Bir toplumun bozulmasının, yıkılmaya yüz tutmasının en önemli işareti değer yargılarının değişmesidir. Toplumları ayakta tutan temel taşlarının yerinden oynaması, kültür değerlerinin yok oluşu o toplumun yıkılışını hızlandıran en büyük etkendir.

   Her toplumda kötü ve aykırı insanlar vardır. Hırsızı da, arsızı da, namussuzu da mevcuttur. Bozulmamış toplumlar bu tür insanları da, yaptıkları işi de hoş karşılamaz ve kabullenmezler. Hatta toplumun değer yargılarına ters düşen bir takım eylemlerde bulunan yanlış insanlarla ilişkilerini soğutur, bu yapıdaki insanlarla ilişkilerini keser ve onları toplumdan dışlarlar.

   Diğer taraftan işin en tehlikeli yanı suçlu ve yanlış insanların varlığından çok yapılan yanlışların hoş görüyle karşılanması, kabul görmesidir.

   Geçmişte herhangi bir kişi hırsızlık yapması halinde, o kişiyi toplumun hoş karşılaması şöyle dursun, o kişiyle selamı sabahı keser, ondan uzak durur, onunla ilişkilerini keserlerdi. Şimdi ise hırsızlık yapmak, hele de devletin malını çalmak; beceriklilik, iş bilirlik, açıkgözlülük olarak kabul görüyorsa, o toplum değer yargılarını yitiriyor, o toplum ölüyor demektir.

   Devletin malına el uzatmak, çalmak, zimmetine geçirmek, vebali çok büyük, cezası da çok büyük olacak olan bir suç olmalıdır. Çünkü her hangi bir şahsın malına el uzatırsanız, o şahısla sizin aranızda bir meseledir. Çaldığınız malı geri iade edersiniz, ya da malını çaldığınız şahıstan helallik dilersiniz, mesele hal yoluna girebilir.

   Devletin malına el uzatanlar, devlet hırsızları, kimden helallik dileyecek, kime malını geri iade edeceklerdir. Yetmiş beş milyonun, halkımızın tabiriyle tüyü bitmemiş yetimin hakkını gırtlağından geçirenler bu vebal ve günahın altından nasıl kalkabileceklerini iyi düşünmelidirler.

   Bu milletin malını çalanlardan, devlet hırsızlarından, bu millet hesap soracağı gibi,bu millete gözünü dikmiş, başımıza bir hal geldiğinde koruyucumuz olur, bizim imdadımıza koşar diyen, Balkanlar’dan Orta doğuya, Kafkaslardan Dünya’nın her hangi bir yerinde dara düşmüş, darda kalmış yardıma muhtaç insanların hesap soracağı muhakkak. Yakalarına yapışarak, siz bu milletin malını çalmasaydınız bu millet güçsüz kalmayacak, bu millet süper güç, dünyada söz sahibi olacak, biz darda kaldığımızda anında müdahale edecekti. Davacıyım devlet hırsızlarından diyeceklerdir, bu böyle biline.

   Namus ve ahlak anlayışımızda da büyük değişikler oldu.
   A benim bahtı yarim,
   Gönlümün tahtı yarim.
   Yüzünde göz izi var,
   Sana kim baktı yarim.

   Yukarıdaki dörtlükte, sevgilisine seslenerek yüzünde yabancı bir bakışın izini gördüğünü, bunun kendisi için zül olduğunu belirten bir serzeniş var. Böyle bir ecdadın ahfadı olan bu milletin çocukları en mahrem yerlerini teşhir edebilmek için birbiriyle adeta yarış halindeler. Bunu da bir medeniyet ölçüsü ve marifet sayıyorlar.