30 Ocak 1923 yılında imzalanan Mübadele Sözleşmesi’nin 98. yılında Türkiye’nin dört bir yanındaki mübadele kuruluşları tek yürek oldu. Sinoplu mübadillerin bir araya gelerek kurdukları Sinop Mübadele ve Balkan Halkları Kültür Araştırmaları ve Dayanışma Derneği'nin Başkanı Kenan Aral, 69 mübadil kuruluşunun ortak basın açıklamasını kamuoyuyla paylaştı.

Türk-Yunan Nüfus Mübadelesinin 98. yılını çok farklı bir Dünya’da karşıladıklarını belirten Kenan Aral, zorunlu göçün acı hatıralarının hala yüreklerinde oyduğunu dile getirdi. 

Kenan Aral'ın paylaştığı ortak açıklama metninde şu ifadelere yer verildi: "30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Yunan Hükümeti arasında imzalanan 'Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının' zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi ile her iki ülkeden yaklaşık iki milyon insan doğdukları topraklardan ayrılmak zorunda kaldı. 
Günümüzde mübadele müzelerinde; efemeralarını, siyah beyaz fotoğraflarını gördüğümüz ancak hepsinden önemlisi kuşaktan kuşağa aktarılan memleket anıları, yüreklerimizde sakladığımız yeni vatanlarına yolculuklarının öyküsü suyun iki yanında 98 yıldır hiç unutulmadı.  100. yıla iki yıl kala mübadelenin, başka bir deyişle iki yönlü can değişiminin bu denli hatırda kalmasının başlıca nedenleri: Kültürün taşınması ve göçlerin tüm hızıyla sürmesidir.

SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZA ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUZ
Evet, bu yıl çok farklı bir dünyadayız. Koronavirüs salgını nedeniyle dünyamızın toplumsal ve ekonomik düzeni alt üst oldu. Ülkelerin sağlık sistemleri çökme noktasına geldi. Her gün binlerce insan yaşamını yitiriyor. Dünya’da vaka sayısı yüz milyona yaklaştı. Şu ana kadar dünya genelinde yaşamını yitirenlerin sayısı iki milyonu aştı. Sağlık Bakanlığının verilerine göre ülkemizde vaka sayısı iki buçuk milyona, yaşamını yitirenlerin sayısı 25.000’e yaklaştı. Yaşamını yitirenler arasında çok sayıda doktor, hemşire ve sağlık emekçisi bulunuyor. Olağanüstü bir çaba ve özveri ile görev yapan sağlık çalışanlarımıza şükranlarımızı sunuyor, candan kutluyor ve alkışlıyoruz. 
Salgın hastalıklar hayatımızın bir gerçeğidir. Geçmişte milyonlarca insanın ölümüne neden olan salgınlar görüldü. Salgın hastalıklar biz mübadillere hiç yabancı değildir. 1923 yılında savaştan yeni çıkmış bir ülkenin tüm mübadillerinin karantina altında tutulmasına ve bulaşıcı hastalıklara karşı aşılarının yapılmasına karşın hemen her mübadil ailede can kayıpları yaşanmıştır.

EN BÜYÜK DİLEĞİMİZ TÜM İNSANLARIN DÜZENLİ VE ETKİLİ AŞILANMASI
Geçmişte yaşananlar bize Koronavirüs salgınının da son sağlık krizi olmayacağını göstermiştir. Dünya Sağlık Örgütü, halk sağlığına daha fazla yatırım yapmaları için bütün devletlere çağrı yapıyor. Ayrıca Covid-19 aşılarının herkese eşit şekilde dağıtılması gerektiğini altını çiziyor. En büyük dileğimiz günümüzün teknolojisinde tüm insanların düzenli ve etkili aşılanmasıdır.

‘AŞI PASAPORTU’ YENİ ACILARA VE AYRILIKLARA NEDEN OLACAK
Son günlerde gündeme gelen tartışmalardan birisi de 'Aşı Pasaportu'. Mübadillerin, aile büyüklerinin doğup büyüdükleri toprakları ziyaretlerinde vize alma zorunluluğu, vize alırken yaşanan sıkıntılar yetmiyormuş gibi pandemi nedeniyle uygulamaya konulacağı söylenen “Aşı Pasaportu” seyahat imkanlarımızı iyice kısıtlayacaktır. COVID 19 salgını sürerken gündeme giren ‘aşı pasaportu’ yeni acılara ve ayrılıklara neden olacağı için bu düşüncenin uygulanmamasını diliyoruz.
Dünya’daki dezavantajlı gruplardan olan ve pandemiden en çok etkilenen sığınmacıların, mültecilerin ve Romanların, Türkiye’de; geçici koruma statüsünde olan göçmenlerin sağlıklı yaşam koşullarına bir an önce kavuşmaları için Avrupa Birliği’nin gerekli önlemlerin ivedilikle alınmasını bekliyoruz.

Pandemi nedeniyle sarsılan ekonomiden etkilenen tüm vatandaşlarımızın da; özellikle de dezavantajlı grupların barınma ve geçim sorunları için etkin önlemlerin alınmasını istiyoruz. Ülkemizde en dezavantajlı grup hiç kuşkusuz Romanlar ve Roman mübadillerdir. Bu grubun; barınma, eğitim, çalışma ve sağlık sorunları güncelliğini koruyor, sorunlarının acil ve kalıcı olarak çözümlenmesi gerektiğini vurguluyoruz. 
Dünya’daki dezavantajlı gruplardan olan sığınmacıların, mültecilerin ve Romanların, Türkiye’de; geçici koruma statüsünde olan göçmenlerin sağlıklı yaşam koşullarına bir an önce kavuşmaları için Avrupa Birliği’nin gerekli önlemlerin ivedilikle alınmasını bekliyoruz. 
Geçen yıl yaptığımız ortak açıklamada dile getirdiğimiz: Vize uygulamasına son verilmesi, her iki ülkede mübadeleden kalan kültürel mirasın korunması, çevremizde yükselen savaş tehdidinin giderek tüm dünyayı saracak bir sıcak çatışmaya dönüşmesi olasılığına karşı hemşerimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün 'yurtta sulh cihanda sulh' sözleriyle ifade ettiği prensibe uygun olarak içerde demokrasi, dışarda diplomasi odaklı adımlar atılması, Doğu Akdeniz’deki kaynakların paylaşımında, adaların silahtan arındırılmasında itidal ve diplomasiye öncelik verilmesi, barışın önemini vurgulamak için Lozan Barış Antlaşmasının imzalandığı 24 Temmuz’un Lozan Barış Bayramı olarak ilan edilmesini ve resmen kutlanılması taleplerimizi yineliyoruz.  
Mübadelenin ve Lozan Barış Antlaşmasının imzalandığı 1923 yılına girerken 100 yıllık çatışmaların geride kalacağı, tüm dünya halkları için barış ve demokrasinin egemen olacağı ümidiyle; Koronavirüs salgınında, savaşlarda, göç yollarında ve terör saldırılarında yaşamını yitirenleri saygı ve rahmetle anıyor, çekilen acılar bir daha yaşanmasın diyoruz"

 

Editör: Vitrin Haber