NİSÂ-58: Şüphe yok ki Allah(cc) size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder! Doğrusu Allah(cc), bununla size ne güzel nasîhat veriyor! Şübhesiz ki Allah, Semî' (herşeyi işiten)dir, Basîr (hakkıyla gören)dir.) 
Kişiler her zaman hak ettikleri yerde bulunmazlar; bazen umulmadık bir şekilde bazı  neticeler sonucunda, bir anda kendilerini yüksek makamlarda bulabilirler. Bu duruma eskiler Koyunun olmadığı yerde, Keçiye Abdurrahman çelebi derler demişlerdir. Evet emaneti ehline vermek ve adaletle hükmetmek farz kılınmıştır. Bu, tüm işler, kurumlar,  makamlar, idareciler, ve tüm insanlar için, Yüce ALLAH(cc) tarafından böyle bildirilmiştir.
Lakin uygulamaya bakıldığında, genel çerçevede bu durumun çok uzağında olunduğu açıkca görülmektedir. İnsanoğlu öğülmeyi taktir edilmeyi yüksek yer ve makamlarda bulunmayı sever, durum böyle olunca kişisel menfaati öne çıkmış olanların, yüksek makamlara çıkmak için yapamayacakları bir şey yoktur. Yaşadığımız hayatta bir çoğumuz şahit olmuşuzdur, gittiğimiz makamlarda kişinin işgal ettiği koltuğun hakkını veremediği, sadece o makamda bir boşluğu doldurmak için bulunduğu hissine kapıldığımız olmuştur.
Ehliyet ve liyakattan uzak, iş bilmez yöneticilerden ne kurumlarına nede yaşadıkları topluma hayır gelmez. Göreve getirilmek istenen yöneticilerin vasıfları, yapılacak işe ehil, Çevresi ve bulunduğu ortamlarda dürüstlüğü ve güvenilirliği kabul görmüş, makamların geçici olduğunu bilen, ve makamın hakkını verebilecek bulunduğu makamın gerektirdiği vazifeleri, bir hakkın yerine getirebilecek kabileyette olmalıdır.
Atalarımız makam istenmez verilir demişlerdir; şimdilerde bu söze hiç itibar kalmamış gibi görülüyor. Bizim yeni yetmelik zamanlarımızda, zenaat'a çok değer verilirdi. Tüm iş yerlerinde ilk işe başlayanlar çıraklık yapar, bu süre içerisinde kalfasının ve ustasının emrinde çalışır, yavaş yavaş yapılan işi öğrenir beceri kazanır, zaman içerisinde  ustası yeterli beceriye ulaştığına kanaat ederse kalfalığa yükseltir ve uzun yıllar kalfa olarak çalışırdı. Usta olmak öyle kolay bir şey değildi usta olabilmek çok bilgi tecrübe ve maharet gerektirirdi.
Ecdadımız nede güzel söylemiş,  Makam kişiye ‘’Şeref’’vermez, kişi bulunduğu makamı şereflendirir. Bir ikinciside Mahkeme kadıya mülk değildir. Selam olsun makamının hakkını verenlere, Selam olsun Ateşten gömlek giyip'te o ateşin kendilerini yakmasına müsaade etmeyenlere, selam olsun makamların geçici heveslerine kapılmayıp makamların ‘’amaç’’ değil ‘’araç’’ olduğunun bilincinde olanlara.