“6. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali” kapsamında, gerçekleştirilen “Suça karşı sanat adalet getirir mi?” adlı söyleşiye katılan ünlü oyuncu Turgay Tanülkü, 44 yıl önce kaldığı Sinop cezaevinde geçirdiği günleri anlattı. 

“6. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali” kapsamında, “Suça karşı sanat adalet getirir mi?” söyleşisi gerçekleştirildi. Feriye Sineması’nda Prof. Dr. Bengi Semerci’nin moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, Prof. Dr. Yasemin Işıktaç, oyuncu Haluk Piyes ve Turgay Tanülkü konuşmacı olarak yer aldı.

Söyleşide konuşan Oyuncu Turgay Tanülkü tiyatro ile cezaevinde tutuklu olduğu yıllarda, 18 yaşında tanıştığını belirtti. Tanülkü “1971-1972 yıllarında Ulucanlar’da kaldım, sonra da Sinop’a sürüldük. 26 kişilik bir dosyadan birisiyim. 6 tane idam vardı bizde. 20 kişinin de ve benim de çocuğum olmadı. Cezaevinde yatarken küçük çocuklar annelerini, babalarını ziyarete geliyordu. O çocukların elleri parmaklıklarda acıdığı halde ailelerinden ayrıldıkları için ağlıyorlardı, isyan ediyorlardı. Dedim ki ‘eğer bir gün çıkarsam mutlaka bu çocuklarla ilgileneceğim.’ Bunun için de sanatı, tiyatroyu kullandım.” ifadelerini kullandı.

CEZAEVİNDEN 23 ÇOCUĞU EVLAT EDİNDİM
Cezaevinden 23 çocuğu evlat edindiğini dile getiren Tanülkü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ortak sosyal sorumluluk projesi olan “Son Kuşlar” oyununda rol aldığını sözlerine ekledi.

Söyleşide daha sonra söz alan oyuncu Haluk Piyes, film çekmenin meşakkatli ve maddi anlamda külfetli bir iş olduğunu söyledi.
Bazı yönetmen ve yapımcıların, hatır ve rica ile ilk filmlerini ortaya çıkardıklarını belirten Piyes, şöyle devam etti: “Yapımcı ve yönetmenler, ikinci filmi çekmekte zorlanıyor çünkü bütçeler yükseliyor. Üçüncü filmde çok daha zorlanıyorsunuz ve devlet desteği yoksa ki yurt dışındaki gibi her 3 ayda bir devlet desteği çıkmıyor. Rakamlar da destek anlamında oraya benzer bir rakam değil. Bunun sonucunda bir kaçış oluyor. Direnmek zor bir şey. Yönetmenin ve yapımcıların belli ki birçok zorlukları var. Sonra diyorlar ki ‘Ben daha popüler bir şeyler yapmalıyım.’ Böyle olunca da daha bel altı küfürlerle vesaire insanların paralarını çalmaya çalışıyoruz. O yüzden iyi filmlerimiz azalıyor.”

Piyes, sinemada adaleti anlatırken dik durmak gerektiğini dile getirerek, “Adaleti anlatırken birilerinin ayaklarına basacaksınız. Şu anki iktidar olsun, muhalefet olsun birilerinin ayaklarına basacaksınız. Çünkü birilerini suçluyorsunuz. Hatta çözüm üretmeye çoğu hiç gelmez. Çünkü fikrini söylediğinde yargılanacak belki. Ondan da çok korkuyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin Işıktaç ise sinema sektöründe şiddet ve erotik içerikli filmlerin para kazandırdığını söyleyerek, “Bu iki tanesinin Amerikan filmleri gibi belirli bir kriteri var. ‘Şimdi yedi tane araba çarpışacak, orada bomba patlayacak, sahne hızları bu şekilde değişecek’ diye bir şablonla birlikte ve giderek belki tüm filmler için bir Amerikanlaşma söz konusu oluyor. Festival filmleri ve sanatsal filmler için sabretmek gerekiyor. Nuri Bilge Ceylan, hakikaten her karesi fotoğraf gibi muhteşem şeyler üretiyor ama izlerken sabretmezseniz sonunu getiremezsiniz, ağır işliyor. Avrupa sineması merkezine doğru olduğu için, alıştığımız film pratikleri hızını karşılamayınca içimiz birazcık daralıyor. Gerçek sanatın ne olduğunu bu yüzden tekrar sorgulamak lazım” diye konuştu.
 “6. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali”, 6 Ekim’de sona erecek.
Editör: Vitrin Haber