29 Mayıs 2019’da İstanbul’un fethinin 566’ıncı yılını kutluyoruz. Bundan 566 yıl önce ecdadımız içinde yaşadığımız bu şehri fethederek bizlere emanet etmişlerdir. 
 
Hiç şüphesiz ki milletler kahramanlarıyla ve kahramanlıkları ile var olur ve yaşarlar. Tarihimizdeki kahramanlarımızın yaptıkları büyük işler ve başarıları bizlere moral ve ilham kaynağı olmaktadır. Gücümüzü buralardan alır, bu sayede yarınlara da özgüvenle bakarız. 29 Mayıs 1453’de İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethi de tarihimizdeki en büyük gurur ve övünç kaynağımızdan biridir. 
 
Olağan üstü işler yapılmıştır. Daha 21 yaşındaki gencecik bir padişah İstanbul’u fethetmeyi kafasına koymuştur. Bunun için hazırlıklar yapmıştır. Kuzeyden gelebilecek düşman yardımlarını engellemek için Rumeli Hisarını yaptırmıştır.  Yıkılması zor surlar için özel toplar döktürmüş, gemileri karadan yürüterek denize indirmiştir. “Ya İstanbul beni alır, ya da ben İstanbul’u” diyerek kararlılığını ortaya koymuştur.  
 
Arif Nihat Asya’nın yazdığı Fetih Marşı bu durumu ne kadar da güzel özetliyor. 
 
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden.... 
Senin de destanını okuyalım ezberden... 
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden... 

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın... 
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!..

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini... 
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini? 
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini 

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; 
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!.. 
 
Her milletin tarihinde ve bu gününde gizli veya açık gerçekleştirmek istediği bir takım hayalleri veya idealleri vardır. Örneğin Yunanistan’ın Megali İdeası yani Büyük Yunanistan ideali, Yahudilerin Arz-ı Mevud yani Nil nehrinden Fırat nehrine kadar olan toprağa sahip olma arzusu, Rusların tarih boyunca sıcak denizlere inme arzusu gibi.  Bu ideal Osmanlılarda ise  “Nizam-ı Alem”  davasıdır. 
 
 Peygamberimiz bir hadislerinde ; ”Kostantıniyye (İstanbul) mutlaka feth olunacaktır. Onu feth eden kumandan ne güzel kumandan, fetheden asker ne güzel askerdir” buyurmuşlardır.  Fethin teşvikinde en önemli unsurlardan biri işte bu mukaddes sözdür.
 
İstanbul günümüzde olduğu gibi geçmişte de çok önemli bir şehirdir. 1453 yılına kadar farklı zamanlarda Avarlar, Araplar, Avrupalılar ve Osmanlılar tarafından tam 29 kez kuşatılmıştır. 
 
Yukarıda belirtilen kutlu söze mazhar olabilmek için, İstanbul Müslümanlar tarafından defalarca muhasara altına alınmıştır. Başta Ebû Eyyûb el-Ensarî (R.A.) olmak üzere İstanbul önlerinde 400 kadar şehit sahabe olduğu rivayet edilmektedir.   Ancak bu övgü, Akşemsettin gibi yüce bir zattan eğitim ve feyiz alan Osmanlı Sultanı II. Mehmet’e nasip olmuştur. 
 
Daha 21 yaşında olan Fatih,  İstanbul’u fethederek Osmanlıyı yükselme devrine sokmuş, daha sonrada yeni fetihler yaparak alınan ülkelerdeki insanların hukukunu azami ölçüde korumuştur. 
 
İstanbul’un fethiyle dünya tarihinde müthiş dönüşümler ve gelişmeler olmuştur. Bin yıllık Roma İmparatorluğu tarihin sahnesinden silinmiştir. Eski çağ kapanıp yeni bir çağ başlamıştır.  Osmanlıların artık başkenti Edirne’den İstanbul’a taşınmıştır. Bu durum Osmanlıya hem siyasi, hem askeri hem de moral açısından büyük bir üstünlük sağlamıştır.  Yurt dışında ise  (Avrupa’da)  Rönesans hareketinin hızlanmasına, yeni bir çıkış yolunun bulunmasına dolayısıyla keşiflerin yapılmasına katkı sağlamıştır.
 
İstanbul,  sevgilerin yeşerdiği, sevdalıların kavuştuğu, hayallerin kurulduğu ve gerçekleştiği, şiirlerin yazıldığı, şarkıların bestelendiği, sanatın ve bilimin en iyi noktada olduğu bir şehirdir.  Doğu ve batı medeniyetine başkentlik yapmış köklü bir şehirdir. 
 
Halkımız tarafından taşı toprağı altın diye söylenen İstanbul üzerine o kadar güzel sözler söylenmiştir ki; ne kadar büyük bir değere sahip olduğumuzu bir kez daha idrak ediyoruz.  Bunlardan bazıları;
 
Ah İstanbul! Beni büyüleyen isimlerden en çok büyüleyeni yine sensin." (Pierre Loti)

İstanbul eskiden beri Avrupa ve Asya’yı birleştiren büyülü ve adeta kutsal bir mühürdür. 
İstanbul muhakkak dünyanın en güzel yeridir." (Gerard De Nerval)

Dünya’da İstanbul kadar güzel görünüşlü başka bir kent bulunmadığını söyleyenler, gerçekten haklıymışlar." (Chateaubrıand)

İstanbul'a sahip olan bütün dünyaya hükmeder. Dünya tek bir devlet olsa idi, taht şehrinin İstanbul olması gerekirdi. (Napolyon Bonapart)

İstanbula hükmeden bütün cihana hükümdar olur. Onun için, mümkün olduğu kadar İstanbul'a yaklaşmak gerekir. (Rus Çarı I. Petro)
 
İstanbul işte bu kadar güzel ve önemli. İstanbul bizim olduğu için ne kadar şükretsek azdır. 
 
Sözlerimizi Büyük Üstat Necip Fazı Kısakürek’in İstanbul üzerine yazdığı şu mısralarla sonlandıralım.
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! 
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... 
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, 
Adada rüzgâr, uçan eteklerden sorumlu. 
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından 
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından. 
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; 
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar... 
Gecesi sünbül kokan 
Türkçesi bülbül kokan, 
İstanbul, 
İstanbul... 

Reşit CANİK