydirilen Uydu Müttefik gömleğini  yırtıp kendi dış politikasını kendisi belirleyen, bölgesinde bağımsız ve etkili bir oyun kurucu olmaya çalışan, IMF’ nin kapısında dilenmeyen, savunma sanayini güçlendirip milli tankını topunu, tüfeğini, füzesini ,  uçağını kendisi yapar duruma gelen, uzaya uydu fırlatacak gücü kendisinde hisseden, kıtalar arası balistik füzeye sahip olmaya çalışan, kendi milli istihbaratını güçlendirip bağımsızlaştıran, Batı’nın İsrail konusunda çifte standartını deşifre ederek Dünya’da ilk defa yüzlerine “Kral çıplak” diye haykıran ,Birleşmiş Milletler yapısını eleştirip Güvenli k konseyinin ipliğini pazara seren, işi daha da ileri götürerek¸ Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde neden Koskocaman Afrika Kıtasından, bir bucuk milyarlık İslam Dünyasından  bir temsilci yoktur diyerek sorgulayarak, yüz yıldır hipnotize edilerek uyutulan İslam  Dünyası ve Afrika  Kıtasının mazlum milletlerini uyandırmaya yeltenen, bu yaramazlaşan stratejik müttefike “ayar verilme” zamanı gelmiştir.
Gezi eylemleriyle bu amaçlanmıştı. Türk Devletini diz çöktürme operasyonunun adıdır GEZİ. Gezi olaylarının başlangıcından itibaren Dünya’nın hâkimleri denetimlerinde olan iletişim araçlarını ve sermaye güçlerini sonuna kadar kullanmış, kitleleri yönlendirmiş ve Dünya’ya Türkiye’de iç savaş varmış gibi servis edilerek Dünya Kamuoyunu yanıltmışlardır.

   Çağımızın işgal aracı, ülkelere ayar verme şekli, onları dize getirme yöntemi artık savaşla, tankla, topla tüfekle yapılmıyor. Facebook, you tube, twitter üzerinden kitleler harekete geçiriliyor, hatta istenmeyen yönetimlere karşı kitleler isyan ettirilip, ülkeler baskı altına alınıyor ve pes ettiriliyor. Masumane, insanlığın hayrına ve yararına gibi gösterilen sözü edilen internet ortamındaki iletişim ağlarının başında birde görüyorsunuz ki,  FBI’nin başkanı oturuyor.  

   Diğer yandan günlerce devam eden bu isyan hareketinde rol üstlenen yığınlara finansal destek nerelerden temin edilmişti. Bu insanlar ne yiyip nereden beslenmişlerdi? 28 Şubat sürecinin o puslu ortamında bankaların içini boşaltıp bir gecede milyarlarca doları (Bazı kaynaklar 60 milyar dolar, bazı kaynaklar 80 milyar dolar olarak söz ediyor) ceplerine indiren anlı şanlı yirmi beş ailenin sahip oldukları bankaların tomar tomar para dağıttığı, hatta isyancılara dağıtılan pizzaların paralarının bir Kuzey Amerika ülkesinden havale edildiği ortaya çıkıyor.

   Bu günlük bu kadar yeter, çünkü böyle iğrenç bir resim beni baydı, sizi de tiksindirmiştir muhakkak. Asrımızın Picasso’ları bu güne kadar böyle ve beterlerini daima çizdiler daha da çizeceklerdir, uyanık olmak lazım gençler.