2016 yılının Ocak ayında, 1128 akademisyen tarafından bir bildiri yayımlanmış; bildiride Sur, Cizre ve Silopi başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar sırasında insan haklarının ihlal edildiği, katliam ve sürgün yapıldığı iddia edilmişti. Akademisyenlerin bazıları “terör örgütü propagandası”ndan gözaltına alınmış, bazıları da KHK’larla üniversitelerden ihraç edilmişti.

Türk Ocağı Sinop Şubesi Başkanı Metin Oktay Fındık, Anayasa Mahkemesinin, “Barış için Akademisyenler İnisiyatifi” adıyla hazırlanan metne imza atan 9 akademisyenin, “terör örgütü propagandası yapma suçu”ndan cezalandırıldıkları gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruda, “hak ihlali” kararı vermesine tepki gösterdi. 

Fındık; “Malum olduğu üzere sözde “çözüm ve barış” sürecinden yararlanan PKK, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da fiilî hâkimiyet kurma yolunda pek çok yasa dışı faaliyete girişmiş; mahkemeler kurmuş ve kaymakamlar atamıştı. Sivil veya resmî kıyafetle çarşıya pazara çıkan güvenlik güçleri hakaret ve saldırılara uğruyor, katlediliyordu. Devletin terör örgütüne karşı harekete geçme ihtimali üzerine pek çok şehir ve kasabada hendek ve barikatlar kuran, sivil halkı âdeta canlı kalkan olarak kullanmak için kentlerde tutan PKK’ya karşı, güvenlik güçleri operasyonlara başlayınca içeride ve dışarıda PKK sever taife tarafından itirazlar yükseldi. Devlet, vatandaşın kılına zarar gelmemesi için büyük bir dikkat ve özenle hareket ettiğinden operasyonlar aylarca sürdü. Suriye’nin kuzeyinde kazandıkları uluslararası destekten de şımaran PKK’lılar, iyice gemi azıya almıştı. İşte böyle bir ortamda 1128 akademisyen, Türkiye ve Türklük aleyhtarı bir mahfilde hazırlandığı apaçık ortada olan bir bildiri yayımladı. Bildiri, “Bu suça ortak olmayacağız” başlığını taşıyor ve devletin güvenlik güçlerini katliamla, Kürtleri ve diğer etnik grupları sürgün etmekle suçluyordu. Türk Devleti, kendi egemenlik alanı içinde bulunan şehirlerdeki bu çetelerle mücadele ederken bir işgal ordusu gibi takdim ediliyordu” dedi. 

BU BİLDİRİDE PKK’DAN VEYA PKK’LILARIN EYLEMLERİNDEN TEK KELİME DAHİ SÖZ EDİLMİYORDU
Yayınlanan bildiride, adı verilmeden PKK’nın, Kürt siyasi iradesi olarak belirlendiğini ifade eden Türk Ocağı Sinop Şubesi Başkanı Metin Oktay Fındık, aynı bildiride PKK’dan veya PKK’lıların eylemlerinden tek kelime dahi söz edilmediğini ifade etti. Fındık; “Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!” diye başlayan bildiride şunlar yer alıyordu;  Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.”
Bu bildiride “kasıtlı ve planlı kıyım”dan, “Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikası”ndan dem vurulmakta; adı verilmeden PKK, Kürt siyasi iradesi olarak belirlenmekte ve Hükümet’ten PKK ile müzakere etmesi istenmekteydi. “Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep eden” akademisyenlerin bildirisinde, PKK’dan veya PKK’lıların eylemlerinden tek kelime dahi söz edilmiyordu” diye konuştu. 

AYM’NİN KARARINI ÜZÜNTÜYLE KARŞILIYORUZ
Söz konusu bildiri dolayısıyla yargılanan şahıslara yönelik verilen Anayasa Mahkemesi kararını üzüntüyle karşıladıklarını belirten Türk Ocağı Sinop Şubesi Başkanı Metin Oktay Fındık, terör örgütüne açıkça destek veren bu şahısların “barış akademisyeni” olarak takdim edilmesinin kabullenilemez olduğunu söyledi. Fındık; “Bugün gelinen noktada, söz konusu bildiri dolayısıyla yargılanan şahısların, fikir ve ifade hürriyetini kullandıkları için haklarında verilen mahkûmiyet kararlarının hak ihlali olduğu yönündeki Anayasa Mahkemesi kararını üzüntüyle karşılıyoruz. Fikir ve ifade hürriyeti, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazlarındandır. Bununla birlikte, Türk Devleti’nin güvenlik güçlerinin, terör örgütüne karşı büyük bir özveri ve ihtimamla yürüttüğü mücadeleye “kasıtlı kıyım”, “katliam” vb. yaftalarla saldırmanın bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini, büyük Türk milletinin engin ferasetine bırakıyoruz. Bizi bu meselede ilgilendiren husus, şahısların mahkûm edilip edilmemesi değildir. Bunların bir kısmı, belki de imzaladığı metnin muhtevasını tam olarak görmemiştir. Nitekim bazıları, sonradan imzalarını geri çekmişlerdir. Asıl mesele, terör örgütüyle mücadele eden devleti en ağır sözlerle suçlarken terör örgütüne açıkça destek veren bu şahısların “barış akademisyeni” olarak takdim edilmesidir. Demokrasi, insan hakları ve barış gibi kavramları kirleten bu zihniyeti kınıyoruz.
Türk Ocakları olarak etnik ve mezhebî ayrım yapmaksızın Türk milletinin bütün fertlerinin insan hakları ve hukuk devleti çerçevesinde yaşamaya hakkı olduğuna yürekten inanıyoruz. Yeter ki bölücüler, uluslararası odakların maşaları ve onların aydın/akademisyen kılıklı destekçileri gölge etmesinler.
Bu vesileyle terör örgütüne karşı yürütülen mücadelede şehit olan asker, polis, korucu ve diğer güvenlik görevlilerimizi ve terör örgütünün şehit ettiği bütün yurttaşlarımızı rahmet ve minnetle anıyoruz” dedi. 
 

Editör: Vitrin Haber