Ekolojik zorlanma, türlerin yok oluşundan hava ve su kirliliğine, ormansızlaşmadan mercan resiflerinin birer birer ölmesine, su ürünlerinin tükenişinden su havzalarının kaybına kadar birçok alanda belirgin olarak görülüyor. Gezegenimizin, atıkları ve kirleticileri absorbe etme kapasitesi gittikçe zayıflıyor ve hızla tükeniyor.

Dünyadaki ticarî balık rezervlerinin yüzde 52’si tamamen sömürüldü, yüzde 20’si aşırı istismar edildi ve yüzde 8’i de tükenmiş durumdadır. Arıların ve tozlayıcıların azalması nedeniyle, tarım mahsulleri ve ekosistemleri tehlike altındadır. Kentsel hava kirliliği her yıl milyonlarca erken ölüme sebep olmaktadır.

Giderek, kaynakları sürdürülemez ölçüde tükettiğimizi, tehlikeli kirleticiler yaydığımızı, ekosistemlerin altını oyduğumuzu ve gezegenin iklim dengesini bozmaya başladığımızı artık kavrama noktasına geldik.

Dünya üzerinde ormanlar tıraşlandı, nehirler kurudu, türler yok oluyor, insanlar iklimi değiştiriyor ve bütün bunlar iktisadî kalkınma ve büyüme peşinde koşmaktan kaynaklanıyor.

İktisadî sistemlerimiz yeraltı rezervlerinden petrol ve gaz, sığırlardan süt ya da insan gücünden ekonomik artı değer elde etmek gibi ayırım yapmadan gezegenin bütün kaynaklarını giderek daha da sömürmek üzere programlanmıştır.

2014 Yaşayan Gezegen Raporu 1970 yılından beri omurgalı türlerin popülâsyonunun yarı yarıya azaldığını belgelemiştir.

Son zamanlarda insanlarda ortaya çıkan hastalıkların dörtte üçü yaban hayatı kökenlidir.

İnsanların, yeryüzünü, yerleşim alanlarını, canlı türlerini, iklimini ve bize sağladığı bütün ekosistemleri aşırı kullandığımız ve istismar ettiğimizi giderek daha çok fark etmemiz ve huzursuz olmamız iyiye işarettir. Gerçek şu ki, kendimizi tam bir karmaşa içine soktuk ve kaçacak başka bir yer de yok. Tek seçeneğimiz, durumun icabına bakmaktır.

Deniz seviyelerinin yükselmesi, türlerin yok oluşunda artış, daha büyük çapta aşırı hava olayları (kuraklık, sel, sıcak dalgaları) ve bunların insanlara etkileri (açlık, yokluk, kıyı şeritlerindeki toplulukların zarara uğraması), böceklerin ve hastalık taşıyıcıların göç etmesi, sosyal ve politik istikrarsızlık ve çatışmalar insanların hatalarının adeta birer zincir halkaları gibidir.

Biyosfer ciddî bir bozulmanın eşiğindeyken, bizler de ürpermekteyiz.

Artık yeni baştan, “Çevreci mesele nedir?” diye sormamız gerekiyor.

Paranın ve şirketlerin gücünün insan gücünden üstün olması, çevre ile ilgili meselelerden biridir.

Güçlü demokrasiler, karşılaştıkları meseleler ile doğrudan ilgisi olan, çok sayıda insanın kabiliyetini ve enerjisini harekete geçirirler. Problemlerini böylece çözerler.

Hiç kimse geleceği öngöremez. Ancak, insan türünün, yeryüzündeki geleceği ile ilgili herhangi bir endişemiz varsa, bir yandan düşüncesizce bütün gezegeni amaçları için kullanma, süreçleri tahrip etme, ekonomik büyüme ve nüfus artışı devam ederken, korkutucu gidişat hakkında aklı başında görüşleri dikkate alıp etraflıca düşünmek gerekir. Her geçen gün, yaklaşan son için, seçimlerimizin önemi giderek azalıyor.

O hâlde yeryüzünün muhafaza edilmesi için ne tür bakış açılarına ihtiyacımız vardır? [1] 02.05.2018

Ekrem YAMAN

Ordu Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com.tr

E-posta: [email protected]

 
 
[1] Bu yazının hazırlanmasında aşağıdaki eser ilham kaynağı oymuştur: Dünyanın Durumu 2015 Sürdürülebilirliğin Önündeki Gizli Tehditlerle Yüzleşmek, Çev. Gülru HOTİNLİ, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Genel Yayın No: 3414, İstanbul, Ayhan Matbaası, 2015, 218 s.