Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Hayrat Vakfı arasında imzalanan işbirliği protokolü çerçevesinde tüm Türkiye’de Osmanlı Türkçesi kursları başlıyor.

Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Hayrat Vakfı işbirliği ile Milli kültürün en önemli kaynaklarını teşkil eden kütüphaneler, arşivler ile diğer şahıs ve kurumlarda mevcut olan Osmanlıca basma ve yazma eserleri okuyup anlayacak, bu eserlerdeki bilgi ve belgelerden azami derecede faydalanacak ve bunları kültür hayatına kazandıracak Osmanlı Türkçesi kurslarını, Osmanlı Türkçesi’ni öğretecek elemanların yetiştirilmesi için kurslar düzenlemek amacıyla tüm Türkiye’de gençlik merkezleri tarafından Osmanlıca kursları verilecek. Tamamen ücretsiz olan kurslarla vatandaşların geçmişiyle, milli ve manevi değerleriyle irtibat kurabilecek bir donanıma sahip olmasının hedeflendiğini belirten yetkililer, aslında gayet kolay olan Osmanlıca öğrenimi daha da kolaylaştırmak istiyoruz. Bununla birlikte kurslardaki eğitim disiplinini sağlamak adına kursiyerlerimizin devamlılığını temin etmeye gayret edeceğiz” dediler. 

Kurslara 8-29 Yaş arası gençlerin müracaat edebileceklerini ifade eden yetkililer Eğitim dönemi 2 grup halinde olacağını söylediler. İlk dönemi 8-18 yaş, ikinci dönemi ise 19-29 yaş grubuna eğitimlerin verileceği kurslar 07 Temmuz 2014 Pazartesi günü başlıyor.
Osmanlıca Eğitimi Hafta içi her gün 13:00- 15:00 saatleri arası 25 Temmuz 2014 tarihine kadar devam edecek.
Kurslara kayır olmak isteyenleri, Sinop Gençlik Merkezinin Ada Mah. Yusufoğlu Aralığı Sokak No.7/1 müracaat ederek istenilen bilgileri doldurmaları yeterli olacak.
Kurslar hakkında detaylı bilgi almak isteyenler,  Sinop Gençlik Merkezinin (0368) 261 05 67 nolu telefonunu arayabilecek. 

Niçin Osmanlı Türkçesi?

Milli kültürümüzün temelini teşkil eden eserlerimizin hemen hemen tamamı Osmanlıcadır. Halbuki yeni neslimiz kim bilir hangi dedesinden kalmış bir kitap veya eski bir tapu senedinin, bir paranın, bir çeşme kitabesi, tarihi bir çarşı girişi, ya da belki her gün altından geçtiği üniversite giriş kapısında yazılı olan Osmanlıca metnin gerek muhteva gerekse estetik zevkini yudumlamaktan mahrumdur.
Kendi memleketimizde ecdadımızın her zaman şeref duyduğumuz bin yıllık şanlı bir tarih koridorundan bizlere armağan ettikleri sayısız güzide eserler bugün fikri ve estetik boyutta çoğumuza maalesef bir turiste olduğu kadar uzak, anlamsız ve yabancıdır.

Buna rağmen ne gariptir ki tamamen bize ait olan ve günümüzde artık Osmanlıca olarak tabir edilen Tarihi Türkiye Türkçesi’ni biz yazı dili olmaktan öte ayrı bir lisan zannedenlerimizin sayısı maalesef hiç de az değildir.

Ve yedi asır cihana hükmetmiş bir milletin çocukları artık önüne konulan çevirilerin dışında atalarının bugüne kadar ki kültür birikiminden istifade edememektedirler. Bu çevirilerin bir çoğunun eksik ya da hatalı olduğu ise ayrı bir vakadır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde yüzlerce kişilik kadroyla yıllardan beri üstelik sadece belgelerin tasnifine yönelik daha çok yıllara muhtaç çalışmaların da gösterdiği gibi her biri başlı başına birer değer olan bu güzide eserlerin, tarihi metin ve evrakların teker teker şimdiki yazıya çevrilmesine ne yeterli sayıda teknik elemanımız vardır ne de zaman buna müsaittir.

Üzüntüyle belirtelim ki batılı araştırmacıların hem konuşma dili cihetiyle Türkçeyi hem de bir yazı dili olan Osmanlı Türkçesini öğrenerek yaptıkları derli toplu araştırmalardan bugün Osmanlının torunlarından ancak İngilizce bilenler istifade edebilirken bilimsel çevirileri yapılan bu yabancı kaynaklar da ne gariptir ki bir sokak ötede ki kendi milli kütüphanelerimizi referans göstermektedir.
Osmanlıcayı öğrenmek öz yurdunda kendi kültürüne yabancı kalmış bir neslin vicdan muhasebesinde ecdadına ve tarihine karşı vadesi çoktan dolmuş bir fikir borcudur.

Editör: Vitrin Haber