Durağan'da doğup büyüdüğüm evimizin hemen altından nazlı nazlı Gökırmak akardı. Bu boylu boyunca uzanıp akan suyun nereden geldiğini çok merak ederdim. Saatlerce ırmağın akışını izler, ırmağın akan sularıyla beraber bende hülyalara dalar giderdim.  Bahar aylarında yüce dağların karları eriyip dereler coştuğunda, ırmağa sel geldiğinde ise Gökırmak inanılmaz yüksek bir debide akar, önüne gelen ne varsa alıp götürürdü. Yaz aylarında ise baharın bu azgınlığı kalmaz, Gökırmak durgunlaşır, dinginleşir adı gibi gök bir renkte usul usul akardı. Gökırmak, vadi boyunca uzanan verimli çeltik tarlalarını sularıyla beslerdi. "Bölgenin can damarı" tabiri Gökırmak için cuk otururdu. Derin kuyu sondajlarının olmadığı dönemlerde ırmakta su yoksa o sene hayatta yok demekti. Gökırmak Kastamonu'dan Ilgaz Dağı eteklerinden çıkıp bölgeye can verirdi. Gökırmak İç Batı Karadeniz'in can damarıydı.

İnsan sadece yaşadığı zaman yada hayalini kurduğu, planını yaptığı gelecek zamandan müteşekkil bir varlık değildir. İnsan için;  bugünü ve yarını kadar şimdi mazi olmuş dünü de çok önemlidir. Düne ait değerlerimize her zaman en üst düzeyde sahip çıkmamız gerekir. Bunun en büyük tezahür ettiği alan tüm dünyada yaygın biçimde mezarlıklarımızdır. Dünyayı terk eden geçmişlerimizi mezarlıklarında korur, kollarız, onlara saygı duyarız. Dünyanın hemen her yerinde insanlar ölülerine saygı duyar. Aslında saygı duyulan ölülerden çok geçmişimizdir, anılarımızdır. Bugünümüzü sağlayan geçmişlerimize içimizde sönmeden yaşayan vefa borcumuzdur. Gökırmak Vadisi boyunca bir çok mezarlıklar Gökırmak'a cephedir. Dedelerimiz, ninelerimiz Gökırmak Vadisi boyunca ebedi istirahatgahlarındalar.

Kastamonu'dan çıkarak yaklaşık 250 kilometre boyunca akıp giderek, Boyabat'ı geçip Durağan Çayağzı Köyü sınırlarında Kızılırmak'a kavuşan Gökırmak antik çağlardan bu tarafa çok önemli bir akarsu olmuştur. Antik çağda Gökırmak'ın adı Amnias olup, Gökırmak Vadisi ise Amnias Vadisi olarak bilinirdi. Milattan Önce 89 yılında yapılan Amnias Nehri savaşı (1.Mithridates Savaşı) ise tarihte önemli bir savaş olarak yer alır. Verimli ovaları besleyen büyük akarsuyumuz savaşlara neden olacak kadar insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Gökırmak ve çevresine sahip olmak için insanlar çok kan dökmüştür.


Çeltik tarlalarını sulayan, envai çeşit sebze ve meyvenin yetişmesinin ana kaynağı olan Gökırmak çocukluğumuzda bizim için adeta olimpik yüzme havuzumuzdu, içinde yaşayan balıkları tutup karnımızı doyurduğumuz bitmez tükenmez besin kaynağımızdı. Çocukluğumuzun en güzel anıları ırmakta çimdiğimiz, balık tutup yediğimiz günlerdi. Altın sarısı kumlarında güneşlendiğimiz Gökırmak'ın suyunu da içerdik.  Irmakta envai çeşit balık yaşardı, bu balıkları çıplak gözle izleyip, takip etmekten büyük keyif alırdık. Vaktimiz varsa ellerimizle bir pınar kazardık, suyun alttan kaynaya kaynaya pınarı doldurmasını izler, sonra eğilir içerdik. Bazen buna vaktimiz yoksa direk eğilir Gökırmaktan su içerdik. Hiç hastalandığımı hatırlamıyorum. Tabi o yıllarda çeltik tarlalarında ot ilacı kullanılmıyor, kadınlar çeltik tarlasındaki yabancı otları elleriyle tek tek topluyorlardı. Gübre kullanımı çok azdı, ırmakta kimyasal kalıntı çok azdı ki hiç hastalanmazdık. 


Irmak kenarında yaktığımız ateşte pişirdiğimiz balıkların, közlediğimiz mısırların tadını hala hiç biryerde bulamam. Tamamen organik olan ürünler lezzetiyle insanın başını döndürürdü. Gökırmak çocukluk anılarımızın ana omurgasını oluşturur. Bu güzel akarsu anılarımızda pırıl pırıl bir nehirken, tahsil hayatımız nedeniyle memleketten ayrıldık, aynı zamanda Gökırmaktan da ayrılmış, kopmuş olduk. Güzel ırmağımızı kendi kaderine bıraktık.

Durağan'ın çöplüğünü vahşi depolama alanı olarak Gökırmak'ın kenarına yapan zamanın Belediye Başkanı sel geldiğinde kepçeyi gönderip  çöpleri ırmağa itelemek suretiyle çöp sorununu çözmüş olduğunu sanıyordu. Buradaki vahşi depolama alanını kaldırması için kendisiyle sürekli konuştuk, durumun kabul edilemez olduğunu söyledik. Ama maalesef Başkan  bizim hassasiyetimizi anlamak yerine başka başka mecralara konuyu çekerek, çöp sorununu gündem dışına itmeye kalktı. Sel geldiğinde ırmağa çöp kakmak gibi, sorunuda aynı vahşi yöntemle çözmek istedi. Cadde ortasında bu konuda tartışmak zorunda kaldık. Dönemin sorunu öteleyen başkanı gün ışığı gibi ayan beyan belli bir şekilde haksız olduğu görülen bu konuda gereksiz bir şekilde bağırıp çağırarak haklı çıkmaya çalıştı. Kendisiyle sırf bu nedenden iletişimi kesmek zorunda kaldım.  Belediyenin derin kuyudan çıkardığı içme suyunun üstünde çöp olmaması lazımdı. Yine çöpün yakılması neticesinde açığa çıkan dumanlar ise rüzgarla şehre taşınıyor ve  şehri pis kokutuyordu. Yol kenarından araçlarıyla gelip geçenlere ise çöp manzarası izletmek Durağan'ın hiçte iyi bir tanıtımı olmamış oluyordu. Dönemin başkanı bizim kendisine karşı siyasi komplolar içerisinde olduğumuzu zannetti oysa biz sadece Gökırmak'ı seviyorduk. Gökırmak bizim anılarımızdı. Yeni Başkanın yöremizde tüm herkesi rahatsız eden bu konunun çözümü için hızlı bir şekilde çalışmalara başlamış olması ise mutluluk verici. Dilerim en kısa zamanda Gökırmak Çöpırmak olmaktan kurtulur.

Gökırmak'ın kirlenmesini sadece Belediyenin attığı çöplere bağlamamak gerekir. En çok göze görünen o olsada Tarımda aşırı kullanılan bitki koruma ürünleri, gübreler, kireç,kağıt fabrikalarının sellerde kaşla göz arasında ırmağa attıkları atıklar hepsi bir dert. Topyekün bir temizlik şart. Gökırmak organik bir vadiye dönüştürülebilir ve dünyanın önemli organik ürün üretim alanlarından olabilir. Bölgemizde ekonomik anlamda yeni bir çığır açabilecek bu çalışmayla ekonomimiz güçlenirken can damarımız ırmağımızı da eski günlerine kavuşturmuş olacağız. Küçük ve parçalı arazi yapısı ile konvansiyonel tarım yaparak ilerleme şansı kalmayan Gökırmak vadisi köyleri her geçen gün bir mum gibi erimektedir. Bu gidişe dur deyip ekonomik canlılığı sağlayacak alan ise organik tarımdır.


Hindular için Ganj nehri ne kadar kutsalsa, değerliyse, çocukluğu Gökırmak kenarında geçenler içinde Gökırmak o derece değerlidir. Gökırmak'ın eski günlerde ki gibi temiz ve pırıl pırıl bir Gökırmak olması, pırıl pırıl Gökırmak'ın çevresinin de Organik Gökırmak Vadisi olup bölgemizin can damarı, gurur kaynağı olması gerekiyor. Gökırmak yapılacak ciddi bilimsel çalışmalarla çok kısa sürede kirlerinden arınabilir, billur ırmağa dönüşebilir. Yöremizdeki üniversiteler, STK'lar, kamu, siyasetçiler ve hepsinden önemlisi yöre halkı binlerce yıl önce çevresine bereket akıtan "Amnias nehri ve vadisi" gibi "Organik Gökırmak Vadisini" oluşturmak için zaman kaybetmeden, Gökırmak'ı kaybetmeden hep birlikte çalışmalıyız...