Yavaşlayan araca arkadan çarptı Yavaşlayan araca arkadan çarptı

Sinop, bundan tam 171 yıl önce 30 Kasım günü Rus donanmasının baskınıyla adeta cehenneme döndü. Kent tamamen yakılıp yıkılırken, Sinop Limanında yaklaşık 2 bin 800 askerimiz şehit düştü. Denizde ki yaralı askerlere akıl almaz işkenceler yapıldı. Üzerlerine kızgın yağlar döküldü, kancalar ve balyozlarla parçalandı.

Sinop'un yakılıp yıkıldığı, binlerce askerimizin şehit edildiği o kara günü ne yazık ki çabuk unuttuk. Kaç tane Sinoplu bu kara günü biliyor? O günlerden geriye kalan acı bir hatıra olan Tersane mevkiindeki Şehitler Çeşmesinin, ya da şehitlerimizin daha sonra toplanan kemiklerinin muhafaza edildiği Deniz Şehitleri anıtının önünden geçerken o günü kaçımız hatırlıyor? Sinop Limanında 2 bin 800 askerin şehit edilmesiyle sonuçlanan 1853 Rus Baskını'nın 171. yılında aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. 

SİNOP BASKINI DÜNYA HARP TARİHİNİ DEĞİŞTİRDİ
Sinop Baskını ile birlikte dünya harp tarihinde yeni bir dönem başladı. Kalleş baskın, yelkenli ahşap gemilerinin son kez, gülle yerine patlayıcı silahların kullanıldığı ilk deniz savaşı olarak harp tarihine geçti. 

SENİN İÇİN ÖLDÜLER AVRUPA
Baskın sonrası çok sayıda şehit vermemiz ardından Sultan Abdülmecid bir madalya bastırdı. Hollandalı L. J. Hart'a sipariş edilen ve Hollanda'da bastırılan bronz madalyanın bir yüzünde "Abdul - Medjid Khan - Empereur des Ottomans" (Osmanlıların İmparatoru Abdül Mecid Han), diğer yüzünde ise Fransızca "Europe, Ils Sont Morts Pour Toi" (Senin için öldüler Avrupa!) ve gene Fransızca "Sinope 1853" yazıyordu.

RİYALE HÜSEYİN PAŞA ŞEHİT DÜŞTÜ
30 Kasım 1853 yılında Sinop limanı, Rus baskınına uğramıştı. Patrona Osman Paşa ve Riyale Bozcaadalı Hüseyin Paşa Komutasında bulunan yedi firkateyn, üç korvet ve iki buharlı savaş gemisi altı nakliye biri İngiliz gemisi olmak üzere yakıldı. 2 bin 800 denizcimiz şehit düştü. Şehitlerimiz arasında Riyale Hüseyin Paşa'da bulunmaktaydı. Osman Paşa, bir binbaşı, bir üsteğmen ile yüz yirmi beş er Ruslara esir düştü. Sinop tamamen yakılıp yıkıldı. Türk gemileri firkateyn ve korvetlerden oluşan küçük tonajlı gemilerdi. 
Rus gemileri kalyon ve kabak sınıfı üç güverteli dönemin en büyük gemileriydi. Osmanlı donanmasının top namlusu sayısı Rus gemilerinin bir bordasında yer alanın namluların üçte biri kadardı. Namlu çapları da yarı yarıyaydı. Osmanlı gemilerinde çelik top namluları ile içleri dolu som çelik toplar (gülle) atılırken, Bronz top namluları ile taş toplar atılıyordu. 

CEHENNEM GİBİ BİR GÜN
Araştırmacı Yaşar Tarakçı o anları şöyle anlatıyor; "Rusların ateş açmasıyla ortalık tam bir cehenneme dönmüştü. İlk kez Osmanlı denizcilerinin karşılaştığı bu içleri barut dolu gülleler hem de yangın çıkartıyordu. 1 saat içinde gemilerin tamamında yangın çıkmış, denizcilerin çoğu şehit olmuş, cephanelikten barut ve gülle getirecek denizci bile kalmamış. 
Bir kısmı ateş kesmiş yangınla baş etmeye çalışırken bazı Türk gemilerinden ara sıra cılız bir top atışı ile karşılık verilmeye çalışıldığı görülmüştü. Birçok gemi halatları isabet alarak yada yangın sebebiyle kesildiğinden karaya sürüklenmiş. Avnillah  2. Karaya sürüklenmiş Navak-i Bahri, iki buçuk saat düşmanın şiddetli top atışına dayanmıştı. Her isabet eden gülle; İmamoğlu Ali Bey’in denizci evlatlarından birkaçını şehit ediyordu. 

Diğer gemilerin çoğu karaya vurmuş, batmış ve kala kala üç gemi kalmışlardı. Evlatlarının daha fazla kaybına dayanamadı. Gemiyi terk etmelerini istedi. Bunu sağladıktan sonra da geminin cephaneliğine yanan bir meşale fırlattı. Adamların bütün ısrarlarına rağmen de gemisini terk etmedi. Onlara, 'Sizler vazifenizi sonuna kadar yaptınız, gitmekte serbestsiniz. Ama benim vazifem henüz bitmiş değildir. Bir gemi kumandanı şartlar ne olursa olsun gemisini terk etmez. Ancak gemisi ile mukadderat birliği yaptığı takdirde vazifesini bitirmiş olur' demişti.  

DENİZCİLER KALLEŞÇE ŞEHİT EDİLDİ
Artık savaş meydanında iki Türk gemisi kalmıştı. Düşman yarım saat süreyle bu gemilere gülle yağdırmış. Üstelik ihtiyat olarak Boztepe açıklarında bekleyen iki fırkateyn ve limana girmeden önce suya indirdikleri asker dolu filikalar da savaşa katılmış böylece top namlu sayısı 354’e yükselmiştir. 
Filikalardaki Rus denizciler kanca ve balyozlarla parçalıyor ya da üzerlerine yanıcı maddeler döküp yakıyorlardı.  Gözlemciler Sinop baskınında denk olmayan kuvvetlerin karşı karşıya gelmesini büyük haksızlık olarak gördüler. Görgü tanıkları denize dökülen bahriyelilere Rusların merhamet etmediğini söylüyorlardı. 
Uzaktakilere tüfekle topla ateş edip vuruyorlardı. Demir halatı kesilmiş, başı boş halde Korucuk Tabyaları ile  Kayseri Tabyası arasında bir mevkiye sürüklenen Avnillah 2. Fırkateyn’i ile mevkisini koruyan Nesim-i Zafer fırkateynlerine aborda olarak rampa eden Rus Kalyonları iki geminin toplam personeli olan 950 kişiden geriye vücutlarının mühtelif yerlerinden yaralı olan Patrona Osman Paşa, Avnillah 2’nin kaptanı Yarbay Ali Mahir Bey, Nesim-i Zafer’in Kaptanı Binbaşı Yalovalı Hasan Bey, Üsteğmen Halil Bey ve 125 Türk denizcisi kalmıştır. Bu kahraman denizcileri esir alan Ruslar Avnillah 2’ye bağladıkları halatları kestiklerinde Avnillah 2 sulara gömüldü. Nesim-i Zafer Fırkateyn’ini zaferlerini anısına Sivastopal’a götürmek amacıyla alıkoyarlar. Toplarını şehre çeviren Ruslar Sinop’ da yakıp yıkarlar. Rus kalyonları ağır hasara uğramış Nahimov’un kalyonu 84 isabet almış, armaları budandığı için hareket yetenekleri kaybolmuş ve su almaya başlamışlardı. Filikaların yedeğinde Demirci köy mevkine göre çekildiler. 

Gemiler birbirine o kadar çok yaklaşmışlardı ki atılan hiçbir gülle boşa gitmiyordu. Aslında Rus gemilerindeki toplar daha uzun menzilli, daha modern ve mühimmatları yüksek tahrip gücüne sahipti. Gemilerin bu kadar yakına girip tereddüt geçirmeleri aborda olmaktan son anda vazgeçtiklerini açık bir kanıtı niteliğindedir. Rus gemilerinde bulunan denizci sayısı, Türk gemilerinin üç katıydı. Ruslar limana girip manevra yaptıkları sırada Arap Yahya Bey’i Taif’in demir halatlarının kesilmesi emrini vermiş ve Osmanlı gemilerinin arkasından ve Korucuk Tabyalarının önünden geçerek Gerze istikametinde geniş bir kavis çizerek liman dışına çıkmıştır. 

Fazlullah fırkateyni kaptan-ı Kavaklı Ahmet Bey de gemisini terk etmişti. Aynı anda Sinop ayanı Hüseyin Bey de daha önce toparladığı eşyaları ve mahiyeti ile Sinop surlarının dışına kaçmıştı. 

Rusların kullandığı cephane dünyada ikinci kez Sinop baskınında kullanılmıştı. Gemilerle birlikte Sinop kalesi ve sivil yerleşim merkezleri de ateş altına alındı. Sinop tamamen tahrip edildi ve yakıldı. Yanan ev ve dükkan sayısının iki bin beş yüz kadar olduğu yazılmıştır. 

Evleri ve dükkanları yananlara yardımlar yapıldı, vergi affı getirildi. Şehit ailelerine maaş bağlandı. Yanan bir kilisenin yeniden inşası için 15000krş. ‘’atiyye-i seniyye’’ verilmiştir. Sinop baskını, Kırım savaşını başlatmış Osmanlı’nın Duhül-i Umumiye borçları altına girmesine ve İngilizlerin Mısıra çıkmalarına izin vererek onlara Hindistan yolunu açmış ve Hindistan da hüküm süren Babür Türk imparatorluğunun yok edilmesine de sebep olmuştur.  

1856 da yapılan Paris antlaşması sonucu Karadeniz’de ki Tersanelerin karşılıklı olarak kaldırılması sonucu Sinop hızla küçülmüş bir daha da eski durumuna kavuşamamıştır Muharebe Avrupa kamuoyuna bir Rus hunharlığı şeklinde yansıdı ve İngiltere ile Fransa'yı Osmanlı İmparatorluğu yanında Kırım Savaşı'na girmeye iten dönüm noktalarından biri oldu. Baskının hemen ardından İngiliz ve Fransız donanmaları Karadeniz'e girdiler. Ayrıca Pire ve Atina belli bir süre Fransız işgali altında kaldı. 

Avusturya'nın notası sonucunda Rusya barış yapma durumunda kaldı ve Paris Antlaşması imzalandı.  
2 Aralık 1853 Taif Gemisi İstanbul’a ulaşmış ve baskın haberini vermişti. Taif Gemisi’ni Dolmabahçe Sarayı’nda görüp geliş sebebini soran Sultan Abdülmecid vaziyet kendisine arz edilince 'Keşke o da gelmeseydi, Sinop ’da dövüşerek batsaydı' diyerek üzüntüsünü dile getirmişti. Daha sonra Arap Yahya Bey divan-ı harbe verildi ve askerlikten atıldı. Sinop’tan gelen bu acı habere en çok sevinen İngiliz elçisi Sir Stratford Redcliff olmuştu. Çünkü bu savaşın baş mimarıydı.

Muhabir: Serhat özşahin