Vaktiyle bir ermiş bu günkü Sarıkum gölünün bulunduğu yerdeki köye gelir. Birkaç kapıyı dolaştıktan sonra, evinin önünü süpüren bir kadına; 

- 'Açım beni doyur' der. 

Kadın: 
'Kocam değirmene gitti. Evde ne bir yemek, nede bir dilim ekmek yok. Ateşe çocuklarımı kandırmak için külden çörek attım' der. 

Ermiş kadına:
- 'Getir onu, o yenir' der.

Kadın getirir ermişe verir. Ermiş ekmeği (Kül yığınını) eline alır. Kırdığında mis gibi buğday ekmeği olur. Kadına:

-'Çocuklara ver yesinler' diye uzatır. Kadın karşısındakinin ermiş olduğunu anlamıştır.

Ermiş kadına: 

Atının terkisine atlamasını hiç geri bakmamasını söyler. Kadın terkisine atlar, Epey ilerlerler. Bir ara kadının aklına çocukları gelir-gelmez geriye bakar. Birde ne görsün köyün bulunduğu kısmı su basmıştır.

Büyük bir çığlık atar Ermiş kadına: 

-İntizar ederek “taş ol” der. Kadın attan düşmüş ve gerçektende taş olmuştur. 

Burası geçmiş yıllarda Sinopluların en çok ziyaret ettikleri, adak adadıkları, şifa bekledikleri, girişi bir kadına benzeyen bir mağara şeklinde olan “CİCİKLİ TÜRBE” dir. Halk arasında Sarı Göl’ün oluşumunu böyle bir efsaneye dayandıranların sayısının da az olmadığı söyleniyor.

“Cicikli Türbe” Sinop Atatürk Devlet Hastanesinin altından geçen Ayancık karayolunun kenarında tepede bulunmaktadır.

Saygılarımla…