İffet; namuslu, dürüst manalarına gelip aynı zamanda helale razı olup haramdan kaçınmayı da ifade eder. İstikamet ise; her işte itidalli yani orta yol üzere bulunmaktır. Adaletten, doğruluktan ayrılmayıp, dinin emirleri üzerine hareket etmektir.

İnsanın, kendisinde ve çevresinde meydana gelen değişiklikler, yenilikler ve zorluklar karşısında hayatını istikametle geçirebilmesi ve ruhen rahatı için muhtaç olduğu üç duygu ve kabiliyet insana verilmiştir. Bunların birincisi; faydalı olan şeylere meyletme hissi, ikincisi; zararlı şeyleri defedip onlardan kurtulmak duygusu, üçüncüsü ise iyi ve kötüyü birbirinden ayırmak için verilen akıl kuvvetidir. Ancak hakikatte bu his ve kabiliyetlere bir sınır konulmuşsa da, fıtraten bir sınır konulmamıştır. Ta ki helal ve haramın farkına varıp, hayırda bu hisleri kullanarak hem dünya hem de ahiret saadetini elde etsin. Önemli olan bu his ve duyguların iffetle Allah’ın istediği gibi kullanmaktır. Yani istikametle, helal ve harama dikkat ederek, günahlardan sakınıp İslamiyet’in emrettiği gibi hareket etmektir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.) gençliğinde kendisine verilen hislerini ve duygularını iffetli (namuslu, dürüst, helal-haram bilir) bir şekilde geçirmiş, bunlarda istikameti sağlayarak örnek alınacak bir hayat yaşamıştır. 
Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.) hayatı boyunca Cenab-ı Hakk’ın: ‘O halde emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”  emrini kendisine rehber edinerek bütün hallerinde, tavırlarında ve sözlerinde istikamet üzere olmuştur. İffetli ve istikametli yaşamı sayesinde bütün Müslümanlar tarafından her davranışı model kabul edilmiştir.

Hayatı yönlendirmenin en büyük safhası gençlik döneminden geçmektedir. Emanet olarak verilen gençliğin anlamı ve nereye sarf edilmesi gerektiği bilinmelidir. Peygamberimiz hz. Muhammed (s.a.v.) hadisinde: “Küçüklüğünden beri Allah’a çokca kulluk eden gencin, yaşı ilerledikten sonra çokca kulluk etmeye başlayan ihtiyara üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara üstünlüğü gibidir.  buyurmuştur. Yaz mevsiminden sonra kışın geleceği, gündüzden sonra akşam ve gecenin geleceği kesindir. Öylede gençlik kısa bir zaman sonra yaşlılığa ve ölüme değişecektir. 

Peygamberimiz (a.s.m.) bir kudsi hadiste Cenab-ı Hakk’ın şöyle buyurduğunu haber veriyor: “Kaza ve hükmüme inanan, Kitâb’ın (Kur’an) hüküm ve tavsiyelerine boyun eğen, verdiğim rızıkla kanaat eden, şehevânî arzularını Benim rızâm için terkeden genç bir mü’min, katımda bir kısım meleklerimin derecesindedir.” 

İçinde yaşadığımız asra bakıldığı zaman insanlarda az ya da çok şu özelliği görmek mümkündür: ahireti bildiği ve ona inanıp iman ettiği halde, dünyadaki geçici lezzetleri ahirete tercih eder. Ahiretin elmas kıymetindeki ücret ve lezzetlerini bırakıp dünyevi, kırılacak cam parçalarını tercih eder. Gençler Cenab-ı Hakk’ın onlar için hazırladığı kıymetli olan cennet için çalışmalıdır. Nefis, şeytan ve gençlik heveslerinin peşine düşmeden iffet ve istikametle; ibadetler ile sabredip ahiret saadeti için çalışmalıdır.

Bu hususta yapılması gereken gençlerin iman hakikatlerini sağlam ve sabit olarak öğrenmesidir. İmanlarını iffet, cesaret, hikmet ve ibadetle takviye etmesidir. İman bunlarla takviye edilmediği takdirde genç kendisini günahlardan koruyamaz duruma gelir. 

Eğer gençler gençliklerini iffetli ve istikametli geçirmezse o gençlik sarhoşluğu, onlarda ihtiyarlık zamanında üzüntü, pişmanlık ve kederden başka bir şey bırakmayacaktır. İffeti ve istikameti  kaybeden insanların  elli-altmış sene sonraki  vaziyetleri onlara gösterilse  idi  gülerek, haramlardan aldıkları keyiflerine nefret ve acılarla ağlayarak  bakacaklar ve çok pişman olacaklardı.Dünyada zarar ettikleri gibi sonsuz olan ahiretlerinde de zarar ettiklerinin farkına elbette varacaklardı.Genç iken işledikleri günahları ağlayarak hatırlayıp; hem gençliğim, hem ömrüm bitti, hem de günahlarla kabre gidiyorum. Keşke aklımı başıma alsaydım! diyerek kalan yaşamlarını bu üzüntü ile devam ettirmek zorunda kalırlar. 
Gençler! Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz hayatınızı iman ile hayatlandırınız. Farzları yapmakla süsleyiniz. Ve günahlardan çekinmek ile hayatınızı muhafaza ediniz. Helal dairesi keyfe kafidir, harama girmeye lüzum yoktur. O halde ecel gelene kadar iffet ve istikametle bu yolda devama çalışınız.

Madem dünya fanidir, ömür kısadır ve gençlik geçicidir. Sonsuz olan ahiret hayatında ebedi saadeti kazanmak veya kaybetmek davası herkesin başına açılmıştır. Öyleyse başta gençler olmak üzere herkes kendini misafir kabul edip, dünyayı da bir misafirhane görerek, misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etmelidir. İffet ve istikametle misafirhane sahibinin rızasını kazanmaya  çalışmalıdır.