Kurban: İbrahim Cudi efendinin lugatı cudi’sinde  ‘’Bârigâhı kibriyâya vesile-i takarrub’’Hz. Allah’a ulaşmak için bir vesile sunmaktır. Kurban kelimesi ‘’fu’lan’’ vezninden, Kur’an gibi. Bu bab dan gelen tüm kelimelerin özelliği taşıdığı mana ile ağzına kadar tam dolu olan ve her açıdan taşan demektir.

Mesela ‘’kurban’’ derken ‘’takarrubun tüm manalarıyla ağzına kadar tam dolu olan ve her açıdan takarrub.Yani aklı takarrub,zihni takarrub,kalbi takarrub,fiili takarrub,fikri takarrub,ibadi takarrub,akidevi takarrub.Yani her açıdan takarrub,taşıdığı mana ile tam ağzına kadar dolu olmak vasfını taşır.Mesela Kur’an bu kalıptan.Nedir?Okumanın tüm  anlamlarıyla (katmanlarıyla) ağzına kadar dolu olmak.Okuma değince aklınıza ne geliyor ise hepsi içinde.Her şey kitap siz talebesiniz.Bir de bu ‘’fu’lan’’ biten değil sürekliliği olan bir şey için kullanılır.Zaten kalıbın ses yapısı da sürdüğünü gösterir.Yani ‘’kurban’’ bir ses sizden çıkar ve devam eder.Sadece yapınca biten bir şey değil,yapınca etkileri (hatta sonsuza kadar) devam eden bir şey.İşte kurban’ın taşıdığı mana budur.

Kurban, insanlıkla yaşıt bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim bize bunu söylüyor. Tıpki oruç gibi, hac gibi.İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne). Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. (1) Kurban’da diğer ibadetler gibi insanlıkla yaşıt. Kur’an’da ‘’kurban’’ hedy olarak hac bağlamında gelir. Sadece Kevser süresinde hac’dan bağımsız bir atıf yapılır. Kevser süresinde ki atıf doğrudan kurban kesmeğe değil, zaten kesilmekte olan ve çığırından çıkmış olan kurbanı şirkten arındırıp Allah için kesmeğe   Fesalli lirabbike venhar O halde (yalnız) Rabbine ibadet et ve (yalnız O'nun adına) kurban kes.(2)  li rabbike de ki lam şirkten arındırıp tevhide döndürme lamı’dır. Kur'an'da kurban kelimesi sadece bir yerde geçmektedir. Vetlü aleyhim nebeebney ademe bil hakkı iz karraba kurbanen fe tükubbile min ehadihima ve lem yütekabbel minel ahar.Ey Muhammed!Onlara Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku.Hani ikisi de (Habil de Kabil de) birer kurban sunmuşlardı da,birinden kabul edilmiş,ötekinden kabul edilmemişti.  kale leaktulennek. Kurbanı kabul edilmeyen (Kabil) Andolsun seni (Habil) öldüreceğim’’demişti. (3)  Kabilin problemi sahip olduğunun en kötüsünü Allah’a sunmasıydı. İşte kurban’ın sırrı burada ortaya çıkıyor. Kurban, aslında Allah yakın olmanın sizin nazarınızda değeri ve bedeli nedir? Allah’a yakın olmak için Allah ile ilişkinize ne mana ve değer yüklüyorsunuz? Katil olan Kabilin problemi işte buydu. Belki Kabili katil yapanda bu idi. Hatta şunu da söyleyebiliriz. Allah’a yakın olmak için ödenmesi gereken bedeli ödemeyenler, bir tür katil durumundalar. Yani insanlıklarına yabancılaşırlar. Ondan emin olamazsınız. Onun zararından değil başkaları, öz kardeşi bile emin olamaz mesajıdır bu olay.

İnsanın Rabbisine biçtiği değeri kurbana verdiği değer ve mana ile ölçmelidir. O değeri ödediğiniz paradan almıyor. Mesele o değil. Demek ki burada asıl olan içindeki niyet çok önemli insanın. Yani, dünyadakinin en iyisini değil sahip olduğunuzun en iyisini, imkânlarınızın içindeki en iyiyi vermek. Bazısı var çoğundan azını, bazısı da var azından çoğunu verir. Aslında bu mesele sizin sınavınız. Yani rabbimizin ihtiyacı yok ki sizin verdiğinizin miktarıyla ilgilensin. Rabbimizin baktığı yer sizsiniz. Hattı zatında kurban ile yaklaşan kişi rabbine yaklaşmakla kendine yaklaşmış oluyor. Çünkü şah damarımızdan daha yakın olana yaklaşmak şah damarımıza yaklaşmakla mümkün. Şah damarımıza uzaklaşmak kendimizden uzaklaşmayı intac eder. Bu yakınlık manevi bir yakınlıktır. Aslında kişinin özüne dönmesi, kendine gelmesi ve bulmasıdır. Kurban bir tür Rabbisine ve kendisine yabancılaşmayı rettir.

Kurban ibadeti insanlıkla yaşıt demiştim. Hakikaten insanlık tarihinde kurbansız bir toplum yoktur. Animist, putperest, totemist, paganist olsun hepsinde, eski Yunan’dan eski Mısır’a, eski Hint’tan eski İran’a kadar hepsinde kurban vardır. İşte bu üzerinde düşünülmeğe değerdir. Şunu söyleyebiliriz. İnanma ihtiyacı başladığı andan itibaren kurban verme, kurban sunma bir tür insanın manevi tatmin vasıtasının bir numarası. Tarihteki insanlık destanı bunu gösteriyor. Yani Âdem (a.s)’ın oğullarının derinliğinde kurban var. Aslında herkes kurban kesiyor. Burada insanlığı kurban açısından ikiye ayırmak gerekiyor.1-Kabil’in arkasına takılıp gidenler.2-Habilin arkasına takılıp gidenler. Şu darı dünyada kurban olmayan, kurban sunmayan kimse yok ki? Mesela: İnsan Allah’a kurban olmazsa, nefsine (egosuna) , dünyaya, mala ve geçici şeylere şehvetine (içgüdülerine)  kurban oluyor. Yani hangi kapıya kurban olduğunuz ya da kurban sunduğunuz alakalı. Kimin kapısına kurbansanız o kapının değerini alırsınız. Elmalılı Hamdi merhum kurban hakkında şu tanımı yapıyor.’’Kendisine yaklaşılacak zatı bilip tanıdıktan sonra, kişinin sevap kazanmasına vesile olan fiil. Kime yapıldığını bilerek, yani yaklaşmak istediği zatı tanıyarak yapılır’’.
Kurban Allah’a fiyat biçtirmektir. Fiyatını Allah biçene kim satın alabilir ki? Kim onun bedelini verebilir ki? Allah’ın hazinesinde olan kimin hazinesinde var ki? Cenneti size kim vad edebilir kim verebilir ki sizi satın alsın? Kurban ne sunduğunuzla alakalı değil hangi kapıya sunduğunzla alakalıdır.Ley yenâlallâhe luhûmuhâ ve lâ dimâuhâ ve lâkiy yenâluhut tagvâ minkum, Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat O'na sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır.(4)

İbrahim (a.s)'ın  Kurbanla İmtihanı 
Allah-u Teâlâ tarihte peygamberlerini farklı şekilde sınamıştır. Hz. İbrahim (a.s)’ı da kurban ile sınamıştır. Allah İbrahim (a.s)’a Kur’an’da vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ. Allah ki İbrahimi halil (dost) edindi.(5) Bunun sebebi kurban’dır. Her ibadet insana sıfat kazandırabilir. Kurban ‘’halil’’ sıfatını kazandırıyor. Belki bu manada Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde inne salâteküm kurbânun ‘’Namazınız kurban’dır’’ hatta namaz kurban eder. Namaz kılanı kurban edince biz namazı kılmayız namaz bizi kılar. "Essalâtu Mîrâcul mü'minîn". Namaz, mü'minlerin mîrâcıdır"İşte o zaman namaz kurbandır. “Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise secdede duayı çok yapın.” (6)Kurbiyyetin son noktası miraçtır. İşte Efendimizin okuyuşundaki muhteşemliğe bir bakarmısınız?

Hz. İbrahim Saffât süresindeki ayetlerde buyrulduğu üzere evladını kurban etmeyi rüyasında görür. O zamanda bir evladı var. Bu evladın kim olduğu bize ne Kur’an’da ne de hadislerde bildirilmiyor. Biz sadece üç yerde  mines sâbirîn sabredenlerden bulacaksın" (7) geçtiği için bu evladın Hz. İsmail (a.s) olduğunu anlıyoruz. Bu ikisi de İbrahim (a.s)’a aslında müjdedir. Hz. İsmail Hz. Hacer’den, Hz. İshak ise Hz. Sâre’den olmadır.
İbrahim (a.s) oğlunu kurban etmesi gerektiği rüyayı görüyor. Bu ,ömür boyu beklediği ve ömrünün sonunda sahip olduğu bir evlat. Hz. Sâre annemiz, Hz. Hacer İsmail’i dünyaya getirince hanımlık gayreti olsa gerek göz önünde olmasını istemeyor. Hz İbrahim’de onu aldı Mekke’ye getirdi. Orada Allah-ü Teala Hz. İbrahim’i can paresiyle sınadı. Burada Hz. İbrahim’inkimi  fedakârlık, yoksa Hz. İsmail’inkimi fedakârlık diye sorulabilir. Burada asıl fedakârlık Hz Hacer’in (hicretin gelini)’nin fedakârlığı olsa gerektir. Hiç bir baba oğlunu kurban eder mi? İçindeki şeytan kim emretmiş diye sorduruyor. İbrahim (a.s)’da Allah diyor. Emreden emretmiş seni ne ilgilendirir ey şeytan. O zaman bana sana ne oluyor der gibi Hz. Hacer. Aslında Hz. İbrahim can sınavından ateşte geçmişti. Sınav bitmiyor. Şimdi ise can parçası sınavından geçiyordu.

Gad saddakter rué'yâ, innâ kezâlike neczil muhsinîn.
"Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız." (8) Bu iki şekilde anlaşılabilir.1-Sen rüyanı gerçekleştirdin.2-Sen rüyayı tasdik ettin.Oysa ki rüya tasdik edilmez rüya tabir edilir.Çünkü rüyalar alemi misale aittir.Alemi misalde görülenler aynıyla tasdik edilmez.Tabir veya tevil edilirler.Tıp ki Hz. Yusuf’un tabir ettiği gibi.Yedi besili inek yedi zayıf ineği yiyor.Besili inek bolluk yılı,zayıf inek kıtlık yılı diyebilecek bir tabir.Belki torun olan Hz. Yusuf  dede olan Hz. İbrahim’in tabir edemediği rüyayı tabir ediyor.İşte bu iki boyut aynı anda mevcuttur diyebiliriz.Siz anlamın katmanlarında ilerledikçe,anlam denizinin dibine daldıkça,yepyeni yerler keşfedersiniz.Mesela. El hamdu lillâhi rabbil âlemîn.Hamd Alemlerin Rabbi olan Allahadır.(9)Lafızdaki mana budur.Siz lafzın arkasına,lafzın maksadına,aksal gayesine ulaştığınızda orada yani denizin dibinde şunu görürsünüz.  ‘’Allah’ı Allah’tan başka kimse layıkıyla öğemez’’.Allah’a ancak layıkıyla Allah hamdeder.Bu öbürüne mani değildir.Mesele budur.

Hz. İbrahim ve Hz. İsmail ikiside teslim olmuş. Hz. İsmail (a.s) 14 veya 16 yaşlarında iken babasına gâle yâ ebetif'al mâ tué'mer, setecidunî in şâallâhu mines sâbirîn. O da, "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın"(10) dedi. Hz. İbrahim teslim olmuş, bıçak ta teslim olmuştu. Herkes vazifesini yapıyor. Hz. İbrahim’in elimi güçlü değildi? Hz. İsmail’in boynumu demirdendi? Bıçakta hamurdan mıydı? Hangisi? Hepsi teslimiyet içerisinde üzerine düşeni yerine getirdi. Mesele bu. Burada asıl verilmek istenen ders ölümün asala devredilemeyeceği gerçeğidir. Koç kurban oldu fakat İsmail ölümsüz olmadı. Herkes kendi yerine ölür. Aslında koç kendi yerine kurban oldu İsmail adına değil. Allah ne ki istedi almak için istemedi, vermek için istedi.
Bu hadise bize aşkı yani muhabbeti (halil olma)’yı gösterir. Fuzuli derki;

Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına 
Meyl-i cânân etmesin her kim ki kıymaz cânına 
Cânını cânâna vermektir kemâli âşıkın 
Terki can derler bu derdin muteber dermanına

İşte Hz. İbrahim (a.s)’ında bize vermek istediği derste budur. Eğer Allah’ı gerçekten seviyorsanız Allah’tan hiçbir şeyi sakınmazsınız, esirgemezsiniz. Çünkü Allah almak için istemez, vermek için ister. Hz. İsmail’i istedi.Onu almadı.Üzerine promosyon olarak da Hz. İshakı koydu.İbrahim (a.s)’da . Gad saddakter rué'yâ, "Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin.Eğer rüyayı tastik değil de tabir etseydin ta koçu baştan kesmen lazımdı.Hiç bunlara gerek yoktu aslında.Madem tasdik ettin tasdikiyetinde ciddiyetini de ispat et,samimiyetini göster.Bununla da Allah Selâmun alâ ibrâhîm. İbrahim'e selâm olsun. 
İşte bunu yapmak yiğitlikti. Tabir edebilirdin. Tabir etsen doğruda yapmış olurdun. Ya İbrahim! Sana yakışanı yaptın. Tıp ki Nemrut’un ateşine düşerken Cebrail (a.s)’ın yardım talebini geri çevirdiğin gibi tavrınla rüyayı tabir etmek yerine tasdik ettin. Yani teslimiyetin dibini buldun. Tek başına bir ümmet oldun. İşte bize Hz. İbrahim’in üzerinden nasıl Müslüman olunurun cevabı veriliyor.

Kurban, Hz İbrahim’i ve Hz. İsmail’i çağa taşımaktır. Onun ordusuna giriyor, arkasından yürüyorum demektir.4500 yıl evvel gök kubbeye salınmış çığlığın peşinden gidiyorum demektir. Bende artık bu ilahi koroda ses veriyorum demektir. Kurban olmakla bende Halil olmak istiyor Allah’a dostluğumu ilan ediyorum demektir. İşte bu dostluk insanın tüm hücrelerini ayağa kaldırır ve yeniden iman ettirir. Teslimiyetin ne büyük özgürlük olduğunu, özgürlüğünde en büyük teslimiyet olduğunu bize gösterir. Yoksa kurban, hayvan kesmek değildir. Kasaplık değildir. Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban etmesi sembolik olmamalı, sembol olmalıdır. Sembol şiar demektir. Tıp ki ezan gibi. Sembolik bir davet değil sembolün ta kendisidir. Eğer siz ezanı namaza çağrıya indirgerseniz şehre bir zil takarsınız, zile basarsınız. Millet o zili duyunca namaza gelir. Ama bu zil ezan olmaz. Ezan'ın içinde dinin tüm asli unsurları vardır. Ezan'a düşman olanlar işte bunun için düşman oluyorlar. (Devam edecek)

1-Ali Imran Süresi  3/96
2-Kevser Süresi  108/2
3-Maide Süresi 5/27
4-Hac Süresi  22/37
5-Nisa Süresi 4/125
6-Müslim, Salât 215, (482); Ebû
7-Saffat süresi 37/102
8-Saffat Süresi 37/105
9-Fatiha Süresi 1/1
10-Saffat Süresi 37/102