Türk Ocağı Sinop Şube Başkanı Metin Oktay Fındık, son günlerde ülke gündeminin önemli konularından biri olan sığınmacılar meselesiyle ilgili bir basın açıklaması yaptı. 
2011 yılında başlayan Suriye meselesinin, Türkiye’yi pek çok bakımdan derinden etkilediğini belirten Türk Ocağı Sinop Şube Başkanı Metin Oktay Fındık, bu meselenin daha kötü sonuçlar doğurmaması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini söyledi. Fındık; “Türk kamuoyunun son günlerdeki en önemli tartışma konusunu başta Suriyeli sığınmacılar ve Afganistan’dan gelen düzensiz göçmenler olmak üzere ülkemize dışarıdan gelen nüfusun yol açtığı ve ileride yol açacağı sorunlar teşkil etmektedir. 2011 yılında başlayan Suriye meselesi, Türkiye’yi pek çok bakımdan derinden etkilemeye devam ediyor. Bugün Türkiye’de kabaca 6-7 milyon civarında sığınmacı ve düzensiz göçmen bulunduğu söylenmektedir. Bunun büyük kısmı Suriyeli sığınmacılar olup bunların çoğunluğu da 8-9 yıldır ülkemizde şehirlere ve kasabalara dağılmış olarak yaşamaktadır.

Bu süreçte, PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD/YPG tarafından, nüfusunun çoğunluğu Arap olan bir bölgede etnik temizlik gerçekleştirilmiş; bu durum, uluslararası kuruluşların raporlarıyla tespit edilmiştir. Bir yandan Suriye’nin kuzeyi nüfus bakımından değişime tabi tutulurken bir yandan da Türkiye’nin şimdilik sosyal ve nüfus yapısının, ileride de idari ve siyasi yapısının değiştirilmesi hedeflenmiştir” dedi. 

BU, SÜRDÜRÜLEBİRLİR BİR DURUM DEĞİLDİR
Sığınmacı meselesinin insani boyutuyla Türkiye ve Suriye’nin geleceğine dönük manasını birbirinden ayırmak gerektiğine dikkat çeken Türk Ocağı Sinop Şube Başkanı Metin Oktay Fındık, Türk Devleti ve Türk milletinin, büyük bir alicenaplık gösterdiğini; ancak bunun, sürdürülebilir bir durum olmadığını ifade etti. Fındık; “Türkiye’nin sosyal dokusu ciddi bir şekilde değişime maruz kalmaktadır. Hem Suriye’nin hem de Türkiye’nin nüfus yapısına büyük ölçüde etkide bulunan bu mesele, “Ensar-Muhacirin” söylemiyle süslenerek “Türkiye zaten göçmenler ülkesidir, sizin de atalarınız filan yerden geldi.” gibi sığ ve mantık dışı bir zeminde ele alınamaz. Suriyeli sığınmacılar başta olmak üzere, Afganistanlılar veya Afrika’dan gelenlerle Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında kaybedilen topraklardan Anadolu’ya gelenleri, Balkan ve Kafkas göçmenlerini kıyaslamak abesle iştigaldir. Hele hele Türklerin de bu topraklara başka yerlerden geldiği gibi alçakça söylemlerin sahiplerine, Türklerin bu toprakları, Bizans’ın merhametine iltica ederek değil kan dökerek, can vererek, imar ederek vatanlaştırdığını hatırlatırız. Birinci Cihan Harbi sonrasında Anadolu’nun ortasına sıkıştırılmak istenen Türk milleti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verdiği Millî Mücadele ile bu toprakların ebediyen Türk yurdu olduğunu dünyaya kabul ettirmiştir.
Suriyeli sığınmacılar veya Afganistanlı düzensiz göçmenlerin Türkiye ekonomisi açısından neredeyse vazgeçilmez olduğu şeklindeki propagandalar ise abartıdan ibarettir. Bu bağlamda sığınmacı ve göçmenlerin ucuz işçi olarak çalıştırılmasının insan haklarıyla bağdaşmadığını da belirtmeliyiz. Ülkemiz, onlara yaptırılan işleri yapabilecek nüfus varlığına sahiptir. Şayet belirli alanlarda dışarıdan iş gücüne ihtiyaç varsa bu, rastgele ve kitleler hâlinde gelen göçmenlerle halledilecek bir mesele olmayıp devletin belirli bir plan ve kural dâhilinde yürürlüğe koyacağı bir siyasetle olur” diye konuştu.

BU MESELENİN ÇÖZÜMÜ VE SIĞINMACILARIN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜN GERİ GÖNDERİLMESİ İÇİN BİR STRATEJİ TAKİP EDİLMESİ ELZEMDİR
Bugün gelinen noktada, Suriyeli sığınmacıların ülkedeki varlıklarını şu veya bu şekilde kalıcı hâle getirecek uygulamaların devam ettirilmesinin ileride telafi edilemez sıkıntılara yol açacağının ayan beyan ortaya çıktığını belirten Türk Ocağı Sinop Şube Başkanı Metin Oktay Fındık, bu meselenin çözümü ve sığınmacıların büyük bölümünün geri gönderilmesi için bir strateji takip edilmesinin elzem olduğunu söyledi. Fındık; “Suriyeli çocuk ve genç nüfusun, işin doğası gereği istenmedik durumlara konu olması kaçınılmazdır. Bunun gibi sıkıntılara ve meselelere dikkat çekmek, Suriyeli düşmanlığı veya nefreti değildir. Suriyeli sığınmacıların veya Afganistan’dan gelenlerin arasına karışmış olan terör örgütü mensuplarının ciddi bir tehdit oluşturduğunu izaha gerek yok. Bunun yanında genç ve yoksul nüfusun birtakım gayrimeşru yollara çekilmesinden kaynaklanan meselelerin büyüyerek sıkıntılara yol açması da kaçınılmazdır. 

Bütün bunlarla birlikte asıl dikkat edilmesi gereken, meselenin “Suriyeli Sığınmacılar” ve onlara insani yardım yapılması konusuna indirgenmemesi gerektiğidir. Sömürgeci ve yayılmacı güçlerin ülkemizi ve çevremizi düzenleme amacını taşıyan projelerinin ileride yol açacağı daha büyük ve derin çatışmalara karşı, şimdiden sağlam veri ve bilgiye dayalı, Türk Millî Devleti’nin bekasını sağlamaya yönelik tedbirler acilen hayata geçirilmelidir. Bunun için de güneyimizdeki “PKK Terör Devletçiği Projesi”nin tarihe karışması, Suriye’de güvenlik ve iç barışın kesin olarak sağlanması, bu gerçekleşene kadar Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin denetimindeki bölgenin, Türkiye’deki Suriyeliler ve Suriye Türklüğü için “güvenli bölge” hâline getirilmesi elzem ve öncelikli hususlardır. Türk Ocakları olarak Devlet’imizin, bu hayati mesele hakkında ciddi tedbirleri bir an önce almasını, sığınmacılar meselesini, Suriye Devleti başta olmak üzere konunun muhatapları ile bir an önce bir çözüm yoluna sokmasını, başta İran sınırı olmak üzere bütün sınırlarımızın düzensiz göçmen akınlarıyla “yolgeçen hanı”na dönmemesi için her türlü tedbiri uygulamaya koymasını talep ediyoruz. 

Özetle diyoruz ki: Suriyeli sığınmacıları Osmanlı’nın son döneminde kaybedilen topraklardan kalan vatan topraklarına yapılan zorunlu göçler, mübadele vb. ile gelenlerle karşılaştırmak cehalet değilse kötü niyetten kaynaklanan bir çarpıtmadır. Şayet bazı sektörlerde dışarıdan gelecek işgücüne ihtiyacı varsa bu, planlanarak yapılmalıdır. İnsan kaçakçılığına ve emek sömürüsüne göz yumulamaz. Türkiye’nin sınırları yolgeçen hanı değildir. Türk milletinin darda kalan komşulara ve misafirlere karşı gösterdiği misafirperverliğin istismar edilerek Türkiye’nin, mevcut sınırlarıyla çok uluslu bir yapıya dönüştürülmesine izin verilemez. Bu ülkenin bin yıllık kesintisiz hâkimi Türk milletidir, bu gerçeği değiştirme planlarına geçit verilemez” dedi. 
 

Editör: Vitrin Haber