Aslında son günlerde özellikle Covid-19 nedeniyle devam eden kısıtlamaların kaldırılması sonrasında artış yaşanıyor olması çok fazla yadırganacak bir durum gibi görünmüyor. Çünkü herkes evindeyken doğal olarak bulaşma olmuyor veya sınırlı daha kontrol edilebilir sayılardaydı. Fakat yaklaşık 10 gündür insanlar dışarıda ve bu durum ne yaparsanız yapın az ya da çok sayının artmasını kaçınılmaz kılacaktı zaten.

İlk kısıtlamalar kaldırıldığında insanların neredeyse tamamı maskesiz sokağa çıkmıyor, sosyal mesafeye daha çok dikkat ediliyordu. Zamanla yaz aylarının etkisiyle de oluşan rehavet risk algısının azalmasına ve maske kullanımının giderek azalmasına neden oldu. Sosyal mesafe ise hiçe sayılmaya başlandı.

Yeni normalleşme kuralları hiçe sayılmaya devam ederse vaka sayılarındaki artışın giderek yükselmeye devam etmesi şaşırtıcı olmaz. Sonradan pişmanlık ve üzüntü yaşamak yerine bugünden tedbirlerimizi almalı hijyen, sosyal mesafe, el temizliği ve maske kullanımına özen göstermeliyiz.

Evet havaların sıcak olması maske kullanımını, özellikle gün boyu maske kullanmak zorunda kalan insanları oldukça zorluyor ancak bunun bedelini düşünmek dahi insanı ürkütüyor.

Bu noktadan sonra duruma bakılırsa (belki hafa sonları hariç) artık evde kal Türkiye dönemi olmayacak gibi. Çünkü evde kalmak ekonomiyi çıkmaza sokabilir ve bu çıkmaz daha büyük açmazlara yol açabilir. Tüm Dünya'da işe dönme, normalleşme adı altında kurallardan verilen tavizlerin arkasında yatan geçerli neden bu değil mi? Evde kalmaya devam edersek işsizlik ve açlıktan ölümler başlayabilir ki bu gibi bir durum toplumsal kaosa neden olabilir ve sonuçları açısından hiç istenmeyen bir durumdur.

Bunun yerine en mantıklı davranış "Yeni Normal Yaşantılarımızı" oluşturmak ve korumak olmalıydı. Ancak burada işin büyük kısmı artık topluma düşüyor. Devletin yapabileceği uygulama ve tedbirlerin en başından bu yana karantina yerine "Gönüllü Karantina", yasak yerine "Kısıtlama" ifadeleri ve "Gönlümüz elvermedi" yaklaşımıyla düşünüldüğünde sosyal sorumluluklarımıza ve diğer insanların yaşamına karşıda duyarlı olunması gerekiyor.

Maske sadece kendimizi korumak için değil hatta belkide toplumu, çevremizi ve sevdiklerimizi korumak için gerekli. Hani Batman filminin bir repliğinde "Maskeyi kimliğini gizlemek için mi takıyorsun?" sorusuna verilen "Hayır maske sevdiklerimi korumak için" diyen Batman vardı ya, işte tam da bu nedenle maske takmamız ilk nedenler arasında yer alıyor.

Çünkü öyle ya da böyle birilerimiz bu virüsü taşıyor. Farkında olalım veya olmayalım ancak aramızdan bazılarına Covid-19 mutlaka temas etti. bazılarımız hiç belirti vermeden hastalığı atlattı. Bazılarımız henüz belirti vermedi, kimileri 4, kimiler 14 gün sonra hasta olduğunu anlayarak hastaneye başvuracak. Ancak bu süreçte eğer hasta olanlarımız maske kullanırsa, öksürme, aksırma, hapşırma hatta nefes alıp vermek gibi durumlarda kendisine bulaşan bu virüsleri havaya, kapalı alanlara maske takıyorsa yaymayacaktır. Bu nedenle maske takılmalıdır. Yayılsa bile diğer insanlarda maske olduğundan çok az yayılmış virüslerin en basit maskeden bile solunuma girmesi çok zor olacak. Zor olmasaydı eldiven kullanımı bile zorunlu olurdu ki; market gibi kalabalık ve elle yoğun temas getiren ortamlarda zaten zorunlu.

Bana bir şey olmaz, zaten öleceğiz gibi yaklaşımlar toplumu, çevremizdeki insanları riske atmaktır.

 Malesef görünene bakılırsa bu rehavet toplumsa boyutta devam edecek gibi görünüyor. Buna rağmen bilinçli ve farkındalığı yüksek ciddi sayıdaki insan grubunda vaka sayısının takibi, maske takılması konusunda hassasiyet ve bilinçlilik halen mevcut. Ama bu yeterli olmadığından gerekiyorsa maske takmayanlara ciddi para cezaları ve yaptırımlar uygulanması gerekiyor. Ancak zorunluluk yerine gönüllük ile yapılsa çok daha hoş olmaz mı? En azından bu belirsizlikte ülke olarak kendimizi sağlama alsak?

Yazın gelmesiyle bu sayıların azalması ama kısıtlamaların kalkmasıyla belkide yaşanan sınırlı artışın tekrar Eylül, Ekim 2020 gibi virüsün yeniden hareketlenme ve ikinci hatta üçüncü dalga riski ve olabileceklere karşı en azından maske şu aşamada en önemli önlem olacaktır.

Medikal Yüz Maskelerinde Hangi Belgelerin Logoları Olmalı?

Şu sıralarda yaygınlaşan yıkanabilir tekstil ürünü tıbbi olmayan maskeler konusunda uzmanları dinlemekte fayda var. Doğru maskeyi seçmek için üretici firmaların ve üretilen maskelerin de CE logosuna sahip olması gerekiyor.

Buradan yola çıkarak zaten herhangi bir markette satılan ve rahatlıkla satın alabileceğiniz pek çok maskenin kutusunda 13485 ve CE logolarını görebilirsiniz. Tüketiciler bu iki logoyu kontrol ederek güvenli koruyucu yüz maskelerine ulaşabilirler.

Bu noktada yeri gelmişken özellikle medikal maskeler için geliştirilmiş medikal kalite yönetim sistemi hakkında bilgi almak için özellikle maske üreticileri, sayfasını inceleyebilirler.

Tüm bu belgeler sahip çok sayıda maske üreticisi tüm Dünya'daki talebi karşılayabilmek için üretim yaparken bir yandan da artan talebe oranlar yeni kurulan veya tekstil atölyesinden maske üretimine adım atan firmalar bulunuyor. Maske fiyatlarının en fazla 1 tl adet fiyatıyla sınırlandırılması ve her markette bu medikal ürünlerin ulaşılabilir olması önemli adımlar. En azından çoğu ülkede olduğu gibi maske savaşları yaşanmıyor. Elimizde bu imkana sahip olduğumuz halde maske kullanımından çeşitli bahaneler ile kaçınmak ise doğru bir yaklaşım ortaya koymuyor.

ISO 13485 Medikal kalite yönetim sitemiyle ilgili veya farklı web sitelerini ya da uzmanların açıklamalarını okuyabilirler.

ADVERTORİAL haberdir.

Editör: Vitrin Haber