İnsanlar eserleri ile yaşarlar, işte size 2500 yıllık ömür Diogenes.

Sinoplu Diogenes, ilahi adelet mi veya ilahi tesadüf mü bilinmez ama Büyük İskender ile aynı gün ölmüştür. Büyük İskender İskenderiye'de, Diogenes ise Korint'te toprağa verilmiştir. Büyük İskender zenginliğin saltanatın zirvesinde iken Diogenes'te fakirliğin zirvesindeydi. Fakat dünya her ikisi içinde fani bir yer oldu. İşte onun için Unesco Türkiye Milli Komisyonu dünya malına değer vermeyen Diogenes ile ilgili 19 - 20 Nisan 2013 tarihlerinde Sinop'un Antik Dönemini masaya yatırıyor. 

4 oturumda gerçekleşecek toplantı ile Sinop'un Antik Dönemi aydınlatılmaya çalışılacak. "Dünya Kültür Mirası ve Sinop" konulu birinci oturum ise Müsteşarımız Sayın Özgür Özaslan tarafından yönetilecektir. İkinci Oturumda "Kinik Felsefesi ve Diogenes", üçüncü oturumda Çağından Çağımıza Diogenes, dördüncü oturumda "Değerlendirme Oturumu" olarak gerçekleşecektir.20 ayrı üniversiteden öğretim üyelerinin katıldığı oturumların ev sahipliğini ise Sinop Üniversitesi yapıyor.

Amerika'da Kızılderililer beyaz adamlara "Toprak insana değil insan toprağa aittir" sözü ile karşılık vermişlerdir.
İnsanın herşeyini değiştirebilirsiniz ancak ana-baba ve doğum yerini değiştiremezsiniz. Diogenes M.Ö. 412 yılında Sinop'ta doğmuş, M.Ö. 323 yılında Korinth'te ölmüştür. Bizans İmparatoru Romen Diogenes ile karışmaması için literatürlerde Sinoplu Diogenes olarak anılmaktadır. Banker Hicesias'in oğluydu. Kaynaklarda hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. 

Diokres'in anlattığına göre, devlet bankası babasının elindeyken sahte para (ayarı düşük) bastığı için babasıyla sürgüne gönderilmiştir. Bazı kaynaklara göre ise; Diogenes'in parayı, babasından alıp sahtesini yaptığı anlatılmaktadır. Babası zindana atılınca Diogenes'in de korkup kaçtığı söylenmektedir. Bazılarına göre adını duyurmak için bunu yaptığı söylenmektedir.

Diogenes Atina'ya giderken, yakalanıp köle olarak satılır, alıcının sen ne iş yaparsın? sorusuna, ''İnsanları yönetmek'' diye karşılık vermiştir. Çığırtkana da sor bakalım kendisine bir efendi satın almak isteyen var mı? demiştir. Oturmasına izin verilmeyince ''Hiç fark etmez'' demiş. Balıklar da nasıl yatarlarsa yatsınlar gene satılırlar. Antisthenes ile karşılaşmış, fakat hiç kimseyi kabul etmeyen Antisthenes, Diogenes'i de geri çevirdi ancak; Diogenes ısrar edince, bastonunu kaldırarak ''Vur'' dedi. Ama bir şey söyleyeceğim, düşündüğüm sürece beni durduracak kadar sert bir odun bulamayacaksın. Böylece o günden itibaren Diogenes onun öğrencisi oldu ve basit bir yaşam sürmeye başlamıştır.

Felsefe okuluna kabul edilen Diogenes, Platon,'un insan için ''İki ayaklı ve kanatsız bir canlıdır'' tanımını getirmesi üzerine Diogenes de bir horoz bulup tüylerini yolmuş ve okula getirmiş ''İşte Platonun insanı'' diyerek cevap vermiştir. Diogenes, Planton'la tartışmaktan büyük zevk alırdı. Masaya tırmanan fareleri gören Platon; ''İşte bak Diogenes de asalak besliyor'' deyince Diogenes; ''Doğru, Çünkü beni satanlara geri dönüyorum''.demiştir. 

Bir gün Platon'un zengin bir şölende sadece zeytin aldığını görünce Diogenes'in ''Nasıl oluyor da, böyle sofralar uğruna Sicilya'ya giden senin gibi bir filozof, şimdi önündekilerinin tadını çıkarmıyor?'' diye sorması üzerine Platon ''Tanrılar hakkı için Diogenes, orada da zeytin ile benzer şeyler yiyordum'' diye karşılık verdi. Diogenes, döneminin filozoflarını eleştirmekten geri kalmazdı.

Yine bir gün Platon, Diogenes'in yanından gelen dostlarını yemeğe çağırdığında, Diogenes halının üstünde yürürken ''Platonun boş gurunu çiğniyorum'' demiştir. Platon da Diogenes'e ''Kurumsuz görünüp, öğle kurum satıyorsun ki'' diye karşılığını vermiştir. Diogenes'e hangi saatte kahvaltı yapılmalı diye sorulunca ''Zenginsen istediğin zaman, fakirsen bulduğun zaman'' cevabını vermiş. Zengin cahillere de ''Altın postlu koyun'' diyormuş. Sürgün olduğunu yüzüne vurana ''Bu sayede filozof oldum alçak!'' demiştir. Diogenes'e hangi yanında iyi insanlar gördüğü sorulduğunda ''Hiç bir yerinde ama iyi çocukları Sparta'da gördüm'' demiştir.

Büyük İskender'e ''Gölge etme başka ihsan istemem'' diyerek cesaretini sergileyen Diogenes'e Büyük İskender, ''Büyük İskender olmasaydım, Diogenes olmak isterdim'' demiştir. Diogenes sergilemiş olduğu cesaretiyle toplumun simgesi ve manevi değeri haline gelmiştir. Bu tema bir çok sanatçı tarafından tablolarda ve kabartmalarda defalarca canlandırılmıştır. 

Aslında Diogenes Hıristiyanlık ve Müslümanlıktan çok daha önce, doğa dinlerinin revaçta olduğu dönemde yaşamış ancak dünyanın menfaat ve kirli ilişkilerinden uzak, dünya malına değer vermeyen ve kendisini ''Topraktan geldik ve toprağa döneceğiz'' felsefesine inandıran ve yunusların ve mevlanaların savunduğu fikirleri, çağında savunan cesur bir filozoftur.

Atina'da yönetime karşı duruş sergileyen dilinde, davranışlarında, giyiminde, beslenme ve barınmada bütün gelenekleri reddederek doğal bir yaşam örneğini sergilemiştir. Ona kinik (köpeksi yaşam) adını taktılar. Atina'da Sokrates gibi bir çok filozoftan dersler almış kinik felsefesinin ve okulunun kurucusudur. Bu felsefenin özü doğaya uygun yaşam çağrısıdır. Ona göre mal, hırs, ihtiras, adaletsizlik, sınıf ayrımı ve baskı yerine önemli olan ''ERDEMDİR''. 

Hayatındaki her şeyi terk ederek kendi varlığında tanrıyı arayan Diogenes yaşamını fakirlik ve yoksulluk içersinde bir fıçı içersinde halka açık yerde yatıp kalkarak geçirmiştir. yaşamın doğallıklarına ve sadeliğine inanmakta kimsenin kendisi gibi yaşaması gerektiğini savunmamıştır. Kendisi açısından sade ve doğal hayata, kısıtlı şartlar altında insanın mutlu ve bağımsız olabileceğinin örneğini sergilemiştir. 
Toplumsal değerler açısından sefil bir hayat onu mutlu etmiştir. Güpegündüz elinde feneri ile adam arayan Diogenes özellikle Avrupa'da moda haline gelen felsefe turları ve kültür yolları açısından Sinop için turizmde marka değeri taşımaktadır. Sinoplular şehrin girişine heykelini dikerek hemşerilerini sahiplenmiştir.