İnsanlarla köpekler arasında kuvvetli bir bağ var.  Yıllar yılı köpekler insanların en iyi arkadaşı, can dostu olmuşlar.
Eskiden avlusunda ya da bahçesinde köpeği bulunmayan hane yoktu. Yeri gelir yalnızlığa karşı cesaret verici bir ses, yeri gelir hırsızlara karşı güven verici bir bekçi vazifesi görürdüler.
Son yıllarda köpek sevgisini daha ileriye taşıdık, evcilleştirdik. Evlerimizin içinde aile bireyleriyle hep beraber yaşamaya başladık. 
Psikologların bazıları, insan-köpek arasındaki ilişkiyi, tipik insan bakıcısı-bebek ilişkisine benzetirler. Bu düşkünlüğün atlarda olduğu gibi insanlar üzerinde terapi etkisi yapıp yapmadığı henüz bilmiyorum. 
İnsan-köpek ilişkisi her zaman mutlaka olumlu bir ilişki olmayabiliyor. Gıdaya erişmekte zorluk çeken hayvanlar zamanla saldırganlaşabiliyor. 
Şöyle ki; Sinop’un Mertoğlu köyü Sinop Belediyesi Mezbahası civarında sürü halinde dolaşan başıboş köpekler, köy halkının korkulu rüyası haline gelmiş. 
Yerel haber kaynaklarından edindiğim bilgiye göre, bir önceki hafta salı günü ormanın içinden çıkan sayıları 7-8 civarında olduğu tahmin edilen başıboş köpek, M.K. isimli vatandaşın tarlasında otlayan koyunlara saldırmış. Koyunların 4’ünü telef etmişler. Ateş düştüğü yeri yakıyor maalesef. Sahipsiz köpeklerin verdiği zararın 12 bin lirayı bulduğu söylendi. Dert söyletiyor, acı inletiyor. 
Yaşam koşulları gereği saldırganlaşan sahipsiz köpeklerinin yarattığı tehdit küçümsenmeyi değil daha fazla büyümeden tedbir almayı gerektiriyor. Onun için yetkililere görevler düşüyor. 
Şehir hayatında evcil hayvanlarla beraber yaşantılar da apartmanda yaşayan komşuların şikâyetine neden olduğu bir gerçek. Özellikte köpeklerin zamansız havlama sesleri. Binalarda oturanların hastası var, kundakta bebeği var, gece çalışanı var... Onları da anlamak, saygı duymak gerekiyor. İnsanlar çoğu zaman sessiz ve sakin ortama muhtaç duyuyorlar, yeterince uykularını alabilmeleri, kafalarındaki zihinsel yorgunluğu giderebilmeleri için.
Oturduğumuz yere yakın iki akrabamız vardı. İkisi kardeştiler. Aynı apartmanda altlı üstlü otururlardı. Küçük olan kardeşin çocukları bir gün evcil bir köpeği sahiplenmişler, alıp getirmişler evlerine. İki aile arasında anlaşmazlık köpeğin eve getirildiği o gece başlamış. İlk gece havlama sesinden apartmanda oturanlar uyuyamamış. Takip eden günlerde ise havlama sesleri şikâyetine köpek gübresinin ağır kokusu eklenmiş. Hayvanın alındığı yere iade edilmesi istenmiş, ancak iade edilmemiş. 
Sahiplenilen köpek iki aile arasında sürtüşmeye yol açmış, dayı-yeğen arasında kırgınlık oluşmuş. Şikâyet belediye yetkilerine iletilmiş. Onlar da eve gelerek sağlık kontrolünü yapıp gitmişler. Sahibinin izni olmadan alıp hayvan barınağına götüremeyeceklerini söylemişler.
Bize ziyarete geldiğinde köpekten konuyu açar, dertlenirdi sürekli. Büyük olan ağabey kalp krizi sonucu hayatını kaybetti, şimdi hak dünyada. Göç eyleyip gitti, geride anlattıkları kaldı. Allah rahmet eylesin.
Bilindiği üzere belediyelerin veteriner hizmetlerinden sorumlu birimleri, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu gereğince, sahipsiz sokak hayvanlarının toplanması, aşılanması, kısırlaştırılması, mikroçip ve küpe takılıp kayıt altına alınması, tedavisi biten ve sahiplendirilemeyen hayvanların öncelikle alındığı ortama bırakılma çalışmalarını yürütmektedir.
Toplu yaşam alanları olan apartmanlarda evcil hayvan beslerken komşuların rahat ve huzurunu bozmamaya, zarar vermemeye, rahatsız olacakları ses, gürültü, hijyen gibi hassas konulara dikkat edilmesi, özen gösterilmesi, komşuluk ilişkilerinin zedelenmemesi önem arz ediyor. 
Unutmayalım! İçimizdeki hayvan sevgisinin de, komşuluk ilişkilerinin de zedelenmemesi için daha fazla özen, dikkat, saygı ve anlayış gerekiyor.