ART-LAB Sanat Laboratuvarı kurucu yönetmeni Boyabatlı Gökçe Açıkgöz geçtiğimiz Mayıs ayında düşlediği “Peacock-Tavuskuşu” film projesini geliştirmek ve hayata geçirmek düşüncesiyle Polonya’ya gitti.

Polonya’da sinema, tiyatro ve sanat alanlarında workshoplar yapan yönetmen, sanatsal manifestosu olma niteliği taşıyan Peacock-Tavuskuşu filmini de orada çekti.

YENİ TARZ, TEK PLAN
ART-LAB mottoları arasında bulunan, sinema, tiyatro ve felsefe denkleminde, 'oyunculuk ve yönetmenlik' kuramları üzerine yaptığı deneysel çalışmaların sonucunda, senaryosunu biçimlendirdiği “Peacock-Tavuskuşu” filmini, kadrosunda 20’dan fazla farklı etnik kökene ve birbirinden farklı yeteneklere sahip sanatçılarla, Yeni Türkiye Sinemasının alışık olmadığı bir sinema diliyle, tek plan olarak çekti.


Gökçe Açıkgöz, Avrupa’da kaldığı süre zarfında özellikle, Berlin, Viyana ve Lublin üçgeninde filmografisinde bulunan "Arada, Orada, Burada ve Arayış" gibi filmlerin gösterildiği festivallere katıldı.

Sanat çevreleriyle birlikte projelendirdiği ve yazdığı şiirlerden senaryolaştırdığı, Yumurta/The Egg adlı kısa filmini Polonya'da, Umut Kırıntıları/Hope Crumbs filmini Berlin'de hayata geçirdi. Avrupa yolculuğu boyunca, filmler, çeşitli festival ve etkinliklerde gösterilerek, sanat çevrelerinin ilgisini topladı. Yönetmen, Peacock-Tavuskuşu filmini Polonya'da gerçekleştirmesi için, Lublin'deki Kültür merkezinin de desteklediği bir sanat organizasyonundan davet aldı.

SİNOP VE BOYABAT'TA SİNEMA FİLMİ ÇEKMEYİ PLANLIYOR
Peacock filmi, çekim öncesinde katıldığı Crowdfunding kampanyalarından gelen desteğe rağmen prodüksiyon maliyetinin yüksek olması sebebiyle filmin yapımcılığını, Boyabat'ın saygın esnaflarından olan, yönetmenin babası Mustafa Açıkgöz üstlendi. Şu sıralar çektiği filmin post prodüksiyonunu yapan yönetmen, önümüzdeki yıl Sinop ve Boyabat'ta çekmeyi planladığı sinema filminin ön çalışmasını yapıyor.

TAVUS KUŞU FİLMİ; İNSANI KENDİ BENLİĞİNE YAKLAŞMAYA DAVET EDİYOR
Film hakkında bilgi veren Sinoplu Yönetmen Gökçe Açıkgöz, filmin, günümüz dünyasında, kendine yabancılaşan insanın, anlam arayışına odaklandığını belirterek, filmle, insanları doğaya yönelmeye ve kendi benliğine yaklaşmaya davet ettiğini söyledi. Filmde yirmiden fazla karakterin, farklı kültürlerden ve tarihten izler taşıyarak, oyununu sergilediğini kaydeden Açıkgöz, "Bu çeşitlilik izleyicinin karakterle ve hikayeyle empati kurmasını kolaylaştırıyor. Hikaye toplamda 6 sahneden oluşuyor. Bu 6 sahnenin her biri farklı olaylara sahip. Filmi hareketli kamera ile tek planda çekmeye karar verdim, çünkü gerçek andan uzaklaşmak istemedim. Yıllardır üzerinde çalıştığım teorik ve kurgusal detayların bu filmde birleştiğini düşünüyorum" dedi.  

KÖTÜLÜGE KARŞI EN BÜYÜK UYANIŞI SANAT GERÇEKLEŞTİRECEK
Dans, müzik, ritüel ve performansın bir arada görüneceği film ile sinema sanatının görsel gücünden yararlanarak, gerçek ve dokunan bir hikaye ortaya çıkmasını hedeflediğini kaydeden Sinoplu sanatçı, "Aynı zamanda inandığım şey şudur; Dünyayı çirkinleştiren, türlü oyunlarla insanların ölmesine sebep olan birçok kötülüğe karşı, insanlık adına en büyük uyanışı gerçekleştirecek olan şey yine 'SANAT' olacaktır. Gelecekte de sanatımı bu düşünce çerçevesinde olgunlaştırmayı düşünüyor ve arzuluyorum" diye konuştu.

Bu arada filmin kostüm tasarımını ise Tasarımcı Viktoriya Zyubyairova yaptı.


Editör: Vitrin Haber