İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Duyar, bir program kapsamında geldiği Bursa'da gazetecilere yaptığı açıklamada, Sinop'ta "Balatlar Kilisesi" olarak anılan bölgede, 2010'da başlayan arkeolojik kazının antropolojik çalışmaları kapsamında gün yüzüne çıkarılan mezarları ve bu mezarlardaki buluntuları, iskeletleri incelediklerini söyledi.

Kazı yapılan alanda bir Roma hamamı olduğunu, hamamın 1920'lere kadar kullanıldığının tespit edildiğini belirten Duyar, "Burası, Hristiyan tebaanın yaşadığı bir alan olmuş. Dolayısıyla bir toplulukta, zaman içinde nasıl bir değişim olduğunu gözlemlemenin çok güzel bir materyalini oluşturuyor. Bölgede, M.S. 3-4. yüzyıldan günümüze kadar neredeyse her dönemden insan iskeleti var. Bu iskeletler üzerinde çalışarak, zaman içinde insan hastalıklarında, yapısında nasıl bir değişim olduğunu anlamaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Duyar, kazıların ve antropolojik çalışmaların devam ettiğini, bu kapsamda 2 bine yakın materyalden yaklaşık 900'ünün incelendiğini dile getirerek, materyal sayısının 2 bin 500'e çıkabileceğini aktardı.

"ÇOK İRİ BİR İNSAN YAPISI YOK"

Bazı mezarlardan iskeletlerin tam çıktığını anlatan Duyar, şöyle devam etti: "Günümüzde bir hesaplama metoduyla iskelet boylarını yaklaşık 2-3 santimetre hatayla hesaplayabiliyoruz. Bu iş için geliştirilmiş özel formüller var. Özellikle bacak, uyluk ve kaval kemiği, bu anlamda çok iyi sonuç veriyor. İnsan boyu, zaman içinde değişiyor. Örneğin son 100-200 yıl içinde insan boyu, uzama gösteriyor. Bu durumun beslenme, yaşam, çevre koşulları ve pek çok faktörle ilişkisi var. Savaşlar, kıtlıklar bir şekilde insan yapısına yansıyor. Bunları göz önünde bulundurarak incelediğimiz iskeletlerde Roma dönemi iskeletleriyle geç Osmanlı dönemi iskeletlerinde boy farkı olmadığını gördük."

Anadolu'nun birçok yerinde 20-25 bin iskelet incelediğini belirten Duyar, şunları kaydetti: "Osmanlı, Selçuklu dönemi ve daha eski dönemlerden iskeletler inceledim. Şunu görüyoruz ki çok iri bir insan yapısı yok. Hatta Osmanlı, Roma insanları günümüzdeki insanlara göre daha kısa. Eskiden 3-5 metre boyunda, bir adım attığında kaç metre ilerleyen insanlar olduğu, bir söylentiden ibaret. Bu, belki de ataları yüceltme yönünde yapılan bir inanış. Biz incelediğimiz iskeletlerde böyle bir şey görmüyoruz. Şu ana kadar 2 metre, hatta 1,90 boyunda bir insan iskeletiyle bile hiç karşılaşmadım."

"KİREÇLEME VE EKLEM BOZULMALARI AZALMIŞ"
Duyar, iskeletlerden yola çıkarak eklem hastalıklarını ve bu hastalıklardaki değişimi de gözlemlediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti: "İlk veriler, bölgede, aynı topluluğun yaşamını sürdürdüğünü gösteriyor. Zorlanmayla ortaya çıkan, aşırı yüklenme, yük taşıma, çok fazla hareket etme ve periyodik, zorlu işler yapma sonucunda dizlerde, kalçada, dirsekte ve omuzda oluşan değişimleri de gözlemledik. Burada yaptığımız incelemelerde, 5-6. yüzyıl erken Roma döneminden, 18-19. yüzyıl geç Osmanlı dönemine, aradaki bin 200 yılık zaman diliminde insanların artrit ve eklem bozulmalarının azaldığını gördük. Demek ki zaman içinde insana binen yük giderek azalmış. Biz, bunu ortaya koyduk. Artritin göstergesi olan kişinin daha fazla yük altında kalmasının giderek azaldığı gözleniyor. Erken Roma döneminde yaşayanlar, daha fazla yüklenme altında kalıyor. 'Daha şanssızlar' diyebiliriz. Geç Osmanlı 18-19. yüzyıl insanları ise daha rahat. Bu verileri günümüz hastane verileriyle karşılaştırarak, daha da ilginç sonuçlar da elde edebiliriz. Böylece bir bölgede aynı toplumun zaman içinde nasıl değişim geçirdiğini anlayabiliriz." 

Duyar, ilerleyen dönemlerde kazıdan çıkan materyaller üzerinde DNA çalışmaları da yapacaklarını sözlerine ekledi.
 
Editör: Vitrin Haber