KKTC hakkında hem sade vatandaş hem de bürokrat bazında çok fazla önyargıya sahibiz. Türk Hava Yolları KKTC Genel Müdürlüğü görevim esnasında, Türkiye Cumhuriyeti adına KKTC Teknik Heyet Başkanlığı görevinden sonra T.C Lefkoşa Büyükelçiliği görevine atanan, Sn. Halil İbrahim AKÇA’ya yaptığım bir ziyaretimde, KKTC üzerinde sohbet ederken Sn. AKÇA KKTC’ye atanmadan önceki görüşleri ile atanma sonrasındaki görüşleri arasında ki farkı “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” atasözü ile ifade etmişti.

KKTC’den Türkiye’ye gelip havaalanından her taksiye bindiğimde şoförlerin yolculuk nereden sorusundan sonra sordukları iki klasik soru: orada hangi dil konuşuluyor, para birimi nedir?  Bu soruyu sadece taksi şoförleri sormuyor. Her kesimden tanıdığınız insanlardan bu soruları duymanız mümkün. Bu sorular KKTC hakkında ne denli az bilgiye sahip olduğumuzun göstergesi. Bu nedenle ilk olarak KKTC’nin tarihine bir göz atarak yazı dizimize başladık.

KKTC Akdeniz'de bulunan en büyük üçüncü adadır. Anadolu yarımadasının 65 km güneyindeki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan de facto bağımsız devlettir. Bağımsızlığı Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmamaktadır. Bugün birçok devlet, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar tarafından adanın sadece güneyini kontrol altında tutan Kıbrıs Rum Yönetimi toprakları içerisinde kabul edilmekte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise de facto olarak nitelendirilmektedir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi'ne göre, Türkiye'nin işgali altındadır.

Bağımsızlık ilanından bu yana Türkiye tarafından ekonomik, siyasi ve askerî olarak desteklenmektedir.
Türkiye'de "Yavru vatan", "Yeşilada" ya da "Cennet Ada" diye de bilinen KKTC’nin resmi dili Türkçe olup para birimi Türk Lirası’dır. 2011 sayımına göre Nüfus 286.257’dir. Başkenti Lefkoşa’dır.

Türkiye’de Lefkoşe ve Gazi Magosa olarak bildiğimiz kent isimlerinin doğrusu Lefkoşa ve Gazi Mağusa’dır.
Büyük Britanya İmparatorluğu’nun 1878 yılında Kıbrıs Adası’nı Osmanlı İmparatorluğu’ndan kiralaması sonucunda, Kıbrıs’ta yaşayanlara “İngiliz tabiiyeti” (British subject) verilmiştir. Bu gelişme ile Kıbrıs vatandaşlarına yeni imkânlar doğmuş ve bu nedenle bu ülkeye Kıbrıslı Türkler tarafından ileriki yıllarda yoğun göç yaşanmıştır.

Kıbrıslı soydaşlarımızın zaman zaman İngiliz hayranı olmakla suçlandıklarına şahit oluruz. Bu suçlamayı yapmadan önce Kıbrıs adasının 1878-1960 yılları arasında 82 yıl boyunca İngilizler tarafından yönetildiğini, İngiliz eğitim sistemine göre eğitildiklerini, İngiliz yasalarına göre yönetildiklerini ve bu kültürün etkisi altında kaldıklarını dikkate almak gerekir.
Kıbrıs’ta okuma yazma oranı %97’dir. İngiliz döneminde Kıbrıs’ta en az ilkokul seviyesinde eğitim almış olanlar günlük İngilizce konuşma yeterliliğine sahiptirler.

Osmanlı döneminde Kıbrıs’a göç ettirilen halk o gün konuştuğu Türkçenin Türkiye’deki değişimini o günkü olanaklarla takip ederek kendi Türkçesine adapte edememiştir. Uzun bir süre İngiliz egemenliği altında kalmaları da Türkiye’de konuşulan güncel Türkçeyi takip etmelerini zorlaştırıcı bir sebep olmuştur. Türkiye’de artık kullanımda olmayan birçok eski kelime de Kuzey Kıbrıs’ta kullanılan   Türkçe ‘de halen kullanılmaktadır.

Kimilerimize komik gelen ve alay dahi edilen Kuzey Kıbrıs şivesini ben oldukça sempatik buluyorum. Nasıl ki Türkiye’mizin farklı bölgelerinde farklı şiveler hâkim ise Kuzey Kıbrıs’ta da kendine has bir şive oluşmuş olmasını saygıyla karşılamak gerektiğine inanıyorum.