Sinop Merkez, Osmaniye, Dibekli ve Abalı sınırlarında bulunan Akliman Mevki Aksaz-Karagöl Sulak Alanı ekolojik yapısı gereği Uluslararası “Ramsar sözleşmesi” kapsamında korunması gereken sulak alanlardan biri olduğunu belirten Erdoğan yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin korunması için Sinop Çevre Dostları Derneğimizin, Aksaz –Karagöl Sulak Alanının korunmasına ve yanlış uygulamaların durdurulmasına yönelik çalışmaları 1996 yılından beri sürmektedir.

1998 yılında Sinop Belediyesi ile yapılan işbirliği ile TÜBİTAK tan bilim adamı davet edilmiş ve Yer Deniz Atmosfer Bilimleri ve Çevre Araştırma Grubu adına Y. Doç. Dr. Sancar Ozaner ‘Sinop Batısındaki Ekosistemler ve İlginç Yer şekillerinin Jeomorfolojisi, Eko turizm Yönünden Önemi’ başlıklı bilimsel rapor hazırlanmıştır”.

Derneğin çabaları sonucu Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü Sulak Alanların varlığını farkına vardığını ve 2007 yılında Aksaz Sulak alan içinde DSİ’nin kanal açma projesi Mahalli Sulak Alan Komisyonunda reddedildiğini belirten Erdoğan; “2014 yılında DSİ’nin Proje revizyonu ile yaptığı başvuruyu Mahalli Sulak Alan Komisyonu ikinci kere reddetmiş ve alanın sınırlarını belirlemeye karar vermiştir. Mahalli Sulak Alan Komisyonu üyeleri tarafından yapılan uzun arazi çalışmalarından sonra sınırlar belirlenmiş ve 2015 de yapılan ilk Mahalli Sulak Alan Komisyonu toplantısında alınan “Aksaz-Karagöl Sulak Alanı’nın sınırlarının belirlenmesi ve Mahalli Sulak Alan olarak tescil ettirilme çalışmalarının yapılması” karar verilmiştir” dedi.

Ancak Sulak Alanın tescil edilmesi beklenmekte iken 25.12.2015 tarihinde yapılan Mahalli Sulak Alan Komisyonu toplantısında Sinop Valisi Yasemin Özata  Çetinkaya’nın komisyonun bürokrat  üyeleri üzerinde baskı kurduğunu iddia eden Erdoğan; “Sadece Aksaz Sulak Alanı içindeki  Deveci Deresini Sulak Alan kabul edilmesini sağlamış ve sulak alanın büyük bölümünün yapılaşmaya her türlü tehlikeye açılmasına neden olduğunu söyledi.

SULAK ALANLARIN TAHRİBATI SONUCU TÜRLERİN YOK OLMASI, DOĞAL YAŞAM ALANLARININ YOK OLMASI DEMEKTİR 
Sulak alanlar doğal işlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleri içerisinde yer aldığını söyleyen Erdoğan; “Sulak alanlar, yeraltı sularını besler, taban suyunu dengeler, sel sularını depolar, taşkınları kontrol eder ve bulundukları yerin su rejimini düzenlerler. Sulak alanlar başta yağışlar ve sıcaklık olmak üzere iklim elamanları üzerinde olumlu birçok etkiye sahiptirler. İklimi yumuşatma gibi mikro klima etkisi yaparlar. Bu nedenle küresel iklim değişimiyle mücadelede korunması gereken en öncelikli alan konumundadırlar. Tortu ve zehirli elamanları alıkoyarak ya da besin maddelerini kullanarak suyu temizleyen doğal arıtma sistemleridir. Su geçişini yavaşlatarak besin ve sedimanların birikmesini sağlarlar. Tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleridir. Başta balıklar ve su kuşları olmak üzere gerek ekolojik gerek ticari değeri yüksek bitki ve hayvan çeşitleri ile bir çok türün yaşamasına imkan sağlarlar.

Sulak alanlar besin zincirinin en altında yer alan planktonlardan en üsteki su kuşlarına kadar her beslenme düzeyindeki canlılara ev sahipliği yapan ve on binlerce yıllık doğal süreçlerde oluşan ekosistemler olduğundan, bir kez kaybedildi mi bir daha insan eliyle oluşturulması neredeyse imkansız olan ekosistemlerdir. Sulak alanların tahribatı sonucu türlerin yok olması, insanlarında varlıklarını borçlu oldukları ve yaşamın devam edebilmesinin bağlı olduğu  doğal yaşam alanlarının yok olması demektir” diye konuştu.

Sulak alanların zaten hassas ekosistemler olması nedeniyle doğal işleyişlerine hiçbir müdahalede bulunulmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan sözlerine şöyle devam etti; “Ayrıca son buzul çağında buzulların erimesi ve deniz seviyesini yükselmesi sonucu oluşmuş körfezin önünün kumla kapanmasıyla geriye kalan lagün gölünün yıllar içinde göle akan alüvyonla ortaya çıkan sulak alanın tabanı tuzlu su içerdiğinden hiçbir yapılaşma sağlıklı olmayacaktır. Yapıların demiri korozyona uğrayacağı gibi en küçük tektonik harekette yapılar kum içine gömülecektir. Köylümüzün hali hazırda yetersiz olan merası yok olacak, daha en başta hafriyatla birlikte su drene olacak pirinç tarımı olumsuz etkilenecek ve sonuç olarak sulak alan zarar görecektir. 175 km denize kıyısı olan ilimizde turizmin, Akliman Mevkide 4 km’lik kumulu olan Sulak Alana sıkıştırılmasının ve rip akıntısı ile ölümlere neden olan bu kumula çekilmesinin bir mantığı yoktur”.

ŞİMDİYE KADAR 392 BİTKİ TÜRÜ TESPİT EDİLDİ
Konu ile ilgili, Sinop Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Akademisyenlerinden Emire Elmas’ın TÜBİTAK  tarafından desteklenen ‘Aksaz-Karagöl Sulak Alanında Bitki Çeşitliliği ve Kommunite Dinamiklerinin Araştırılması’ başlıklı projesi kapsamında 2017 Mayıs ayında yapılan çalıştayda elde edilmiş sonuçların paylaşıldığını belirten Erdoğan; “ Açıklanan göre, Aksaz Sulak Alanı subasar orman, yaprak döken karasal orman, sulak çayır, kumul, riparian (Dere vejetasyonu) gibi birbirinden farklı ekosistemleri bir arada bulunduran ve nadir rastlanan sulak alan tiplerinden biri olduğu, Alanda aynı zamanda 1974 yılında ekilmiş çam plantasyonlarının olduğu ve karışık orman niteliğinde olan alanlar da bulunduğu, bu farklı alanlar birbiri ile bağlantılı olan alanlar olduğu ,özellikle subasar orman, sulak çayır ve ırmak gibi su ile direkt bağlantılı olan alanlardaki herhangi bir değişim alanının tümünü etkileyeceği,  Farklı alanların bulunması habitat çeşitliliği sağladığından farklı tipte canlıların da barınmasını sağladığı, Proje sonuçları henüz tamamlanmış olmasa da şimdiye kadar 392 bitki türü tespit edildiği, proje tamamlandığında bu sayının daha da artacağı, sonucuna varılmış olup tüm kurumlara  proje tamamlanana kadar alana herhangi bir müdahale yapılmaması ve  bilim insanlarının görüşüne başvurulmaları gerektiği bildirilmiştir” dedi.

HALKIMIZI SULAK ALANA SAHİP ÇIKMAYA DAVET EDİYORUZ
Genel olarak Sulak Alanların önemi ve söz konusu son bilimsel çalışma ile Aksaz-Karagöl Sulak Alanının nadir rastlanan sulak alan tiplerinden olması nedeni ile gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuzu daha da artırmakta diyen Erdoğan sözlerine şöyle devam etti; “Valinin isteğine göre belirlenmiş alan sınırlarının doğal, bilimsel ve hukuki sınırlarına genişletilmesi gerekmektedir. Tüm Mahalli Sulak Alan Komisyonu Üyelerini doğayı korumaya ve geleceği kurtarmaya, tüm Halkımızı Sulak Alana sahip çıkmaya ve doğru karar verilmesi yönünde desteklemeye çağırıyoruz”.
Editör: Vitrin Haber