Müslümanların yarın Ramazan Bayramı. Bayram dolayısıyla kimi memleketine sıla-i rahimde bulunmak, kimi de tatil bölgelerine şehrin bunaltıcı havasından bir kaç günlüğüne de olsa uzaklaşmak için düştü yollara.

İstanbul boşaldı adeta. Trafik kilitlendi: İzmit, Sakarya, Bolu Kaynaşlı ve Yeniçağa’da.

Yollarda araçlar tampon tampona.

Otobanlar yol vermese de ziyaretçilere ve tatilcilere sabırla yavaş yavaş ilerliyorlar varmak istedikleri noktalara. 

Bayram sevinç günü anlamına da gelmektedir. Bayramlar Müslümanları birbirine yaklaştırır. Dargınlıkları ortadan kaldırır. Kardeşlik duygularını güçlendirir.

Kardeşlik şuuru içerisinde camilerde toplu kılınan bayram namazları ve sonrasında elele, gönülden gönüle samimi ve içten yapılan musafahalar Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin, barışın ve huzurun artmasına vesile olur. Kişiyi Allah’a vasıl eyler.

Müslüman ülkelerin çoğunda huzursuzluk, kargaşa, çatışma var!

Bazılarında ise iç savaş ve savaş... 

Gazze'de İsrail askerleri tarafından her saat en az bir Filistinli çocuk öldürülüyor.

Dünya devletleri sessizliğe bürünmüş; hele hele İslam Alemi ölüm uykusunda sanki. İnsanlık dışı saldırılara karşı gıklarını çıkartamıyorlar.

Kardeş ülkelerde yaşanan vahşeti görmezlikten, işitmezlikten geliyorlar.

Bazıları var ki utanmasalar zalime alkış ve tempo tutacaklar. 

Uluslararası arenada Türkiye'den başka duyarlı davranan, acıları hisseden, gözyaşlarına tercüman olan, mazlumların ve masumların sesi olup feryad eden bir devlet yok!

Zalimlerin tek taraflı top, bomba atışları ve hava saldırıları altında kalan, evleri yıkılmış, vücutları şarapnel parçalarıyla dolu, çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan Gazze'li Müslümanların elem verici durumu şok edici.

Taraflar arasında ateşkes ilan edilmesi, ölümlerin durdurulması, katliama biran evvel son verilmesi, bölgede barışın ve huzurun tesis edilmesi insanlığını kaybeden çoğu Müslüman ülkelerin umurunda değil.

Sanıyorlar ki, suskun ve duyarsız kaldıkça, suskunluğun ve duyarsızlığın karşılığı olarak kuvvetli rüzgarlar, ittikleri karabulutlarla üzerlerine yağmur yağdıracak. Rahmet saçacak yeryüzüne. Topraklar bereketlenecek. Ekinler bir daneye on dene verecek.

Oysa içinde elim azap olan bir bulut vardır rüzgarların ardında.

Gözlerinin önünde perde vardır onların. Rüzgarların ardından sürüklediği o büyük kasırgayı göremezler!

Bugünlerde pek çok kişi eski bayramlardan bahsederek nostalji yaşamaya çalışıyor: “Köyümüzün meydanlarında salıncaklar kurulurdu, türküler, şarkılar söylenirdi kızlı erkekli hep birlikte. Komşu Rum’muş, Ermeni'ymiş, Kürt'müş lafı olmazdı bile” diye.

Eskiyi yad etmek güzel. Örf ve adetlere bağlı kalmak da hoş!  

Ancak şunlar da hatırlanmalı, hatırlatılmalıdır: Eskiden yere düşen ekmeği nimet kabul edip, öptükten sonra alnına koyan, sevabına yükseklere kaldıran bundan dolayı da “dik duran”, harareti kesmek, susuzluğu gidermek bundan dolayı iki avucuyla su içmek için çeşme başında ram olan Müslümanlar da vardı.

Şimdinin mahallesi de, komşusu da, delikanlısı da, kızı da eskisi gibi değil.

Perdeler örtük, kapılar çift kilitli, yürekler sürgülü.

İnsanlar sırtını dönmeye görsün.
Birbirini boğazlamak için fırsat kollayandan geçilmiyor ortalık.

Bugün Gazze kan ağlıyor, acılar içerisinde. Biz ise eski bayramların nostaljisindeyiz.

Bırakalım bu işleri. Bizleri iyiliğe götürecek olan nostaljiye duyduğumuz özlem değil, yaşadıklarımız ve yaptıklarımız olacaktır.

Açalım gözlerimizi, kaldıralım perdeleri. Gerçekleri görelim artık.