KANUNİ'NİN GÜNLÜĞÜ VE MOHAÇ

Kanuni Sultan Süleyman, Hakdin İslamı daha da ileri sınırlara ulaştırmak gayesiyle 23 Nisan 1526 tarihinde Avrupa'da Tuna'nın kolları Sava ve Drava üzerinde iki geniş köprü yapılmasını emrederek yüz bin kişilik orduyla Batı'ya yürüdü. Yaz geldiği halde hava koşulları sert yağışlar ve fırtınalarla geçmekteydi ki ilerleme ağır olup ancak üç ayda düşman kuvvetlerine ulaşılabilmişti. Kanuni Sultan Süleyman'ın günlüğünde ''10 Mayıs. Kemal kasabası yakınında, ekinleri çiğneyen görülen iki asker, kafaları kesilerek idam edildi..'' ve yine 5 Haziran: ''Ekini kaldırılmamış tarlalarda at otlatan iki silahtar, kafaları kesilerek idam edildi.'' Viyana yolunda var olan gücün ancak yarısı düzenli ordu dan ibaret idi Piyade gücü (Yeniçeriler), süvariler (sipahi), topçu birlikleri diğer yarısı ise başıbozuklar, azaplar, akıncılar dan oluşup bunlara para verilmez sadece savaş ganimetlerinden yararlanmaları sağlanırdı.

Mamafih savaş meydanında her zaman Sultan'ın gözü ve otoritesi altında bulunurlardı. Düşman Tuna'nın kuzey kıyısına çekilmiş, güney kıyısındaki Petevaradin kalesinde küçük bir garnizon bırakmıştı. Kanuni Sultan Süleyman derhal Sadrazamı İbrahim Paşa'ya hitaben ''Viyana'da sabah kahvaltısına kadar, dağarcığımızda bir lokma olsun.'' diyerek İbrahim Paşa birkaç hucüm dan sonra teslim alarak Kanuni günlüğüne şunları not alır ''Sadrazam kaledeki 400 askerin boynunu vurdurttu, 300'ünü de köle olarak aldı.'' Yoluna çıkan Ösek halkı derhal Kanuniye tabii olup köprü kurulması emir edildi ki, sefere katılan Türk tarihçi Kemal paşazade'nin naklettiğince '' böyle bir işin ancak üç ayda tamamlanacağı görüşündeydiler fakat Baş vezirin ustaca düzenlemeleri ve büyük zekası sayesinde, köprü üç günde tamamlandı.'' Ordu karşı kıyıya geçtikten sonra tekrar yıkıldı ki, asker savaş alanında daha kararlı mücadele verecekti. Macarlar otuz kilometre kuzeyde Mohaç ovasında başlarında genç kral Layoş dört bin kişilik ordusuyla beraber Polonyalı, Alman, Bohemyalılardan oluşan takviye askerlerle yirmi beşbin kişi olmuşlardı.

Macar kuvvet komutanlarının sabırsızlığı ve itaatsizliği sebebiyle kendilerine katılacak yeni Zapolya güçlerini beklemeden Osmanlılara saldırma kararı almışlardı. Bu kararı öğrenen zeki bir piskopos şu kehanette bulunduğu söylenir ''Macar ulusu savaş alanında o gün yirmibin şehit verecek ve Papa'nın hepsini aziz ilan etmesi çok yerinde olur.'' Kral Layoş'un öncülüğünde drekt taarruzun başlatılmasıyla Osmanlı askerlerinin iç ortalarına bilinçsizce ilerlemeleriyle kıskaca alınarak Macarlar binlerce kişilik birlikler halinde merkezde toplanarak kılıçtan geçirilmişlerdi. Başından yaralanan Macar Kralı, kaçmaya çalışırken, savaş alanında öldürüldü. Miğferinin tüylerindeki mücevherler sayesinde teşhis edilen cesedi, bir bataklıkta bulundu. Kanuni'yi derinden etkileyen bu manzara karşısında ''Allah ondan rahmetini esirgemesin, deneyimsizliğini kötüye kullananları cezalandırsın. Yaşamın ve hükümdarlığın zevklerinden yararlanacağı bir çağda, bu şekilde öldürülmesini istemezdim.'' demiştir.

31 Ağustos 1526 tarihinde yani savaştan bir gün sonra Tarihçi Kemal Paşazade günlüğüne şu notları düşer.'' Altın tahtında oturan Sultan, vezir ve beylerinin kutlamalarını kabul ediyor. 2000 esirin başları kesildi. Yağmur, sağanak halinde yağıyor.'' 2 Eylül'de ''Mohaç'ta istirahat 20000 Macar piyadesinin ve 4000 atlının cesetleri gömüldü.'' Kanuni Sultan Süleyman hiç bir şekilde savaş esiri alınmamasını emretmişti. Macarlar zamanımızda dahi bunu unutmayıp ''Macar Ulusunun Mezarı'' derler ve kötü duruma düştüğünde ''Zararı yok , Mohaçta daha fazlasını kaybettik....!'' Viyana'nın önü açılmıştı artık.

Araştırmacı Yazar-Tarihçi

Volkan Yaşar BERBER