Türk Ocakları Eskişehir Şube Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal, Büyük Kafkasya Sürgün ve Soykırımı’nın 158’inci yılı nedeniyle mesaj yayınladı.

158 yıl önce bugün, 21 Mayıs 1864’te yaşanan Büyük Kafkas Sürgünü hakkında konuşan Ünal, bu tarihle birlikte insanların, vatanlarından çıkarılarak adeta ölüme gönderildiğini dile getirdi. Yerlerinde, yurtlarında baskı ve zulme uğrayan Kuzey Kafkasya halklarının 19. yüzyılın başından itibaren mücadeleye girdiğini söyleyen Prof. Dr. Ünal, mesajının devamında şunları ifade etti; “Gazavat Dönemi diye adlandırılan bu mücadelenin lideri, dünya üzerinde ilk ve büyük gayrinizami harp ustası olarak bilinen Şeyh Şamil idi. Bu mücadele sırasında yoğun olarak göç olaylarının yaşandığı da akılda tutulmalıdır. Temel insan haklarından mahrum edilmesi sebebiyle göç edenlerin sayısı 1856 yılı itibariyle bir milyonu aşmıştır. Rusların Kuzey Kafkasya’ya yerleşmesine mani olan bu mücadele Kırım Harbi’ni müteakiben zayıflamış ve 1859 yılında sona ermiştir. Kendileri galip gören Ruslar, çarlığın 17. yüzyılın başından beri takip ettikleri politika doğrultusunda Kuzey Kafkasya’ya Rus ve Hristiyan unsurları iskân etmişler, buradaki halkları güneye sürmüşler; yalan beyanlarla Türkiye’ye göçü teşvik ederek Kafkasya’nın insansızlaştırılmasına çalışmışlar, soykırım yapmışlardır” dedi.

"25 bin kişilik bir kafileden sadece 6 bin kişi sağ kaldı"

Sürgüne gönderilen insanların yolda ve daha sonra ilk yerleşimleri esnasında büyük oranda hayatlarını kaybettiklerini aktaran Ünal, “Sürgünün hangi şartlarda gerçekleştiği önemli olmakla birlikte eldeki veriler büyük faciayı ortaya koymaktadır. Örneğin, Trabzon’a yola çıkarılan 25 bin kişilik bir kafileden sadece 6 bin kişinin sağ kalması veya bu sürgünlükte muhacirler arasında toplamda günde 550 kişinin hayatını kaybetmesi bu acı manzarayı gözler önüne sermektedir. Soçi’den, Batum’dan gemilere bindirilerek Osmanlı topraklarına sürgüne gönderilen Kafkasyalılardan en az 500 bininin Karadeniz’in soğuk sularında boğulduğu, o yıllarda Trabzon ve Sinop’ta ölenler için yeterli sayıda kefen bezinin dahi bulunamadığı arşiv kayıtlarında belgelidir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: iha