Ülkemizin en uç noktasında, kendisini denizin içerisine gizlemiş Kars gibi, Hatay gibi, Edirne gibi, adeta onlara nispet eder gibi, bende serhat şehriyim der gibi. Genç  kızların çeyizlik danteli gibi. Gök kuşağındaki mavisini, yeşilini, rengarek güzelliği bağrına işlemiş doğa harikası,göz nuru, inciler incisi, Rabbimin harikulade eseri bir şehir.

   Kendisini  Karadeniz’in hırçın dalgalarının kucağına saklamış, kimsecikler görememiş, gözlerden uzak kalmış, yıllar yılı devlet eli değmemiş, son yıllardaki birkaç rutuşun dışında,  yatırımla yok denecek kadar çok az tanışmış. Devlet imkanları, yatırım, sanayii yönünden bakir, Anadolu’nun en geri kalmış boynu  bükük illerinden birisi.

   İnsanları fakir ve yoksul, esnafı çaresiz, gençleri işsiz. Devamlı göç veren, ilçe ve köyleriyle beraber nüfusu iki yüz binin altına düşmüş, bir milyondan fazla insanını il dışına göçmen olarak uğurlamış öksüz bir şehir. Emekli ve memur şehri.

   Denizi, mavisi, ormanı, yeşili, sahili, kumu çok mükemmel, fakat turizm yok, ne yatırımı, ne de tanıtımı yapılmış.

   Karaların içerisine gizlenmiş doğal bir limana sahip. Karadeniz’in hiçbir sahil kentine nasip olmayan doğal ve mükemmel bir liman, fakat deniz ulaşımı yok. Atıl doğal bir liman, atıl doğal,  onlarca km. uzunluğunda bir sahil. Kenarda köşede bırakılmış ülkemizin boynu bükük yetim evladı.

   İnsanı devletine bağlı,  Milletini seven, kanunlara saygılı, mütedeyyin. Türkü’yle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Abaza’sıyla, Gürcü’süyle Kürt’üyle, Rumeli göçmeniyle kenetlenmiş, ayrılmaz bir mozaik olmuş. Asi değil, saygılı. Bunca ihmal ve gecikmeye rağmen hiç isyan etmemiş.

    Bazen insanları birbirine soruyor. Hizmet alabilmeni yolu isyan etmekten, devlete asi olmaktan mı geçiyor diye. Son yıllarda yapılanlara elbette müteşekkiriz, fakat hizmetin neresindeyiz?

   Biz Sinoplular olarak, A veya B partili, C ya da D parti taraftarı olarak, şu yada bu isimle örgütlenmiş kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları olarak siyaseten ve ideolojik kaygılarla birbirimize gücenmeye hele  hele  darılmaya hiç mi hiç hakkımızın olmadığını iyi bilelim.

   Hep iktidar milletvekilleri falan yöreden çıkıyor mazeretinin arkasına sığınmayalım. Sinop’un neresinden, hangi ilçesinden olursa olsun o bizim, hepimizin milletvekilidir, bunu aklımızdan çıkartmayalım. Taraftarı olduğumuz kendi partimizden olsun ya da olmasın hiç fark etmez onlar bütün Sinopluların, yani hepimizin milletvekilidir. Seçimlerden önce adayların tümü, seçimlerden sonra sandıktan çıkarsak, partinin değil, bütün Sinopluların milletvekili olacağız demiyorlar mıydı?

   Asil olan bizleriz, vekil olan onlar. Çekinecek, sıkılacak bir durum söz konusu dahi olmamalı. Vekillerimizle karşılaştığımızda, ya da yaptığımız eylemlerde muhakkak ilimiz için bir şeyler isteyelim. Hizmet ve yatırımı talep edelim. Yolumuzun bir an önce bitirilmesini isteyelim, müjdesini aldığımız doğal gazın da bir an önce evimize ulaşmasını isteyelim,  suyumuzu isteyelim, macerası kısa süren onarıma alınan hava alanımızın bir an önce hizmete açılmasını isteyelim. Deniz yolu, kara yolu, demir yolunun kesiştiği  muhteşem Sinop’umuzu isteyelim.

   Hep karşı olmak, karşı durmak için platformlar oluşturmak yerine, hizmete talip olmak için birlik olalım. Hep istemezük eylemleri yerine iş, aş, ekmek istemek adına beraber olalım. Roboski’de  ölen vatandaşlarımıza  gösterdiğimiz hassasiyet kadar, eğitimde anadile gösterdiğimiz duyarlılık kadar Sinop ve Sinoplunun meselelerine duyarlı ve hassas olalım.

   Gelin canlar bir olalım. İri olalım, diri olalım, bir ve beraber olalım.

   

- - - -