Sanatçılar, eserleriyle genelde insanları düşündürmeyi ya da şaşırtmayı hedefliyor. Ancak bazıları var ki, onlar yapıtları ile insanı hayrete düşürebiliyor.
Ölü hayvanlara şapka ya da ayakkabı formunda yeniden hayat vermek kimilerine göre etik değil, kimilerine göre ise büyük bir sanat.

Ölüm, tasarımcı ve heykeltraş Iris Schieferstein'in sanatının bir parçası... Iris Schieferstein, "Ölümle burun buruna gelince, hayat hakkında düşünmeye başlıyorsunuz" diyor.

Sanatçı, iki eski yarış atını kesimhaneden kurtarmış ve onlara yeni bir yuva sunmuş.

Atların yaşadıkları sürece, yeni sahiplerinden memnun kalacakları kesin.

Iris Schieferstein, "Atlarım ölünce onları da değerlendirecek miyim, diye çok soruyorlar. Olabilir, o zamanki duruma bağlı. Şu an bir şey söylemek güç" diyor.

İlham kaynağı doğadaki çeşitlilik

Schieferstein, sanatı için hiçbir hayvanı öldürmüyor. O, zaten ölmüş hayvanların kadavralarını kullanıyor. Berlin yakınlarındaki atölyesinde, onlara çeşitli şekiller veriyor. Sanatçının ilham kaynağı ise doğanın sunduğu çeşitlilik.

Schieferstein, "Kemiklerden kanatlara, postlara kadar her şeyi kullanabilirim. Yani normalde doğada kaybolacak hemen her şeye, bambaşka bir form verip, onlara yeni bir anlam kazandırabilirim. Bu benim için çok heyecan verici" diye konuşuyor.

Ancak katı Alman yasaları, sanatçıyı frenliyor. Yasalar sanatçının sadece yenilebilir, avlanıp yakalanabilir hayvanları kullanmasına izin veriyor. Yani ördek, balık ya da inek gibi… Fare ve sıçanlar ise yasak. Sanatçı, yasalara harfiyen uysa da hayvan hakları savunucularının eleştiri oklarının hedefinde.
 
Iris Schieferstein, görüşlerini şöyle özetliyor: "İnsanlar, hayattaki ve hatta ekonomideki neden-sonuç ilişkilerine biraz kafa yorarsa harika olur. Elimize geçenleri nasıl değerlendiriyoruz, artıklara ne oluyor? Ya da artık diye bir şey var mı, yoksa onu yeniden değerlendirmek mümkün mü? Bir düşünün: Şekerlemelerin, ilaçların, tabakların içinde domuz kemiği bulunuyor. Hepimiz sabun kullanıyor, deri ayakkabı giyiyoruz."

İstediği tartışma yaratmak

Tasarımcının sanatı tabii ki tartışma yaratıyor. Hedefi de bu zaten. Tıpkı kendiden öncekilerin de yaptığı gibi.

15. Yüzyıldan kalma efsanevi bir canlı. 17. yüzyıldan bir natürmort. Fransız sanatçı Fragonard'ın 18. yüzyıldan kalma bir eseri. Ya da Demien Hirst'ün bir çağdaş sanat ikonu sayılan "Ölü Köpekbalığı". Iris Schieferstein da bu geleneği, çağa adapte etmiş: Tıpkı yılanlı tabancası gibi.

Schieferstein, "Her nedense ölü hayvanlarla çalışma trendi yayılıyor. Muhtemelen zamanın ruhuna bir gönderme yapmak için" diyor.

Zamanın ruhu ise her ne pahasına olursa olsun; "dikkat çekmek". Dolayısı ile sanatçının eserlerinin moda kentlerinde ilgi görmesi, hiç şaşırtıcı değil. Hatta stil ikonu Lady Gaga Schieferstein'a ayakkabı siparişi vereli çok olmuş.

Schieferstein, koleksiyonunu bu yıl ilk kez, ocak ayındaki Berlin Moda Haftası'nda görücüye çıkaracak. Amaç sadece moda değil, aynı zamanda insanları seri üretim ve tüketim konusunda düşündürmek.

Schieferstein, "Sadece mevcut bir döngüyü görünür kılıyorum. Normalde insanlar bunu görmüyor diye farklı bir şey yapıyor sayılmam" diyor.

Iris Schieferstein doğa ile uyum içerisinde. Ancak sanatını gören her insanla aynı uyumu yakaladığını söylemek zor.
Editör: Vitrin Haber